Güncelleme Tarihi:
THE DEPARTED
KÖSTEBEK
Yön: Martin Scorsese
Oyn: Leonardo Di Caprio, Matt Damon, Jack Nicholson
Tür: Gerilim-Dram
Süre: 152 dk.
Martin Scorsese ve Leonardo Di Caprio ortaklığının üçüncü harikası Köstebek, yani The Departed’a geçmeden önce Köstebek kelimesinin film adı olarak, can simidi niyetine, gereksiz ve fazla kullanımından dert yanmak istiyorum.
Şöyle son 10 yıla bir bakınca Türkiye’de Köstebek adıyla vizyona girmiş üç film görmek mümkün.
İlk ikisi Mike Newell’ın yönettiği Donnie Brasco (1997) ve Michael Mann (2000) imzalı The Insider.
Sonuncusu da bu hafta vizyona giren The Departed.
Bu üç filmin orijinal isimleri farklı, Türkçeleri aynı.
İçinde öyle ya da böyle köstebeklik yapan bir karakter olan filmlere hemen Köstebek adını yapıştırılması nasıl kolaya nasıl kaçıldığının güzel bir örneği bence.
İlk iki filmi geçtim, adı ‘Departed’ gibi ‘ölmüş’, ‘ayrılmış ’ gibi anlamlar ifade eden bir filmi, içinde köstebekler var diye, ‘Köstebek’ olarak etiketlemek ve Köstebek adlı film fazlalığı yaratmak niye?
Peki, Martin Scorsese içi köstebek kaynayan bir filmin adını niye The Departed koymuş. Ölümler, ayrılıklar, yoldan sapmalar. Hepsi olabilir.
Ben şimdiden söylemeyeyim, siz filmi izleyince nedenini anlayacaksınız zaten.
GENÇLER SAF DEĞİŞTİRİYOR
Boston’ın arka sokaklarında polis ve mafya arasındaki kedi fare oyununu anlatıyor Köstebek.
İki taraf arasında sınırlar çok belirgin çizgilerle çizilmiş gibi dursa da her şey çok bulanık aslında. Her iki tarafta da köstebeğe rastlamak mümkün.
Billy Costigan (Leonardo DiCaprio) ve Colin Sullivan (Matt Damon), hayatları gangster Frak Costello’nun (Jack Nicholson) namının yürüdüğü sokaklarda ve zor şartlarda geçmiş iki Boston ’lı İrlandalı.
Çocukluktan gençliğe geçerken yolları tamamen ayrılıyor. Zor bir gençlik dönemi geçiren Costigan polis akademisine yazılırken, Sullivan’ın Costigan’ın sağ kollarından biri olduğunu görüyoruz.Ve bu iki genç karşı tarafı çökertmek için saf değiştiriyorlar.
Sullivan polis teşkilatının içine sızıp, görevinde yükselirken, polis şefleri Queenan (Martin Sheen) ve Dignam (Mark Wahlberg), Costigan’ı mafyanın içine yolluyor.
Bundan sonraki iki saatte heyecan dolu bir kedi fare oyunu ve sürprizli bir son bekliyor izleyiciyi.
LEONARDO DI CAPRIO ONUN ELLERİNDE BÜYÜDÜ
The Departed, yeniden çevrimlerin her zaman kötü olmak zorunda olmadığının en güzel kanıtlarından.
Taxi Driver, Kızgın Boğa (Raging Bull) ve Sıkı Dostlar (Goodfellas) gibi filmlerin yönetmeni Martin Scorsese, 2002 tarihli Hong Kong filmi Infernal Affairs’i alıp, Amerika’daki polis-mafya ekseninde geçen enfes bir suç filmi haline dönüştürmüş.
Infernal Affairs’i kaba hatlarıyla alıp, yepyeni bir hikaye çıkarmış aslında yönetmen.
Tüm öyküyü Boston sokaklarına uyarlamış ve yepyeni, gerçekçi, nefes alan, yaşayan karakterler yaratmış.
Martin Scorsese’yi, arka sokaklara, mafya dünyasına döndüren film olan Köstebek, yönetmenin buralarda kendini ne kadar yetkin hissettiğinin bir kanıtı.
Scorsese, yer altı dünyasını, gangsterleri, arka sokakları çok iyi bildiğini ve perdeye yansıtabildiğini bir kez daha gösteriyor.
Ve bu kez mafya dünyasının yanında polis teşkilatının da yakın fotoğraflarını çekmeyi ihmal etmiyor. Filmde hem mafyayı hem de polisi yakından izliyoruz. Ünlü yönetmenin bu filmde bize gösterdiği bir başka şey de oyuncu yönetiminde ve yıldız yaratmada ne kadar iyi olduğu.
Leonardo Di Caprio, çaylak bir oyuncuyken Scorsese’nin filmlerinde (New York Çeteleri-Gangs of New York, Göklerin Hakimi-The Aviator ve şimdi de Köstebek-The Departed) ustalaştı diyebiliriz.
Di Caprio, Titanik’le gelen sabun köpüğü şöhrete aldanmayıp, kariyerinde riskli ama doğru adımlar atmış olmanın meyvelerini topluyor. Olgunlaşma ve pişme dönemini Scorsese’nin ellerinde geçirdiğinden olsa gerek giderek daha iyi bir oyuncu olarak çıkıyor karşımıza.
ÇEVREM BENİM ÜRÜNÜM OLSUN
Di Capiro’nun oyunculuğu bir yana Matt Damon, ilk kez Scorsese ile çalışan Jack Nicolson ve yardımcı rolde parlayan Mark Wahlberg’i de es geçmemek lazım.
Wahlberg filmin enteresan karakterlerinden biri olan ağzı bozuk polis şefini başarıyla oynuyor.
Jack Nicholson’ın kadroya dahil olması, Robert de Niro’nun The Good Shepherd için bu filmi bırakmasıyla olmuş.
Nicholson, kendisi projeye dahil olduktan sonra daha da detaylandırılan Costello rolünde formunun zirvesinde. Uzun ve inişli çıkışlı monologları göz kırpmadan izleniyor.
“Çevremin ürünü olmak istemiyorum, çevrem benim ürünüm olsun” diyen ve elinden geleni arkasına koymayarak bunu başaran bir karakterin portresi de Nicholson kadar güçlü bir aktör gerektiriyor zaten.
Robert de Niro bu rolü kaçırdığına hayıflanıyor mudur, bilemiyoruz tabii.
OSCAR'I ALSIN ARTIK
Polis, mafya ve onların içindeki köstebeklerin karanlık ve karmaşık dünyasında sular oldukça bulanık. Filmin finali, izlerken görmediğimiz pek çok detayı tekrardan değerlendirmeye zorluyor izleyiciyi. Ve pek çok sahnede nasıl da yanılgıya düştüğünü gösteriyor.
2,5 saatlik film, salondan çıkarken tekrar bir film şeridi gibi geçiyor gözlerimizin önünden. “Bunu fark etmemişim, nasıl da düşünemedim? ” diyoruz.
Ve bu kandırılma, daha doğrusu farkına varmamızın ustaca engellenmiş olması durumu, hoş bir tat bırakıyor.
Köstebek, uzun süresine rağmen göz kırpmadan izlenen ve beklenmedik finaliyle izleyenleri şok eden bir film.
Sıkıcı olabilecek bir konudan bu kadar uzun ve bu kadar sürükleyici bir film çıkarmak kolay değil.
Köstebek’in başarısının arkasında iyi senaryo, usta oyunculuklar ve işini bilen bir yönetmen yatıyor.
Martin Scorsese’nin Oscar hakkı, henüz görmediğimiz filmler arasında daha iyisi yoksa eğer, bu kez yenmez umarım.
ROLLING STONES SEVDASI
Herhangi bir filmde 2,5 saat boyunca heyecanı zirvede tutmak kolay değil. Martin Scorsese’nin Köstebek’teki başarısında kurgu ve doğru müziklerin kullanılmasının da rolü büyük. Açılışta kulaklarımızın pası Rolling Stones parçası ‘Gimme Shelter’ ile silinirken çok kilit bir sahnede de Pink Floyd’un ‘Comfortably Numb’ adlı parçasının cover’ını dinliyoruz. Scorsese’nin Rolling Stones hayranlığı malumunuz. Ünlü yönetmen Gimme Shelter’ı daha önce Sıkı Dostlar (Goodfellas) ve Casino filmlerinde de kullanmıştı.
BOSTON VE İRLANDA MAFYASI
Martin Scorsese ve onun gangster filmleri denince akla ilk olarak New York sokakları geliyor. Ancak ünlü yönetmen bu kez, her ne kadar çekimlerin bir kısmını yine New York ’ta yapsa da, hikayesini Boston’a taşımış. Bu durumda kahramanları da İrlandalılar olmuş. Neden derseniz; bir zamanlar Boston’ın güney kesiminde, şehrin yeraltı dünyasına İrlanda mafyası hakimmiş. Kaynaklar, en azından 1970’lerin başından bir kaç yıl öncesine kadar, İrlanda asıllıların Boston’daki suç dünyasının zirvesinde olduğunu gösteriyor.
YAPIMCI BRAD PİTT
90 milyon dolar bütçeli Köstebek’in yapımcıları arasında Brad Pitt de bulunuyor. Ünlü aktör, Matt Damon’ın canlandırdığı Colin Sullivan karakterini oynamaktan son anda vazgeçip, adını filmin yapımcı hanesine yazdırdı.