Perihan, Eskişehir’in gerçek anlamda yöresel yemekler yapan, tek restoranı Kazan’da, arkadaşlarıyla sohbet ediyor; ‘Üniversiteye geldiğim gün, bana ilk şunu söylediler; sakın uçak geçince havaya bakma, çömez olduğun anlaşılır...’ Hava ikmal üssünden kalkan uçakların gürültüsünden hocaların derse ara verdiği ve bilenlerin asla gökyüzüne bakmadığı bir kent, Eskişehir... Heykel Parkı’ndan Anadolu Üniversitesi’ne doğru yürürken, telefon kulübelerinde, üst geçitte ve parkın parmaklıklarında, aynı kağıt gözüme çarpıyor; ‘Yemin ederim, seni çok seviyorum. Yağız.’ Anadolu Üniversitesi, kentin açık görüşlülüğünün, sosyal ve ticari canlılığının, sınırsız neşesinin kalbidir... Osmangazi Üniversitesi ile birlikte, 30 bini aşan öğrenci nüfusu, kenti her açıdan ayakta tutar. Girer girmez, Eskişehir, gençlerin istila ettiği, yeryüzünün ayrıcalıklı bir gezegeni izlenimi verir. Kente yaklaşırken, İsmet İnönü Caddesi’nde, şehir dışına taşınmak üzere olan, kereste, kiremit ve bisküvi fabrikalarının yanıbaşındaki eski fabrikalar, çoktan Hayal Kahvesi, Doors ve Buda Bar olmuş. Sokaklar, stili, bakışı, hayat duruşu farklı, kendine güvenen, sayısız gençle dolu. Bu üniversiteli kuşak, farklılığı sevse de çoğu zaman öğrenci olmanın getirdiği ortak bir kaderi de paylaşır. Bu kentte öğrenci, okuduğu kadar eğlenir de... Elinize, kentte düzenlenen partilerin broşürlerinin tutuşturulması için, sokakta birkaç adım atmanız yeterlidir. ‘Vizeler bitti partisi’, ‘Bahar partisi’, ‘Finaller bitti partisi’, ‘Tanışma partisi’... Bir olay olmasa da ‘Salı partisi’, ‘Çarşamba partisi’ vardır ve bu haftanın geri kalan kısmında böyle sürer gider... Öğrenciler tek bir gün partisiz yaşar; Pazartesi. Sorunca da ‘Pazartesi sendromu’ demekle yetinirler. ÖĞRENCİ VE ESNAF UYUMAZ Bu kentte öğrenciler uyumaz... Evlerini, stratejik olarak barlara yakın yerlerden seçer, kimileri de gece hayatına yakın yaşayan arkadaşlarında konuşlanırlar. Onlar uyumayınca, esnaf hiç uyuyamaz. Tantuniciler, geceyarısından itibaren, cep telefonlarına gelen ‘Kod 52; üç tantuni, soğanlı’ tarzı mesajları yadırgamaz. Koda karşılık gelen adresteki aç öğrencilere tantuni yetiştirmek, iki taraf için de, pratik bir buluştur. Öğrenim kredilerini aldıklarında, kısaca Çarpa denilen Çarşamba Pazarı’nı ya da Bağlar Caddesi’ndeki ikinci el dükkanları ihya eden yine onlardır. Ay sonu gelince, başka bir yere doğru yönelirler. Bayat Pazarı’ndaki, yanyana rekabet eden, Yıldız ve Stad lokantalarına... Buralarda, çorba 400 bin, az çorba, 250 bin’dir... 1.5 milyona doyulur, ekmek ve su sınırsızdır. Öğrenciler arasında, bir yerlerde, ekmek arası çorba yapıldığına dair bir söylenti bile yayılmıştır. Kentin esnafı kadar, kültürel yaşamı da üniversiteden beslenir. Gezici
Film Festivali, Rock Filmleri Festivali, Ä°ngiliz Kısa Film Günleri, Caz ve Blues Festivali, Uluslararası PiÅŸmiÅŸ Toprak Sempozyumu ve birçok aktivite, üniversitelerden kente doludizgin yayılır.Bu üniversite ve sanayi kentinin nüfusu, ilk bakışta, öğrencilerden oluÅŸuyor gibi görünse de mozaik çok daha renkli. EskiÅŸehir’in asıl yerlisi Manavlar, Rus Çarlığı’nın yıkılmasından sonra, Kırım ve Orta Asya’dan gelen Tatarlar, Çerkezler ve Yörükler, kültürlerini ve yemeklerini birlikte yaÅŸatırlar. 19. yüzyıl gezgini G. Perrot burası için ÅŸunları söylemiÅŸ; ‘Batıda hiç görülmeyen bir olgu burada mevcuttur, bu imparatorlukta her biri baÅŸka din ve dilde, yedi sekiz ırk yanyana yaÅŸar. Sivrihisar’da Nahiye Müdürü, Ermeni cemmati reisiyle çok iyi dosttur ve beraberce rakı içmektedirler...’PORSUK KIYISI PARÄ°S GÄ°BİÖğrencilerin olduÄŸu kadar, EskiÅŸehirliler’in çoÄŸunun gün batmadan hemen önce soluÄŸu aldığı yer, kentin ortasından geçen Porsuk Çayı’nın kıyılarıdır. Yalaman Adası ya da Porsuk Bulvarı olarak bilinen bu yürüyüş alanı, Porsuk Çayı’nın balçık yatağı olmaktan kurtulmasının ve EskiÅŸehir’in yeniden doÄŸuÅŸunun bir simgesi gibidir. Etrafını çevreleyen beton yığınlarını ve yerlerdeki çekirdek kabuÄŸu deryasını görmezliÄŸe gelebilirseniz, belediyenin kararlı çalışmalarıyla, burasının Seine Nehri kenarındaki dünya güzeli Paris’i andırdığını düşünebilirsiniz. Porsuk Çayı’nın üzerinden geçen küçük köprüler, iki yanına dizilmiÅŸ kafeler ve su üzerinde yolcu taşıyan yepyeni gezinti tekneleriyle, EskiÅŸehir’in bu yüzü insanı gerçekten etkiliyor. Hamamyolu’na doÄŸru, kentin bambaÅŸka bir yüzü var. Buraya aynı zamanda Sıcak Sular da deniyor. Çünkü çarşının altı, olduÄŸu gibi termal su... Baharatçıları, Köprübaşı Kıraathanesi’nin önünde oturan delikanlıları, bir ve iki yıldızlı termal otelleri geçince, tarihi Bahçeli Åžengül Hamamı’na varıyorum. Hemen yanındaki tezgahta hamam tasları, taraklar, sabunlar satılıyor. GiriÅŸinde, ‘hayatın sizden alıp götürdüklerini, Bahçeli Hamam’ın ÅŸifalı sularıyla yeniden kazanın’ yazıyor. Hamamın herkesin bildiÄŸi bir diÄŸer adı, Åžengilcik... LÃœLETAÅžI VE UÇAKLARLületaşı Müzesi’ne girebilmek için, görevliye dil döküyorum... Protokole açık müzeyi, halkın ve kente gelen turistlerin görebilmesi için, önceden izin almak gerekiyormuÅŸ. PeÅŸimde bir görevliyle, müzeyi gezmeye baÅŸlıyorum. Vitrinlerdekilerin her biri birer sanat eseri ve adeta bir koleksiyon parçası. Avustralya’daki opal madencilerini hatırlıyorum... Kazacakları yere karar vermek için, ÅŸunu söylerlerdi; ‘şapkanı havaya fırlat ve düştüğü yeri kaz.’ Çok uzaklardaki bu hayalcilerin aksine, bir lületaşı ustasının dediÄŸi gibi, ‘bu toprağın köylüsü doÄŸuÅŸtan madencidir. Kışın lületaşı çıkarır, yazın çiftçilik yapar. En iyi tarlayı bildiÄŸi gibi, lületaşını nerede bulacağını da bilir.’ EskiÅŸehir köylüleri, lületaşı bulabilmek için, yerin metrelerce altına inerler. Tepelerin yamaçlarına gelir, 1.20’ye 2.5 bir dikdörtgen çizer, üç metre iner, direklerle saÄŸlamlaÅŸtırır, on metreye basamak yapar, sonrası için halatlı merdiven kurar. Eskiden ocaklar 300 metreye kadar iner, uzun yeraltı galerilerinde çalışılırmış, ÅŸimdi ancak 35- 40 metreye kadar iniliyor. Baba oÄŸluyla, amca yeÄŸeniyle çalışıyor. Emek istiyor, günde ancak on pipo yapılacak kadar taÅŸ çıkarılabiliyor. Lületaşı eskisi kadar iÅŸ yapmasa da hálá bir köye adını verecek kadar önemli; Beyaz Altın Köyü... Uçaktan anlamam, üstelik korkarım da... Oysa bir uçak müzesi, özellikle emekli Hava Ä°stihbarat Astsubayı Arif Akkır eÅŸliÄŸinde, bambaÅŸka bir serüvene dönüşebilirmiÅŸ. Benim gibi, uçakların sadece içindeyken korkudan heyecanlanan biriyle, onları çocuÄŸuymuÅŸcasına anlatmaktan heyecan duyan bir baÅŸkası biraraya gelirse, ‘zıtlıkların uyumu’ diye bir etkiye inanmak gerekir sanırım. EskiÅŸehir’in Havacılık Parkı, kentin en keyifli noktalarından ve bu büyük ölçüde Arif Bey’in sayesinde...’Bak, 1956 yapımı bombardıman uçağı F100 ile ÅŸurada gördüğün 1951 yapımı keÅŸif uçağı RF 84 F, Kıbrıs Harekatı’na katıldılar. Åžuradaki F104’te, gördüğün roket bomba deÄŸil, benzin tankı. Biz buna Uçan Tabut da diyoruz. Amerika ve Avrupa’da, bununla yeterince kaza yapıldığından, biraz da biz yapalım diye, bize hibe etmiÅŸ olmalılar.’ Kentin ünlü fast food zinciri Pino’nun restoranlarından biri, müzede C74’ün içinde. Bir zamanlar, nakliye, paraşüt indirme, THY’nin yolcu taşıması gibi amaçlarla kullanılan, 1942 yapımı uçakta, ÅŸimdi hamburger yeniyor. EskiÅŸehir, çoÄŸu zaman, Tren Garı’ndan terk edilir... Burası bir demiryolu kentidir çünkü. Tren Garı’nın sıradışı binasının, ön cephesi ışıklandırıldığında, Ä°stasyon Köftecileri de müşterilerini ağırlamaya baÅŸlar. Köftecilerin, neon ışıklarıyla çevrili küçük dükkanlarında, eÄŸlence yerlerinden çıkan öğrencilerle, tren yolcuları biraraya gelir. Bu gece, ben de bir tren yolcusuyum... EskiÅŸehir’den aklımda kalanlarla, tıpkı Porsuk Çayı gibi, kentten geçip gideceÄŸim...BEN OLSAYDIM BUNLARI YAPARDIMFrig Vadisi’nde, mezar, kale ve kümbetlerle içiçe yaÅŸayan köyleri dolaÅŸmakOdunpazarı’nın dar sokaklarında gezinmekPorsuk Çayı üzerindeki, üstü açık gezi teknesiyle, köprülerin altından geçmekGenç ve modern EskiÅŸehir’i dolaÅŸmakOdunpazarı Aynalı Kahve’de, meÅŸe odununda piÅŸen simidin yanında çay içmekHamamları ve tamircileriyle, Sıcak Sular’da bambaÅŸka bir EskiÅŸehir’le tanışmak Işıklandırılmış Midas Anıtı altında, bir gece konseri izlemekYalı Ekber Kıraathanesi’nde, EskiÅŸehir’in yerlileriyle sohbet etmekSeyyid Battal Gazi Külliyesi’ndeki sekiz metrelik türbeyi görmek Matrakçı Nasuh’un 16. yüzyılda yaptığı EskiÅŸehir minyatürlerini incelemekGünübirlik Sivrihisar’a gidip, Ulu Camii’yi, kiliseyi ve Gavur Hamamı’nı görmekTrenle seyahat etmeseniz de EskiÅŸehir Garı’nın atmosferini yaÅŸamakÂ
button