Fotoğraf çekiyor, çıkarmakta olduğu gezi dergilerine yazılar yazıyor, yazı ve fotoğraflarını kitaplarda topluyor. Yabancı insanlarla kolay tanışmak gibi bir uzmanlığı var. Tanıştıkları ile ilişki sürdürmek konusunda ise tam bir guru. Her yıl yaklaşık 50 kişiyi Türkiye’de ağırlıyor. Zaten evinde verdiği partilerle de tanınıyor. Yaşam gustosu olan, hayattan zevk almasını bilen bir adam... Ayrıntılara önem veriyor. Müzikten ve sinemadan iyi anlıyor. Dünyanın neresinde olursa olsun romantizmin peşinden gidiyor. İnsanlarla tanışarak besleniyor. Siz de onu tanımak ister misiniz?
İlk yurtdışına çıktığında 20 yaşındaydı. Patronuyla birlikte Almanya’ya bir yayıncılık fuarına gitmişti. İlk bir haftayı birlikte geçirdiler. Sonra patron Levent’e üç haftalık otel parası vererek, Türkiye’ye döndü. İlk gün teyzesinin ısmarladığı kırışıklık kremini almak için bir kozmetik mağazasına gitti. Aradığı kremi tek başına bulmasına imkan yoktu. Hemen genç ve güzel bir reyon görevlisinden yardım istedi. Sonra da iş çıkışı buluşmak üzere bir randevu kopardı. Yemekte çok eğlenmişlerdi. Ertesi gün kaldığı otelden ayrıldı ve üç hafta boyunca kızın evinde konakladı. Patronun verdiği parayla da bir sonraki ay Hollanda’ya giderek o çok merak ettiği Amsterdam’ı gezdi. İşte her şey böyle başladı.
Bugüne kadar gidip de biriyle tanışmadan döndüğü tek bir şehir bile yok. Yalnız seyahat etmesi çok çok önemli bir faktör. Peki bunun dışında ne gibi taktikler uyguluyor? Şöyle cevap veriyor: "Hiç bir zaman taktik insanı olmadım. O an içimden nasıl geliyorsa insanlara öyle yaklaşıyorum. Doğalım yani... Ben zaten gittiğim her şehre iş için gidiyorum. Ama şunu itiraf etmeliyim ki fotoğraf çekmek büyük avantaj. Çünkü karşındaki insan ne için çektiğini merak ediyor. Bazıları çekme lütfen diye sert çıkıyor. Ama o bile lafa girmenize vesile oluyor."
İLK SORU: BİR ŞEY SORABİLİR MİYİM?Levent Özçelik dergilere gezi yazıları yazdığı için şehirlere ilgili bütün ayrıntıları merak eden bir gezgin. Bunun için önüne çıkan herkese soru soruyor. Dolayısıyla kurduğu ilk cümle "Bir şey sorabilir miyim" oluyor. Nerede güzel müzik dinleyebileceğini soruyor. En iyi mohito nerede yapılır diye soruyor. Bazen de sorusunu cevaplayan kişiyle akşam buluşuyor.
Peki yeni birileriyle tanışırken, onların evine giderken hiç mi korkmuyor? Beni soyarlar mı, keserler mi endişesine hiç mi kapılmıyor?
Gülerek anlatıyor: "Bugüne kadar başıma hiç kötü bir şey gelmedi. Belki şanslıyım belki de önsezilerim güçlü. Aksine tanıştığım insanlar ilk günden beri hayatımı kolaylaştırdı. Mesela Moskova’da çok sıradan bir barda Uruguaylı kızlarla tanıştım. Beni Uruguay’a davet ettiler. İş için Arjantin’e gitmiştim oradan Uruguay’a geçtim. Otelde yer ayırtmalarını istedim ama illa evimizde ağırlayacağız diye tutturdular. Ev dedikleri yer şato gibi çok büyük bir malikane çıktı. Anne, baba, anneanne, dede herkes bir arada yaşıyordu. Hayatımın en konforlu tatillerinden birini yaptım. Gittiğim şehirlerde hiç korkmadan her deliğe girerim. Belki de İstanbul’dan antrenmanlıyım. Evim İstiklal Caddesi’nin üstünde, işyerim Tünel’de. Ben başınıza bir şey gelme olasılığının dünyanın her yerinde aynı olduğunu düşünüyorum. Ama bugüne kadar en tedirgin olduğum ülke Cezayir’di. Biliyorsunuz sokakta kızlarla tanışmak gibi bir olasılık yok. Birine yan gözle bakarsan kırbacı yersin. Orada fotoğraf çekerken bile ürperiyordum."
Peki ya erkekler? Onlarla da çok kolay arkadaşlık kuruyor. Hálá iletişimde olduğu bar sahipleri ve DJ arkadaşları var. Hong Kong’da Chad, Şhanghay’da Chan, Arjantin’de Patricio, Almanya’da Thomas, İtalya’da Marco. Bir de Fas’ta tanıştığı Hassan ve Nebii’yi hiç unutmuyor: "Bir kahvede tanıştık. Herifler acayip tatlı çıktı. Beni evlerine götürdüler. Anneleri
yemek ikram etti. Yemekten sonra beni bir pavyona götürdüler, bir kadınlarla tanıştırdılar
inanamazsınız. İtiraf edeyim orada biriyle birlikte olmak Fransa’dan daha kolay."
Yakın çevresinden arkadaşları, dostları yurtdışına çıkmadan önce mutlaka ona uğruyor, o da hangi şehre gidiyorlarsa mutlaka bir irtibat numarası veriyor: "Mesela Buenos Aires’e gidiyor, diyelim. Romina’yı mutlaka ara derim. Arar, buluşurlar. Genellikle de iki gün sonra Romina’da kalmaya başlarlar."
DİKKAT! GÜNEYLİ İTALYAN’IN AĞABEYİ SİZİ DÖVEBİLİR, RUS KIZLAR MUHABBET EDEN ERKEKLERE BAYILIYORAvrupalı kadınlarla tanışmak ve birlikte olmak kolay, Amerikalılarla ise çok daha kolay. Fark şurada, Amerikalı kadın bir gece birlikte olduktan sonra ertesi gün seni unutur. Avrupalılarla orada kaldığın sürece görüşmeye devam edebilirsin. İtalya’nın kuzeyi ve güneyi farklıdır. Milano’da kadınlarla çok kolay iletişim kurabilirken Güney İtalya’da kuramazsınız. Ağabeyi sizi dövebilir. Rusya’ya gelince... Konuşan ve muhabbet eden erkeklere bayılıyorlar. Çünkü Rus erkekleri bunu yapmıyor, kendi aralarında sohbet ediyorlar. Ağzınız iki çift laf ediyorsa Rus kadınları geyşanız olur. Akşam birlikte olursunuz, sabah sizi tıraş bile eder.
GEZGİN İLETİŞİMİ DERSİ VERİYORLevent Özçelik doğuştan iletişimci. Çok sevdiği iki dayısı vardı, ikisi de gazeteciydi. O da başlangıçta kaçınılmaz olarak gazeteci oldu. İşe Günaydın gazetesinde başladı. Sonra Gelişim Yayınları’nda Ercan Arıklı ile çalıştı. Arkasından farklı farklı reklam ajanslarında görev aldı. 1996’da kendi şirketi Era Medya’yı kurdu. İDO Sea Life, Ulusoy Travel, Artist gibi dergileri o yapıyor. Bunun yanı sıra Sky Life, Cosmo, Esquire gibi dergilere yazı yazıyor, fotoğraf çekiyor. Tabii tüm bunlar onun daha çok gezmesini sağlıyor. Dört yıldır Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde ders veriyor. Öğrencilerin seçmeli olarak aldığı dersinde gezip gördüğü ülkeleri anlatıyor, fotoğraf üzerine konuşuyor. Bu sene
Galatasaray Üniversitesi’nde de konuşmacı olacak.
LEVENT ÖZÇELİKTEN BEKAR ERKEKLERE REHBERFrankfurt Cooky’s: Bu mekánın Frankfurt gece hayatında önemli bir yeri var. Gallerie, Moloko ve Berger Strasse gibi mekanlar da iyidir ama Cooky’s bir başka! Özellikle sabaha karşı barın etrafına konuşlanırsanız, otelinize yalnız dönmezsiniz.
Londra The Collection: Chelsea’nin kalbinde "çarpan" restoran, Londra gecelerindeki kankanız olabilir. Eğer yemek sonrası içkiye takılacaksanız masa rezervasyonu yapmanızı tavsiye ederiz. Girişte ödenen masa fiyatı 50 pound. Yani iki üç kişi ortalama 500 pound hesap ödeyip çıkarsınız. Hintlilerin işlettiği mekánda müzik, yemekler, kokteyller ve tabii ki hatunlar enternasyonal.
Moskova Slava Center: İyi müzik dinlemek, dans etmek, dansçı kızları izleyerek aleme ısınmak için bu mekán birebir. İster mekándaki dansçılarla helalleşirsiniz, olmadı müşteri kızlarla flört edersiniz. Ya da mekánın girişindeki oturma bölümüne geçip koltuklara uzanan kızlara takılırsınız.
Kiev Caribbean Club: Kiev için erkeklerin dünyadaki cenneti desek, yalan olmaz. Pek çok mekánını gezip keşfettim. River Palace, Arena Opium, Mandarin, iyi, güzel mekánlar. Ancak ben size şehrin en sıradışı mekánından bahsediyorum. Latin müziklerinin çalındığı mekánda hafta sonları adım atacak yer yok! Çarşamba "ladies night"a ayrılmış...
Karayip adaları Bliss: Karayip takımadaları içinde gece hayatının en iyi yaşandığı ada kuşkusuz St. Martin. Ortadan ikiye bölünmüş, yarısı Hollanda diğer yarısı Fransa yönetiminde. Fransa tarafında Fransa kanunları geçerli ve hayat daha sakin. Ancak Hollanda tarafında gece kulüpleri açısından pek çok adres var. Hollandalı, Fransız ve Karayiplilerin dışında pek çok Amerikalının da uğrak yeri. Tropik meyvelerle hazırlanmış kokteyllerin yardımıyla kızları bağlamak kolay. Karayip içkilerinde son nokta ti-punch’tır kuşkusuz. Şöyle gırtlağınızdan aşağıya bir yanardağ lavı akar.
Guadeloupe Le Cheyenne Karayip adalarından Guadeloupe’a giden herkesin en azından bir kere uğraması gereken mekán. Havuzlar, köprüler, hindistancevizi ağaçları ve seksi garson kızlar görülmeye değer. Köpüklerle bezenmiş, oryantal, Meksika tematik geceleri çok eğlenceli. Giriş ücretsiz, iyi giyinenlerin şansı artıyor.
Paris Barrio Latino, Bound ve Queen Paris, gerek sık gidilen bir destinasyon olması, gerekse gece hayatının hareketliliğinden, üç mekánla listeye giriyor. Birincisi Barrio Latino. Üç katlı bu mekán, yemek için de ideal. Rezervasyon yaptırmakta fayda var. Yemek sonrasında kulübe dönüşen Barrio Latino’da klasik dans şarkıları ve Latin müzikleri çalıyor. İkinci mekán Bound ise yıllarca Barfly adıyla vazgeçilmezlerimdendi. İki yıl kadar önce Bound adını aldı ve kaldığı yerden devam ediyor. Paris gece hayatı müdavimlerinin uğrak yeri olan mekánda ünlü pek çok ismi görmek mümkün. Son mekán ise konumu itibariyle Bound’a yürüyüş mesafesinde. Bound’dan eliniz boş çıkarsanız hemen kendinizi caddeye atın, Champs-Elysees’yi enine geçip Queen’e gelin. Queen eskiden Avrupa’nın en bilinen gay kulübüydü. Günümüzde şahane kızların Paris’i keşfetme mekánı.
Kuala Lumpur Beach Club Şimdi Beach Club deyince aklınıza kumsallar falan gelir; yok öyle bir şey. Zaten Kuala Lumpur’da deniz yok. Koca binaların arasına sıkışmış bir barlar sokağı düşünün, işte tam köşede büyük bir bar. Kuala Lumpur sıcak bir yer, dolayısıyla Beach Club tropik bir atmosferin ardına rock bar olarak gizlenmiş gibi. İçeride sürekli futbol yayını, akşamları canlı müzik ve yaklaşık bir basketbol sahası doluluğunda çeşitli ülkelerden güzel kızlar var. İçeride adım atamıyorsunuz, atsanız da adım başı bir kız kolunuza giriyor. Barın konsepti çok net; bangır bangır müzik, maç yayını ve bol miktarda Taylandlı, Malezyalı, Singapurlu, Filipinli kız.
Moskova Hungry Duck Kasım 1995’te açılan Hungry Duck kısa sürede Moskova’nın en gözde barı haline geldi. Salaş ve karanlık görüntüsüne aldanmayın. Ortada mekánı bölen irice barın üzeri müthiş gösterilere sahne oluyor. Hungry Duck’ta görevli dansçılara karışan müşteriler saatlarce, soyunarak dans ediyorlar. İçeride Moskova’nın diğer barlarına kıyasla pek turist görmüyorsunuz, bu durum Moskovalı kızlarla yakınlaşmayı kolaylaştırıyor. Söylentilere göre Amerikan Başkanı ve Beyaz Saray personeli burayı ziyaret etmiş. NASA görevlileri Moskova’dayken buraya gelmeyi ihmal etmemişler.
Punta Del Este Tequila la Barra Uruguay’ın okyanus kıyısındaki turizm şehri Punta Del Este bilmeyenler için ilginç bir şehir. Şehir dediğime bakmayın bizim ölçeğimizle Beyoğlu’ndan küçük kalır. burayı Güney Amerika’nın Miami’si olarak tarif edersek abartmış olmayız. Amerikalı, Brezilyalı ve özellikle Arjantin üst tabakasının gözde yeri. Tıka basa ünlüler (ki benim gördüklerimin arasında Anthony Hopkins, George Clooney vardı) ve Armani, Ralph Lauren gibi markaların reklamlarında gördüğünüz mankenlerle yan yana güneşlenebileceğiniz Bikini Beach gibi kumsallarla dolu. Bu durumu uzatıp, akşam yemeğine kadar plajda takılabilir yemeği de Bikini Beach’te yiyebilirsiniz. Ardından kaçınılmaz olarak soluğu gece kulüplerinde alırsınız. Bunların içinde garanti vererek tavsiye edeceğimiz kuşkusuz Tequila La Barra! Tropik içkiler, Güney Amerikalı kızlar ve top modeller. Daha ne istiyorsunuz?
Casablanca Balcon 33 Barların sıralandığı Corniche Bulvarı’nda bir sürü mekan var. Aklınıza Humphrey Bogart ve Ingrid Bergman’ın oynadığı
film ve ünlü bar "Bar Casablanca" gelecek; ama orayı denemiş biri olarak gitmeyin derim, avucunuzu yalarsınız. Casablanca’da iki tip gece hayatı var: Birincisi pavyonlar; çok eğleneceğinize ve masaların üzerinde dans eden şişko kadınlara çok güleceğinize eminim. İkincisi ise Corniche’de sıralanan barlar. Bunların en ünlüsü Balcon 33. Girişte daralıp sonra genişleyen iç mekán bir sürü avantaj sağlıyor. Casablanca rahat ve kuralsız bir şehir, rahat olun.
Cannes Le Baoli Le Baoli, Cannes’ın en büyük barı, dekorasyonda kullanılan beyaz tüller, meşaleler, atmosferi doruğa çıkarıyor. Erkek sayısından kat kat fazla turist kız var. Sıcak ne kadar artarsa kızlar o kadar az giyiniyor. Bir merhaba dedikten sonra iki şişe magnum şampanya söylerseniz bütün kızlar kaçınılmaz olarak yanınızda olacak. Bu arada en güzel kızlar DJ kabininin arkasındaki VIP bölümünü tercih ediyor.