Sefa Kaplan’ın Mecûsi Şiirleri

Güncelleme Tarihi:

Sefa Kaplan’ın Mecûsi Şiirleri
Oluşturulma Tarihi: Şubat 19, 2004 17:42

Şiir sevdiğinizi biliyorum. Arasıra, bir güzel şiir seçip de, gündemsiz, eniştem-beni-niye-öptü yayınlarsam burada, teşekkür edenleriniz, hazzedenleriniz çok oluyor. Hürriyet’in haber merkezinde, tam karşımda oturuyor Sefa Kaplan. Dün, başını yazısından kaldırıp sordu, öyle, durup dururken: Şiirle aran nasıl?

- Pardon Sefa, duymadım?
- Şiirle aran nasıl?
- Şiirle aram mı?.. Hani bir ayçiçek yağı reklamı vardı bir zamanlar. Kaynana, gelinin damarına basmak için, “Fasulyeyi iyi pişirilmişse severim” mi ne diyordu. Ben de öyle, şiiri şiir diye değil, güzelse severim...

Sefa, son şiir kitabını “Sevgili Serdar, öyleyse bir bak...” diye imzalayıp uzatıyor.

Mecûsi Şiirleri ...


*

Haberin Devamı

Şöyle bir yerinden açıyorum kitabı.

RİCAT SAKİNLERİ diyor karşıma çıkan ilk şiir.

Geceleri, Hakkari’nin sarp dağlarında gezen ben komando, ... irkiliyorum okuduğumla.

savaş görmüş çocukları bir ülkenin
acının ardından kenevir yakmıyorsa
ağır postallarını kuşanıp geceleri
yeryüzüne doğru kanat çırpmıyorsa
ölümler kendisini yadırgasa gerektir.-

Geceleri yattığım yerde, Osman Pamukoğlu Paşa’nın Hakkari ve Kuzey Irak’taki Askerler’i anlattığı “Unutulanlar Dışında Yeni Bir Şey Yok” kitabını okuyorum da. Bir iki kelime yazacağım zamanı gelince...

Başımı kaldırıyorum şiirden, Sefa ile göz göze geliyoruz. “İlham” diyor sormadığım bir suale cevap verir gibi.

Şiirime dönüyorum.

RİCAT SAKİNLERİ

savaş görmüş çocukları bir ülkenin
acının ardından kenevir yakmıyorsa
ağır postallarını kuşanıp geceleri
yeryüzüne doğru kanat çırpmıyorsa
ölümler kendisini yadırgasa gerektir.-

tarih şeritleri de bir gün açıklar adresini
kurutulmuş bir ırmak deltasına yürürken
bir türkü mü söylenir ıslıklar eşliğinde
deltasında ırmağın gök ekinler çürürken
çoktan yenik bir derviş, bir de âsâ gerektir.-

eve dönmez çocuklar o sınır boylarından
biri birden mecûsi, biri eksik müslüman
yürek ki kanar durur madalyalara inat
oturup konuşurlar sırat akşamlarında
karanfili küstüren bir de masa gerektir.-

âlemleri besleyip aşklara vurmak için
sen ne bilirsin oğul, bir yarasa gerektir.-


*

Haberin Devamı

Açık televizyonlardan birinden bir ney sesi geliyor o anda, belli belirsiz...

- Sefa, şiirde neyi seviyorum ben biliyor musun? Nefesli çalgılarda sevdiğim şeyi...
- Yani?
- Kemanı, piyanoyu hele sazı çok severim. Ama illâ da ney. Ney bir başkadır. Bambaşkadır. Sonra büyük flüt, hatta gayda... Çünkü bunların ortak noktası, geride duyulan o insan nefesi... Ben şiirde de, kelimelerin arkasında şairin nefesini duyarsam seviyorum...
- “İlham” dedim ya biraz önce sana, buydu kastım. Şiirin gerisindeki “ruh” o senin tarif ettiğin...
- Evet, nasıl ney’in gerisindeki nefesi seviyorsam ben, arkasında şairin ruhunu hissettiğim şiiri seviyormuşum demek ki...


*

Sevsem de Karanfil’i, Hak’ı ve Hattat’ı... sevsem de okumuyorum size burada tek tek...

Kitaptan okumak bir başta keyiftir çünkü şiiri...

 


* Mecûsi Şiirleri, Sefa Kaplan - Altıkırkbeşşairleri, 2004

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!