Güncelleme Tarihi:
Büyümek ne kadar zor!
Sadece insanlar için değil, hayvanlar için de büyüme süreci manialarla dolu. Aileden
tamamen bağımsız, yemek bulma ve korunma ihtiyacını tek başına karşılamak... Ormanlar kralı aslanın, bir çakalın ya da zebranın yavrusu olmak pek birşey değiştirmiyor. Büyümek, hayatta kalmak hepsi için zor. Yavruların yaşamalarını sağlamak amacıyla iki değişik eğilimden bahsediliyor. Yaşamlarının ilk günlerinden itibaren yavruları saklamak ya da annelerini her an hatta kaçarken bile takip etmelerini sağlayacak ortamlar yaratmak...
Savana hayatını paylaşan birçok hayvan var. Tabii ki türlerin devamını yavrular sağlıyor. Bu yavrular arasında en şanslı olanı filler. Çünkü onlar diğerlerine göre çok daha uzun bir süre annelerinin bakımı altında yaşıyorlar. Savanada aile sıcaklığı çok önemli. Otobur dünyasında yavru filler, hayatlarının büyük bir bölümünü annelerinin yanında geçiriyor. Filler sadece anneleri ile değil, sürünün içinde bulunan diğer fillerle de uzun yıllar beraber yaşıyor. Ama fil sürülerinde yavruları hayatta tutmak görevi, dişilerin. Çünkü erkekler, 12 yaşına eriştiklerinde kendi hayatlarını kurmak için sürüden uzaklaşıyorlar. Dişilerin hafızaları oldukça güçlü. Yavruları sadece sırtlan, aslan gibi düşmanlardan korumuyor, zor anları atlatmaları için de yardım ediyorlar. Yavru filler korku anlarında yanlarında annelerini buluyorlar. Dişi iki yaşına kadar yavrularını emziriyor ve böylece onlara olan bağlılığını gösteriyor. Anne fil yavrusuna o kadar düşkün ki, ölen yavrusunu günlerce ayaklarının arasında, hortumunun yardımıyla taşıyor. Terk etmeden önce de yırtıcı hayvanlardan biraz daha korumak için ölü yavruyu kuytu bir yere saklayıp üzerini yapraklar ve ufak dallarla örtüyor.
Aslan, savana yaşamını paylaşan etoburların önde gelen üyesi. Yavru aslan günlerini yetişkinlerin arasında koşuşturarak, annesinin sırtında gezinerek, kardeşleri ve kuzenleriyle oynayarak geçiriyor.
Çocuk olmanın kuralı
Çoğu zaman yetişkin aslanlar yavruların istediklerini yapmalarına izin veriyor ama yeri geldiğinde de sinirlendiklerini belli ediyor. Çocuk olmanın kuralı, sabrın da sınırlı olduğunu her fırsatta öğrenmek... Mesela bir av partisinden sonra dinlenmeye çalışan yetişkin aslanın orasını burasını çekiştirip oyun oynamak isteyen yavrunun suratına hafif bir pençe darbesi yemesi çok doğal!
Aslanların dünyasında erkeğin sözü geçerli. Dişi aslan doğumun yaklaştığını hissettiğinde diğer anneler, çocuklar, kuzenler ve erkeklerden oluşan sürüden uzaklaşıyor. Yavrularını birkaç hafta başka bir hayvanın daha önceden boşalttığı bir yuvada saklıyor. Bu hücre gibi yuva her üç dört günde bir değiştiriliyor. Böylece leopar, çakal gibi yırtıcı hayvanların saldırılarından korunuyorlar. Fakat annenin su içmek ya da avlanmak için bu hücreden uzaklaştığı ya da sütünün yetmediği zamanlarda, yavruların yüzde 50'si açlıktan, bazen de sabırsız bir darbeden ötürü ölüyor. Yavrular beş-altı haftalık olduğunda, anne aslan onları sürünün içine sokuyor. Böylece yeni doğanlar sürüdeki diğer dişilerle birlikte büyümeye başlıyor. Altı aylık olduktan sonra sürü ile birlikte avlanıyor. Sekiz aylık olana kadar da hayatları böyle devam ediyor. Sosyal avın inceliklerini, avlarını otların arasından dikkatle nasıl izleyeceklerini annelerinden öğreniyorlar. Üç yaşına geldiklerinde tüm anlamıyla bir yetişkin oluyorlar.
Erkek-kadın mücadelesi
Savana hayatının paylaşan canlılardan biri de lekeli sırtlanlar. Lekeli sırtlan yavruları teyzeleri ve yaşıtları olan kuzenleri ile dolu bir sürüde yaşıyorlar. Yavrular yetişkinlerden çok kardeşleri tarafından büyütülüyor.
Sürüden uzakta doğuran dişi sırtlan, yavruyu bir inde saklıyor. Bu in genellikle annenin giremeyeceği kadar küçük ve bir karınca yuvası gibi girintili çıkıntılı. Yavrular bu inin içinde kendi aralarında problemleri çözerek yaşamayı öğreniyorlar. Üstelik anne sırtlan da işe hiçbir şekilde karışamıyor.
İlk doğan yavru kendinden sonra gelenleri inin çıkışına doğru yönlendirerek annelerinden süt emmelerini sağlıyor. Bu davranış bazı zamanlar aynı cins yavrular arasında vahşi savaşlar çıkmasına kadar uzanıyor. Olayların yüzde 60'ı küçük yavruların ölümü ile sonuçlanıyor. Anne sırtlan sağ kalan yavruları birkaç hafta sonra sürünün içinde yaşadığı ine taşıyor.
Dişiler saldırgan
Sırtlan toplumunda ‘‘erkekler’’ ve ‘‘kadınlar’’ arasında büyük bir hiyerarşi bulunuyor. Bu hiyerarşi dişilerde anneden anneye, erkeklerde ise bir güçlüden diğer güçlüye, yani kimin ağız kasları daha güçlüyse onun eline geçiyor. Dişiler daha saldırganlar ve erkeklerin üzerinde egemenlik kurmaya çalışıyorlar. Güçlü bir annenin yavrusu olmak, anne ile birlikte yemekten ilk payı almak ve sürü içinde diğerlerine göre daha ayrı bir konumda bulunmak gibi bazı ayrıcalıklar getiriyor.
Savananın tipik etobur dişilerinden biri de çita. Leoparlar ve diğer kedigiller arasında bağımsızlığına düşkün, bireyci olarak anılan bir tür. Anne çita tek başına beslenmek, kendi türünün erkeklerine ve avcılara karşı tetikte olmak zorunda.
Çita yavrularının yüzde 70'i daha üç aylık olmadan öldürülüyor. Anne çita, yavrularını korumak için neredeyse hergün in değiştiriyor. Annelik içgüdüsü ile yavrularını gizlemek için elinden geleni yapıyor. Küçük yavruların sırt bölümünde bulunan gri yumuşak tüyler sayesinde yavrular yuvadan uzaklaşsa bile annelerinin gözlerinin önünden uzaklaşamıyor. Yavrular üç haftalık olduktan sonra bulundukları inden çıkıp etrafta dolaşmaya başlıyorlar. Oyun oynuyor, koşuyor, ağaçlara tırmanıyor böylece gün geçtikçe büyüyorlar. Bir çita için en önemli faaliyet, avlanmak. Altı aylıkken yavrular av partilerine katılmaya başlıyor. Diğer kediler gibi anne çita da yavrularına avlanmaları için zaman tanıyor. On aylık olan yavrular artık tekniği öğrenmiş, avlarını takip etmeye alışmış, kurbanı ön ayaklarıyla yakalayıp boğazına dişlerni geçirerek öldürebilecek tecrübeyi kazanmış oluyor. Yavrular bir buçuk yaşına geldiklerinde yuvadan kopuyor, tek başlarına bir hayat kuruyorlar.
KUŞBAKIŞI DÜNYA
Savanada otobur hayvanların da hayatları zor geçiyor. Savana otoburlarının en tanınanı, dünyaya metrelerce yukarıdan bakan zürafalar. Hatta yavrular daha doğarken hayatın zorluklarıyla karşılaşıyorlar. Doğum ayakta gerçekleşiyor ve yavrular yere düşmek zorunda kalıyor. Yere indikten hemen sonra ön ayakları ile ayağa kalkmaya ve annelerinin memelerine ulaşmaya çalışıyorlar. Yavruların ayağa kalkması, bir saati buluyor. Zürafa dünyasında yavrular için en emin yer, annenin bacaklarının arası. Çünkü dişi zürafa, arka ayakları ile düşmanlarına karşı koyabiliyor.
Öküz başlı, uzun kuyruklu, yeleli Güney Afrika antilopunun yavrusu ise doğar doğmaz düşmanlardan kaçmayı öğrenmek zorunda. Dişiler gün ağarırken doğum yapıyor. Yavru da hayatının ilk yedi dakikasından sonra annesinin ardından koşmaya başlayabiliyor. Dişiler, yavrularını korumak için eski bir taktiği, grup halinde dolaşmayı tercih ediyor. Savanada bir yerden bir yere giderken en azından onarlık gruplar oluşturuyorlar. Bu taktik özellikle yavru antilopların düşmanı olan lekeli sırtlanlara karşı kullanılıyor. Yavrular sürünün arasında sırtlanlardan saklanarak koşuyor.