OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 13, 2004 00:00
Cinselliğin nasıl bir duygu olduğunu herkes bilir. Ancak, bilim insanları bu duygunun içyüzünü ve bedendeki büyük kimyasal olayları yeni yeni kavramaya başlıyorlar. Bu yazımızda şehvetin kimyası konusunda en son bilgileri okuyacaksınız.Sekiz yıl önce, 42 yaşındayken rahmi alınan Ayşin’de beklenmedik bir yan etki baş gösterdi. Dölyatağındaki fibroid urlar ve yumurtalıktaki kist nedeniyle rahimle birlikte yumurtalıkları da alınmıştı. Doktorları ameliyattan sonra kendine gelmesinin bir hayli uzun sürebileceğini söylemişlerdi.Ne var ki, ameliyattan sonra cinsel arzuları tümden yok oldu: ‘Cinselliği aklımın ucundan bile geçirmez olmuştum. Ne bir bakış, ne de bir dokunuş beni uyarabiliyordu,’ diyen genç kadının yaşamı beklenildiğinden çok daha derin bir yara almıştı. Aradan birkaç yıl geçtikten sonra, piyasaya yeni çıkacak testosteron bantlarıyla ilgili bir araştırma için kendi yaşadıklarına benzer deneyimleri olan kadınlar arandığını duydu. Insanlar genellikle testosteronun yalnızca erkeklere özgü bir hormon olduğunu sanırlar. Oysa, testosteron kadınlarda da bol miktarda bulunur ve araştırmacılar haklı olarak söz konusu hormonun dişilerin cinsel dürtülerinde can alıcı bir rol oynadığına inanırlar. Kadınlardaki testosteronun hemen hemen yarısı yumurtalıklarda üretilir; ameliyat sonrası uygulanan bantlar, ameliyat nedeniyle meydana gelen testosteron açığının kapatılmasına yöneliktir. Ayşin Hanım bu duyuru üzerine gerekli yere başvurur ve 75 denekten biri olur. Bir sonraki yıl boyunca karnının üzerine, ameliyat öncesi sağ ve sol yumurtalığının bulunduğu noktaya gelecek biçimde, bir bant yapıştırdı. Bu bandın yerini haftada iki kez değiştirdi. Kendisine testosteron mu, yoksa plasebo mu verildiğinden habersizdi. Uyanan cinsellikAncak bedeninde bir şeylerin eskisinden çok farklı olduğunun bilincindeydi. ‘Yıllardır kendimi böyle hissetmemiştim. Bunun nasıl bir duygu olduğunu bile unutmuştum. Içimde bir şeylerin kıpırdaması çok hoş bir duyguydu’ diyordu; cinsel arzuları deney sonrası yeniden şahlanmıştı. Testosteron bandının üreticisi Procter&Gamble şirketiydi. 2000 yılında ‘New England Journal of Medicine’ dergisinde yayımlanan araştırmada, testosteron uygulanan kadınların ameliyat öncesinden de daha güçlü cinsel fanteziler yaşadıkları, cinsel yaşamlarının çok daha renklendiği ve eskisinden çok daha fazla mastürbasyon yaptıkları bildiriliyordu. Araştırmadan elde edilen bu bulgu akıl, beden ve deneyimin içiçe girmiş olduğu insan cinselliğiyle ilgili araştırmaların ne denli karmaşık ve gizemli olduğunu ortaya koyuyor. Insanlar romantik bir müzik eşliğinde dans etmek, buram buram cinsellik kokan bir beden görmek, karşı cinsten birini ya da hemcinsini olağanüstü zeki ya da gülünç bulmak gibi bariz durumlar karşısında uyarılır. Ama tensel arzular, tuttuğunuz takımın zafer kazanması, korku, dehşet, ya da bir yakının ölümünden duyulan yoğun üzüntü gibi şaşırtıcı durumlarda da alevlenebilir. Cinsel duygular nasıl alevlenirlerse alevlensinler, cinsellik de, tıpkı
yemek ve uyku gibi, hormonlar ve nörotransmitterlerin yanı sıra, arzu, uyarılma ve orgazm gibi duyguları tatmamıza olanak tanıyan kimi baÅŸka maddelerin de etkili olduÄŸu biyokimyasal bir olay. Bu düzeneÄŸin nasıl iÅŸlediÄŸinin kavranması, cinsel yaÅŸamlarında sorunları olan kiÅŸilere de ışık tutulabilir. Karmaşık süreçSon on ya da yirmi yılda bu karmaşık bilmecenin kimi parçaları aydınlığa kavuÅŸturuldu. CinselliÄŸin testosteronun yanı sıra östrojen ve oksitosin gibi baÅŸka hormonlarla, dopamin, serotonin ve norepinefrin gibi beyin kimyasallarıyla ilintili olduÄŸu artık herkesçe biliniyor. Bunun dışında, insanda heyecen uyandıran harcıalem nitrik asitten tutun da, damarları devinime geçiren karmaşık bağırsak salgısı polipeptide dek uzanan çeÅŸitli türlerde beden kimyasalları da cinsellikte etkili oluyor. Bilim insanları, cinselliÄŸin %90’ının beyinden kaynaklandığı yönündeki eskiden kalma yaygın görüşün de gerçekten doÄŸru olduÄŸunu artık biliyor. Beynin cinsel tepilerle ilintili bölümleri en azından onuncu kafa sinirini, orta beyindeki aÄŸ oluÅŸumunu, bazal sinir düğümlerini, ön korteks adacığını, amigdala, beyincik ve hipotalamusu içeriyor. Durum son kerte karmaşık. AraÅŸtırmacılar bugün bile bu parçaları yerli yerine oturtmaya ve bunların iki cinste ne gibi farklılıklar sergileyebileceÄŸini kavramaya çalışıyor. Arzuyla ilintili hangi kimyasalların hangi koÅŸullarda devinime geçtiÄŸi henüz tam olarak bilinmiyor. Ortam ve ruh durumu can alıcı bir önem taşıyor. Önce istek duymalıYine de, bilim insanları östrojen ve testosteronun ilk belirlendiÄŸi 20’li ve 30’lu yıllardan, ya da insan cinselliÄŸiyle ilgili ilk bilimsel araÅŸtırmaların yayımlandığı 1940 ve 60’lardan bu yana epey bir yol aldı. Alfred Kinsey, William Masters ve Virginia Johnson gibi uzmanlar tarafından yayımlanan bu araÅŸtırmalar, cinsel tepkinin belli aÅŸamalardan oluÅŸtuÄŸunu, erkekte sertleÅŸme, kadında ise kanın dölyoluna akın etmesi biçiminde ortaya çıkan uyarılma aÅŸamasıyla baÅŸlayan bu sürecin, orgazm ile sürdüğü ve dokuların eski durumlarına döndüğü ‘çözüm’ aÅŸamasıyla sona erdiÄŸini öne sürmekteydi. Ancak olayın biyokimyasal boyutuna hiç deÄŸinmeyen bu araÅŸtırmaların zamanla sürecin aÅŸamalarını da pek tutturamadıkları görüldü. 70’li yıllarda Insan Cinsellik Programı’nı oluÅŸturan New York Weill Cornell Tıp Merkezi ruhbilim uzmanlarından Helen Singer Kaplan, insanın fiziksel açıdan uyarılmadan önce cinsel istek duyması gerektiÄŸi gibi oldukça bariz bir noktaya dikkat çekti. Erkekle kadının cinselliÄŸi farklı biçimlerde yaÅŸadıkları da karşı cinsle iliÅŸkiye giren herkesin bildiÄŸi bir ÅŸeydi. Farklılıkların niteliÄŸiÖyle ki, Masters ve Johnson cinsel uyarılmayı orgazma giden doÄŸrusal bir süreç olarak algılarlarken, British Columbia Ãœniversitesi’nden Dr. Rosemary Basson gibi araÅŸtırmacılar, 1999 yılında, en azından kadınların bu süreçte çok daha dolambaçlı bir yol izlediklerini öne sürdü. Cinsel istek fiziksel uyarılmadan önce gelebileceÄŸi gibi, uyarılmanın cinsel isteÄŸi tetiklemesi de olasıydı. Cinsel doyuma bu sürecin herhangi bir aÅŸamasında ulaşılabileceÄŸi gibi, son hedefin ille de orgazm olması da gerekmiyordu. Dahası, cinsel uyarılma farklı biçimlerde ortaya çıkabilirdi. Britanyalı klinik psikolog Janice Hiller, ‘Cinsel açıdan uyarılma sırasında çok güçlü ve insanın hoÅŸuna gidebilecek kimyasallar salgılanır. Bunun yakın biriyle paylaşılması son derece olumlu bir deneyim olur’ diyor. Ancak Hiller iki cins arasındaki farklılıklara da dikkat çekerek, ‘Kadınlar dokunma, okÅŸama, tensel ve sözel uyarılara, duygu durumu ve ortama çok daha duyarlıdırlar, oysa erkekler göze seslenen dürtülerle cinsel açıdan çok daha kolay uyarılırlar,’ diye ekliyor. Ne var ki, cinsler arasındaki bu farklılığın kaynağı fizyolojik olduÄŸu denli kültürel de olabilir. Büyük yanılgıWashington Ãœniversitesi Tıp Fakültesi ruhbilimcilerinden Dr. Julia Heiman erkeklerin basit ve tek yönlü, kadınlarınsa karmaşık ve dolambaçlı olarak algılanmalarının büyük bir yanılgı olduÄŸunu savunan ve sayıları giderek artan araÅŸtırmacılardan bir tanesi. Bağımlılık ve Ruhsal SaÄŸlık Merkezi’nden Meredith Chivers’in Toronto Ãœniversitesi ile ortaklaÅŸa yaptığı bir araÅŸtırma, kadınların cinsellik içeren görsel dürtülere tepki verdiklerini ortaya koyuyor. Nitekim, kısa bir süre önce Kinsey Enstitüsü’nde sunulan kadın cinselliÄŸiyle ilgili bir konferansta Chivers kadınların erkeklere kıyasla çok daha geniÅŸ kapsamlı görsel unsurlara tepki vererek cinsel açıdan uyarıldıklarını ortaya koyuyordu. Kadınlarda fiziksel açıdan uyarılma bilinçli bir arzudan önce meydana gelebildiÄŸi gibi, böylesi bir arzu olmaksızın da yaÅŸanabilirdi. Bu da, kuÅŸkusuz, kadınla erkek arasındaki karışıklık ve anlaÅŸmazlığın kaynaklarından biriydi. Cinsel açıdan uyarılma ve arzu aynı anda da yaÅŸanabilirdi. Cinsel dürtünün kaynaklarıNitrik OksidUyarıldığınızda cinsel organlardaki hücreler damarların geniÅŸlemesine ve kan akışının artmasına yol açan bu kimyasalı salgılarlar. Viagra türü ilaçlar yapay olarak bu süreci devinime geçirir.Bağırsak polipeptidiBağırsak ve beyinde bulunan bu proteinin iÅŸlevi nitrik oksidinkini yakından andırır. Damarları açarak sertleÅŸmeyi ve libidonun artmasını saÄŸlar.FeromonlarBilim insanları bezlerde ve koltuk altlarında üretilen bu kimyasalların bilincinde olmaksızın algılanan cinsel açıdan uyarıcı sinyaller gönderdiÄŸine inanıyorlar. Hayvanlarda bulunan feromonların varlığına henüz insanlarda tanık olunmadı. Epinefrin/NorepinefrinBöbrek üstü bezleri, omurilik sinirleri ve beyinde üretilen bu nörotransmitterler cinsel açıdan uyarılma ve orgazmın kolaylaÅŸtırılmasında önemli bir rol oynarlar. Bedene yaydıkları doÄŸal adrenalin sayesinde kalbin daha hızlı atmasına ve kan basıncının yükselmesine neden olurlarÖstrojen: Yumurtalıklar ve beyinde üretilen bu hormon yumurtlama sürecini düzenlediÄŸi gibi, kadınların, hatta erkeklerin, cinsel istek duymalarına olanak tanırDopamin: Cinsel istek açısından belki de en önemli nörotransmitter budur. Beynin merkezindeki dopamin üreten sinir hücreleri bireyin dış dünyayı çok daha renkli algılamasına olanak tanır. Cinsel istek dopamin düzeyleriyle sıkı sıkıya ilintilidirSerotonin: Orta beyin ve beyin sapında üretilen bu madde kiÅŸide orgazm sonrasında yaÅŸanan türde bir doyum duygusu yaratırAlfa Melanosit Polipeptid: Hipofiz bezi, yumurtalık ve erbezlerinde üretilen bu hormon da nörotransmitter iÅŸlevi görür Oksitosin: Hipofiz bezi, yumurtalık ve erbezlerinde üretilen bir baÅŸka hormon olan oksitosin süt üretimini ve doÄŸum sürecini kolaylaÅŸtırır, orgazm sırasında leÄŸen kemiÄŸindeki titreÅŸimleri saÄŸlar. Anababanın çocuklara baÄŸlanmasında etkili olur. Testosteron: Bu hormonun küçük bir bölümü beyinde üretilmekle birlikte, çoÄŸunluÄŸu erbezleri ve yumurtalıklarda üretilir. Kadınlarda hızla östrojene dönüşür. Erkeklerde bu hormon yarattığı pozitif enerji ve hoÅŸ duygularla arzunun vazgeçilmez bir unsurudur. Testosteron düzeyinin düşmesi gerek erkeklerde, gerekse kadınlarda libidonun azalmasına neden olur.Â
button