OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 10, 2004 00:00
DÜN sabah çok erken uyandım. Televizyon kanallarından birinde Janis Joplin’in hayatıyla ilgili bir
film vardı.1970, isyankár pop kuÅŸağının hazan mevsimiydi.Jimi Hendrix, Jim Morrison ve Janis Joplin bir ölüm kuyruÄŸuna girmiÅŸti.Üçü de aceleciydi.Film, Janis Joplin’in o çok sevdiÄŸim ÅŸarkısıyla bitiyordu:‘Me and Bobby McGee...’Ve bütün gençliÄŸim boyunca mücadele ettiÄŸim o cümle yine oradaydı:‘Bütün yarınlarımı, bir düne deÄŸiÅŸtim.’* * *Önceki cumartesi günü Paris’te yaÄŸmur yağıyordu.Her Paris seyahatimde olduÄŸu gibi Muammer Elveren’le yine Seine kıyısından yukarı doÄŸru gidiyorduk.Yine ‘Radio Nostalgie’ açıktı.Bu defa Sylvie Vartan çalıyordu.‘La plus belle pour aller danser.’‘Bu gece dansın en güzel kızı ben olacağım.’Tesadüf ben de Sylvie Vartan’ın hatıralarını okuyordum.Aklıma, DoÄŸan Hızlan’ın baÅŸlattığı polemik geldi:Pop müzisyenleri arasından dáhi çıkmaz.’Deha nedir, nasıl ölçülür hiç bilmem.Ama bildiÄŸim bir ÅŸey var.En küçümsediÄŸiniz pop müzik sanatçılarının arkasından çok derin kiÅŸilikler çıkabilir.Jim Morrison daha lise yıllarında James Joyce’un ‘Finnegans Wake’ini okuyan ender insanlardan biriydi.Jimi Hendrix, gitar tekniÄŸinde bugün bile aşılamayan bir dönemi açmıştı.Janis Joplin için ise ÅŸunu söyleyebilirim:Sadece ‘Me and Bobby McGee’yi söylemesi bile, onun derinliÄŸinin ÅŸahidiydi.* * *Ya Sylvie Vartan...O küçük, minyon, soÄŸuk sarışın!..Siyah saçlı ve erkek olduÄŸu için kendini zeki ve yetkili sanan bir Fransız gazetecinin ‘Respectueuse du trottoir’, yani kaldırım güzelinin maskeli ifadesini yapıştırdığı bu kız çocuÄŸunun içinde bir derinlik olabilir miydi?Bu küçük kız 1963 yılında henüz 19 yaşındaydı.Nation meydanında 150 bin genç, transa girerek onu dinliyordu.Sandalyeler kırılıyor, camlar indiriliyordu.Le Monde’un, Fruna-Press’in, Journal du Dimanche’ın kelli felli yorumcuları bu küçücük çocuklarda, sadece ve sadece ‘dejenere’ bir kuÅŸağın temsilcilerini görüyorlardı.Oysa o pop meydanlarında, 68 Mayıs’ının provaları yapılıyordu.Belki bir tek sosyolog Edgar Morin, ilk iÅŸaretleri sezebiliyordu.* * *Sylvie Vartan da benim gibi bir Bulgaristan göçmeniydi.Bizler Bulgar zulmünden kaçmıştık.O, Stalin zulmünden ülkesini terk etmiÅŸti.Biz Türk’tük, DoÄŸu’ya gitmiÅŸtik.O Bulgar’dı, Batı’ya yönelmiÅŸti.Trene bindiÄŸinde henüz 8 yaşındaydı ve tek kelime Fransızca bilmiyordu.On yıl sonra ise Fransa’nın en büyük iki pop idolünden biriydi.Bunu baÅŸarabilmek için insanın içinde bir ÅŸeyler olması gerekmez mi?* * *1964 yılında Paris-Press’in popçulara yukarıdan bakan bir yazarı, ona aptal sarışın elbisesi giydirmek için ÅŸu soruyu sordu:‘Jacques Prevert’in kim olduÄŸunu biliyor musun?’Ukala yazar, küçük sarışından hiç beklemediÄŸi ÅŸu cevabı aldı:‘Ya sen, Schiller’in kim olduÄŸunu biliyor musun?’Sylvie Vartan, bir Fransız ÅŸairine, bir Alman ÅŸairi ile cevap vermiÅŸti.O küçük kız, daha lise yıllarında bir Moliere hastasıydı.Onun eserlerini ezbere okuyordu.En büyük ideali bir Moliere oyuncusu olmaktı.Büyük bir pop yıldızı oldu.* * *1963 yılında Fransa’nın Le Cannet ÅŸehrinde verdiÄŸi konser, ses tertibatındaki bozukluk yüzünden tam bir felaketle bitti.Seyirciler bütün koltukları kırdılar.Åžehrin belediye baÅŸkanı, Sylvie Vartan’a savaÅŸ açtı, onu televizyonda canlı yayına davet etti.Sylvie Vartan kabul etti.Henüz 19 yaşındaydı ve politikacı bir kurdun karşısına çıktı.Belediye baÅŸkanı, ona sineÄŸe bakar gibi bakıyordu.‘Sen kimsin ki, yedi yıl sonra seni kimse hatırlamayacak bile...’ dedi.Küçük kız cevap verdi:‘Öyleyse size 7 yıl sonrası için burada randevu veriyorum. Bakalım o gün ben hálá ÅŸarkı söylüyor olacak mıyım, siz de belediye baÅŸkanı olarak kalacak mısınız?’Belediye baÅŸkanı o randevuya gelemedi.Â
button