Güncelleme Tarihi:
Kanada’da yaşayan e-dostum Rasim Bey’den mektup var. Oğlu Deniz’i anlatıyor. Küçük arkadaşımın uykuları kaçmış. Aslında derdinin ne olduğunu bilemeyecek, meramını anlatamayacak kadar küçük Deniz. Savaşın, sadece Irak’ta değil, sadece savaşın da değil, geri kalmışlığın, cehaletin, ilaç parasına el vermeyen fakirliğin ilk kurbanı çocuklar için uykuları kaçıyor Deniz’in...
Deniz ve babasından Irak çocuklarına mektup :
Deniz oğlumun şimdiye kadar hiç uyku problemi olmadı. Yattığı saatin üstüne 9 eklediniz mi, sabah kalkacağı saat belli olur. Geceleri de uyanmaz, ağlamaz.
Dün bir şeyler oldu Deniz oğluma. Karı koca televizyonun karşısında büyülenmiş gibi Irak’taki gelişmeleri izliyorduk, oğlum ‘Benimle oynamıyorsun baba!’ diye elimden tutup odasına çekiştirdi.
Ben de, ‘Bak oğlum, çok uzaklarda savaş çıktı, bir sürü suçsuz insan ölecek. Çocuklar anasız, babasız kalacak. Merak ettiğimiz için bu akşam hep televizyona bakıyoruz. Seninle yarın akşam oynarız...” demek gafletinde bulundum.
Deniz ses çıkarmadı, oyuncaklarını salona getirdi, uykusu gelene kadar, biz televizyon seyrederken, birlikte oynadık.
Yine saat 9 civarında uyudu oğlum, ben gece yarısına kadar oturdum, sonra yattım. Tam dalmıştım ki, Deniz’in sesini duydum, beni çağırıyor. “Benim yanımda yat, seni çok seviyorum!” diyor. Yanına uzandım, bana sımsıkı sarıldı. O nihayet uykuya dalınca, ben de sessizce yatağıma gittim.
Yarım saat uyudum, uyumadım, yine sesi geldi Deniz’in, odasına koştum, bana sitem ediyor: “Niye yanımdan gittin, ben seninle yatmak istiyorum. Beni bırakma!..” Birbirimize sarılıp sabahı ettik.
Kafayı vurdu mu dokuz saat deliksiz uyuyan oğlum herhalde savaştan etkilendi. Yalnız yatarken kendini güvende hissetmedi, en derin uykuda bile benim yanında olmadığımı fark edip uyandı.
Iraklı çocuklar! Deniz oğlum ve ben sizin için çok üzülüyoruz, ciğerimiz yanıyor. Baba oğul, birbirimize her sarılışta, bilin ki biraz da size sarılıyoruz, korkularınızı, yalnızlığınızı, acılarınızı içimizde hissediyoruz.
Ve elimizden bir şey gelmediği için çok ama çok utanıyoruz.
Bizi affedin, ne olur!