Onlarla ilk kez 2005’te tanıştım... Kızgın İspanya güneşinin tam ortasında, bir ağustos sıcağında. Alicante’deki evinde bir hafta tatil yaptığım Juanma ile Madrid’e dönüyorduk. Yola çıkalı henüz bir saat olmadan kavurucu sıcak bastırmıştı. Neredeyse çölleşmiş, kurak bir araziden geçiyorduk, asfalttan yükselen hararet görüş mesafemi daraltıyordu. Klimasız araçta, uyuklamamak için zor tutuyorum başımı. 120 kilometre hızla giderken yolun solundaki kasabanın binaları arasında, saniyenin onda biri kadar sürede kırmızı bir bayrak gördüm. Memleket hasretiyle bir yanılsama olabilir miydi? Hayır, hayır... Ay ve yıldızı da görmüştüm; yoksa yanılıyor muydum? Neresi burası, diye Juanma’ya sorarken yol kenarındaki tabelayı gördüm: “Sax.” İlk sapaktan dönüp, kasabaya girdik...
TÜRK GRUBU’NDA İNGİLİZ AVUSTRALYALI BİLE VARAra sokaklarda dolaşırken, ana meydana yakın bir sokakta aradığımı buldum: Bir Türk bayrağı. Peki ne işi vardı burada? Araçtan inip binaya yaklaştığımda şaşkınlığım arttı. Pobrezo Sokağı 13 numaradaki kapıda “Turcos (Türk Evi) Kuruluş 1920” yazılıydı. Koca başkent Madrid’de, Barselona’da bile bir Türk evi yokken, bu neydi? Kapıyı çaldım, kimsecikler yoktu. Binanın az ilerisindeki bara girdim,
sahibinden yardım istedim. Hemen Türk Evi’nin sahibi, Comparsa de Turcos’un başkanı Francisco Sanchez Chico’yu çağırdı. 50’li yaşlarda, orta boylu, sakallı, renkli gözlü, yerinde duramayan, hele de Türk olduğumu öğrenince daha bir heyecanla aralıksız konuşan sevimli bir İspanyol çıktı karşıma. O heyecanla, bir çırpıda öyle çok şey anlattı ki, biraz şaşkınlık, biraz duygu seli, biraz da üst üste yuvarladığımız şarap kadehleri nedeniyle anlattıklarının tümünü algılamakta zorlandım. Sonraki yıllar hem dostluğumuzu artırdı hem de Sax’lılarla Türkilerin ilişkilerini.
Evet, bugün İspanya’nın güneydoğu bölgesindeki Alicante’ye 44, Valencia’ya 130 kilometre uzaklıkta 10 bin nüfuslu şirin Sax kasabasında Türkiye’ye gönül vermiş İspanyollar yaşıyor. Hiçbir kan bağı, kader birliği, kültürel bağ olmamasına rağmen... Chico, namı diğer Tito’nun başkanlığındaki Comparsa de Turcos’un (Türk Grubu) üye sayısı 732. Aralarında İngiliz, İtalyan, hatta Avustralyalılar bile varmış.
NEFRET GELENEĞİ DOSTLUĞA DÖNÜŞTÜ Comparsa de Turcos, neredeyse 400 yıl gerilere uzanan bir geleneğin uzantısı. İspanyol tarihinin 800 yıllık dilimine damgasını vuran Endülüs İspanyası’nda, Müslüman İspanya’da aramak gerekiyor köklerini. 1100’lü yıllarda yıkılan Kurtuba (Cordoba) Sultanlığı’nın hâkimiyet alanı Endülüs bölgesi küçük Müslüman beylikler, emirlikler ve krallıklar arasında paylaşılıyor, bu küçük devletçikler birbirleriyle ve Hıristiyanlarla güç mücadelesine girişiyor. Müslümanları İspanya’dan atma seferberliğinin dozu arttıkça, son Müslüman kenti Granada teslim oluncaya kadar 300-400 yıl Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında mütemadiyen el değiştiriyor bu topraklar. Müslüman, Hıristiyan ve Yahudiler bu savaşlarda buğday başakları gibi bir o yana, bir bu yana savruluyor. Yağmalanıyor, evlatlarını, yaşamlarını, mallarını yitiriyorlar. Gün oluyor Müslümanlar kazanıyor, gün oluyor devran dönüyor Hıristiyanlar kazanıyor. Ama hep analar kaybediyor...
15’inci yüzyıl sonlarında Granada’nın düşüşüyle başlayan İber Yarımadası’nın Hıristiyanlaştırılması süreci 17’inci yüzyıl başlarına kadar devam ediyor. Yenenler yenilenleri din değiştirmeye zorluyor. Hıristiyanlığı kabul etmeyen kovuluyor. Kalanlar tevekkülle durumu kabullenip yaşamını sürdürüyor. Acıları, sevinçleri yöresel oyunlara, derinlerden inleyen flamenko ağıtlarına, şarkılara dökmeye başlıyor, panayırlarda, festivallerde ritüeller aracılığıyla hayatı yeniden üretiyorlar.
ÖNCE SOKAK SAVAŞI SONRA BİRA PARTİSİSax kasabasının koruyucusu Aziz Blas anısına her yıl 1-5 Şubat’ta San Blas Festivali (Moros y Cristianos/Müslümanlar Hıristiyanlar) düzenleniyor. Aynı festivali bölgedeki pekçok yerleşimde görüyoruz. Aslında Aziz Blas günü 3 Şubat. Festival Hıristiyanlığın zaferini, Müslümanlara galebe çalmasını kutlamaya yönelik bir etkinlik olarak başlamış. Toplumsal bilinçaltı zamanla geçmişin acılarını, çelişkilerini folklora, hatta eğlenceye dönüştürmüş. Birbirine uzak düşenlerin, buluşmasını, kucaklaşıp hasret gidermesini, birlikte gülüp, oynamasını sağlamış. 1620’lerden bu yana kutlanan beş günlük festivalde Comparsa adı altında kümelenen farklı gruplar gösteri yapıyor. Kimisi Hıristiyanları, kimisi Mağripleri (Kuzey Afrikalı Müslümanlar) temsil eden kıyafetler giyerek, dini törenler yapıyor, bandolar, mızıkalar eşliğinde sokaklarda geçit düzenliyor. Tipik yemekleri Gachamigas yarışması yapılıyor. Bayraklar sallıyor, arkebüzlerle, çatapatlarla, maytaplarla, havai fişeklerle çocukluğumuzdaki mahalle savaşları tadında Müslüman-Hıristiyan savaşları yapıyor sonra da kol kola barlara, kafeteryalara, dans salonlarına gidip, yiyip içip sabahlara kadar eğleniyorlar. Dünyanın dört bir yanındaki Saxlılar işlerini güçlerini bırakıp bu festival için Sax’a koşuyor. Yaşlı, genç, çocuk ayırımsız binlerce kişi toplanıyor. 10’a yakın comparsa grubu var Sax’ta ve bunların her biri üyelerinin katkılarıyla giysiler, orkestralar, geçit törenleri, sokak gösterileri, ziyafetler, eğlenceler hazırlıyor. Hıristiyanları temsil eden gruplarda Comparsa Cristiana, Comparsa Garibaldina, Comparsa Alagoneses, Müslümanları temsil eden gruplarda Comparsa de Marruecos (Fas), Comparsa de Emires Arabes (Arap Emirleri), Comparsa de Moros (Müslümanlar) ve nihayet Comparsa de Turcos (Türk Grubu) gibi isimler dikkat çekiyor.
Comparsa de Turcos’un başkanı Tito, 2007’ye kadar Türkiye ile ilişki kurma fırsatını bulamadıklarını söylüyor. Şimdilerde ilişkilerin gelişmesinden çok mutlu. 2007’de festivale katılan, grupla tanışan Madrid Büyükelçisi Ender Arat dostluk oluşumuna önemli katkıda bulunmuş. O yıl, İstanbul Askeri Müze’den yeniçeri kıyafetleri getirtilmiş, 10 Sax’lı çocuk Ankara’da 23 Nisan şenliklerine katılmış, Sivas Kongresi’nin 88’inci Yıldönümü törenlerine Sax Belediye Başkanı ve Tito ile bir heyet katılmış. San Blas’ın kabrini gezmişler. Ertesi yıl grup Granada’yı ziyaret eden Başbakan Tayyip Erdoğan’a kıyafetlerini giyip sürpriz yapmış. Geçen yıl AK Parti Milletvekili, TBMM Uyum Komisyonu Başkanı Yaşar Yakış, festivale katıldı. Bu yıl da Türk İspanyol Parlamento Dostluk Heyeti’nden bir milletvekili ve Büyükelçimiz Ender Arat festivali izleyecek.
Sax’lı Türklerin başkanı Tito, Sivas’ta geçirdiği günleri ve gösterilen misafirperverliği anlatmakla bitiremiyor. Bu konukseverliğe karşılık verebilmek umuduyla tüm Türkleri Sax’a, San Blas Moros y Cristianos Festivali’ne davet ediyor.
TÜRK BAYRAĞI’NA SARILARAK GÖMÜLÜYORLARSax’ta Türk Grubu’nun ortaya çıkışı, 1920’de köy halkı arasında yaşanan bir anlaşmazlıktan kaynaklanıyor: San Blas Festivali’nde ortaçağ kıyafetli Hıristiyanları canlandıracak grupta başkanlık seçimi krize dönüşür, grup ikiye bölünür. Ayrılan 14 kişinin lideri Jose Maria Torreblanca Garcia, “Hep Hıristiyan ve Mağripli kılığına mı gireceğiz, biz de Türk Grubu kuralım” diyerek kolları sıvar. O yıllarda İstiklal Savaşı’nı kazanıp yeni bir ülke kurmaya başlayan çılgın Türkler’in, Mustafa Kemal’in yarattığı mucizeler kulaktan kulağa Sax’a kadar ulaşmıştır. Grubu kurmak isteyenler Türkler hakkında bilgi, malzeme, kaynak arar. 4 Şubat 1920’deki Aziz Blas geçidine katılma koşulu olan bayrakları bile yoktur. Alelacele bir evden getirilen işlemeli yatak örtüsünü (perde olduğunu iddia edenler de var) bayrak yapıp korteje katılırlar. Ertesi yıl Comparsa de Turcos daha iyi hazırlanır. Türk bayrağı dikerler. Önce bir Faslı’nın verdiği bilgiyle sekiz uçlu yıldız yaparlar, sonra hatayı fark edip beş uçlu yıldıza dönüştürürler. Kostümlerini ise bir çikolata ambalajında gördükleri yeniçeri kıyafetleri, eski dergilerden buldukları 1911-1912 Trablusgarp Harbi’nde İtalyanlarla savaşan Türk askerlerinin üniformaları, İnebahtı Deniz Savaşı tabloları, Barbaros, Turgut Reis resimlerinden esinlenip kendileri tasarlarlar.
Kuruluşu ilginç bir biçimde
Atatürk’ün TBMM’nin açılışını yapmaya hazırlandığı günlere denk gelen Comparsa de Turcos bugün 732 üyesi, bin metrekarelik üç katlı Türk Evi’yle San Blas Festivali’nin en büyük grubu. Binada festival sırasında kahvaltı ikramı yapılıyor. Salonlarında 1920’den bugüne kortejde taşınan tüm bayraklar asılı. Ancak ilk bayrak yok. Şimdiki başkan sevgili Tito “Çünkü ilk başkanımız bu bayrağın tabutuna sarılmasını vasiyet etmiş. Ve bir geleneği başlatmış. Grubumuzun üyeleri Türk Bayrağı’na sarılarak uğurlanıyor son yolculuğuna... Ben de bu bayrakla gömüleceğim” diyor.
SEBASTELİ (SİVASLI) AZİZ VLAS10 bin nüfuslu Sax’ın ekonomisi ayakkabı, jaluzi-kepenk imalatına ve şarapçılığa dayanıyor. Paraje de La Torre, El Tropezon gibi hiç de yabana atılmayacak, kaliteli kırmızı şaraplar üretiliyor. Kasabanın sırtını dayadığı tepedeki ünlü kalesini 12’inci yüzyılda Müslüman Araplar inşa etmiş. Heybetli kalenin altındaki taraçada Aziz San Blas figürünün muhafaza edildiği bir zaviye (ermita) var. “Sebaste’li” yani Anadolulu Blas, aslında Sivaslı Aziz Vlas. 280-316 yıllarında Sivas’ta yaşamış, farklı kaynaklarda çoban, hekim, Ermeni ya da Rum, hatta Sivas Piskoposu olduğu, boğaz hastalıklarını iyileştirdiği iddia ediliyor. Boğaz Evliyası namıyla, bu branştaki hekimlerinin koruyucusu. Romalıların baskısıyla cemaatsiz kalıp Erciyes Dağı’nda inzivaya çekildiği, mağarasına giden hasta vahşi hayvanları iyileştirdiği rivayet ediliyor. Roma’nın Kapadokya ve Aşağı Ermenistan Valisi’ne arenada dövüştürecek vahşi hayvan arayan askerlerce, önünde vahşi hayvanların beklediği mağarasında yakalanır Vlas. Kaynar kazanda ölmeyince, demir taraklarla dövülerek çarmıha gerilmeye götürülürken, boğazına kılçık kaçtığı için ölmek üzere olan çocuğu kurtardığı anlatılır. Dostum Ersin Kalkan’ın, 2004’te Hürriyet’te yayımlanan haberinden öğrendiğimize göre, mezarı Sivas’ta Medrese Mahallesi’nde bir evin bahçesinde. Kabirdeki delik nedeniyle “Göz Baba Türbesi”ne dönüşmüş.