Şarkılarım kendi kendini yazıyor

Güncelleme Tarihi:

Şarkılarım kendi kendini yazıyor
Oluşturulma Tarihi: Ocak 16, 2011 00:00

Bülent Ortaçgil’in şarkılarını sevip kişiliğine saygı duyabilirsiniz. Fakat kendisiyle dalga geçen ve konuşkan biri olarak hayal etmekte zorlanırsınız muhtemelen. Oysa birazcık yakından bakınca; bunların yanı sıra rahat bir sadelik ve ferah bir mutluluk da görüyorsunuz. Yazlarını Bozburun’da geçiren Ortaçgil; Kanlıca’daki evinde bizi son albümü ‘Sen’, güler yüzlü eşi Çiğdem Hanım ve heyecanlı kurt köpeği Efe’yle tanıştırdı

“Ben bu teknoloji işlerinden hiç anlamıyorum. Yedi yıl emek harcayarak bir albüm yaptım ve çıktıktan iki saat sonra her yere yayılmıştı. Albüm Ada Müzik etiketli. Patronu Bülent Forta aynı zamanda MÜYAP başkanı. Ve benim albümün çıktığı günlerde, müzik paylaşım sitesi Fizzy’yi kapattırdı. Haklı, çünkü internette özgürlük ve hırsızlık birbirine karışmış. Hakkını savunmak mümkün değil.
Popüler dünyanın yasaları bana işlemiyor. Albüm çıkarmak kitap yazmak gibi benim için. İki günde bir single çıkaran pop şarkıcıları gibi olamam. Şarkılarım yaşadıklarımın yansıması. Bir albümün bütünlüğünün ve bende bir karşılığının olması çok önemli. İmaj filan yapsam ne olur, 60 yaşında şişko herifin tekiyim bundan bir şey çıkar mı?
Son albümde Erkan Oğur yok. Aramız kötü filan değil, o benim kardeşim gibi artık. Sadece çalışma takvimimiz uymadı, onun da işleri başından aşkın, kendi dünyası var. Bu albümün bir başka özelliği de yaylılarla haşır neşir olmam. Bu sefer solist olarak Baki Duyarlar var. Düzenlemeleri de o yaptı. Benim şarkılarım kendi kendini yazıyor, belirli bir yazma disiplinim yok. Şarkı yazmanın tabii ki bir matematiği var ama sanat üretiminin karanlık yanı açıklanamaz. Bazen 10 dakikada, bazen altı ayda çıkıyor. Ama elimin altında her zaman tıngırdatacak gitarım olur.

BEN YAŞLANIYORUM MÜZİĞİM GENÇLEŞİYOR

Müziğe başlayalı neredeyse 40 yıl oluyor. Ben geçmişin muhasebesini yapmam. Yaşanmış zaman geri döndürülemez. Kitlesel bir müzisyen olamayacağımı ta yolun en başında biliyordum. ‘Beni kimse dinlemiyor ve anlamıyor’ gibi aptalca şeylere hiçbir zaman takılmadım. Çoğunluğa uymayacağımın farkındaydım ve kimlere ulaşacağımı da tahmin ediyordum. Müziğimde folklorik ögeler yok, kentli nüfusa sesleniyorum. En azından birkaç satır kitap okumamış bir adam beni sevmez zaten.
Yaşlanıyorum ama müziğim gençleşiyor. Dinleyicilerim genellikle gençler. Ana-babalarının eski albümlerini karıştırırken keşfediyorlar. Belki babası çoktan unutmuştur ama çocuk ‘Aaa orijinal bir şeymiş’ diye merak ediyor. Kirlenmemiş bir şeyler aramasa, dinlemez. Çünkü şarkılarım temposuz, durağan. Hemen yakalamıyor, zamanla alışıyorsunuz.
Ciddi bir müzik takipçisi, hele arşivcisi hiç değilim. TRT çekimlerimin filan kayıtları hiç yoktur. Halbuki zamanında ilk şarkılarımdan birine klip gibi bir şey bile yapmıştı TRT! Ümit Tunçağ sağolsun, sayesinde 1969 tarihli ‘Niçin’ şarkısını da koydum son albüme. Hatırlatmasa varlığını bile unutmuştum. İskandinav cazı severim, bir süre Norveç’te yaşamışlığım da var.
Alçak sesli bir müzik yaptım her zaman ama kibirli ve snop eleştirilerine katılmıyorum. Sadece insanlarla kolay diyalog kuramam, cıvık bir adam değilim. Hayatımda hiç grup insanı olmadım, hep tek başına takılmayı sevdim. Sahneye ilk çıktığım zamanlarda dinleyicilerle biraz atıştığımı ve asık suratlı olduğumu da inkar etmiyorum ama...”

GEÇİNMEK İÇİN PİZZACI AÇTIM

“Kendimi şanslı buluyorum, çünkü hayatımı müzik yaparak kazanıyorum. 1986 yılında bir ilaç şirketinde çalışan 36 yaşında bir kimya mühendisiydim. Tam müdür olacakken istifa ettim. Bence kendimi tamamen müziğe adama kararını biraz geç bir yaşta verdim. Yaşamımı belirleyen en büyük ana çelişki de buydu zaten... Ana-babalarımız iyi eğitim görmüş çocuklarının müzisyenlik gibi işlerle uğraşmasını küçümserdi. Başlarda epeyce zorluk çektim, eskiden haftada bir gömlek alırken yılda bir alır oldum. Kendimi bir Budist rahip gibi terbiye ettim. O zamanlar kızım küçüktü ve ilk evliğimin bitmesinde de bu kararın etkisi oldu.
Fazla gündemde olmasam da, müzikle uğraşıp darbe yememeyi başardığım için çok memnunum. Part-time müzisyen olmak mümkün değildi çünkü. E, elinde gitarı bir CEO da olamayacağıma göre, bence en doğrusunu yaptım. Yoksa şimdi çok mutsuz ve agresif olurdum. 1988’de henüz pek kimse bilmezken Bozburun’a gittim yaşamaya. Benim gibilere ‘şehir kaçkını’ demek yanlış olmaz. O zamanlar şimdiki kadar konser verme imkanı olmadığından, geçinmek için dört-beş masalık bir pizzacı açtım. Dükkan iş yapmadı ama harika pizzalar hazırlamayı öğrendim. Denizi hep çok sevdim. Bozburun’da hemen hemen her gün yüzdüm, tekneyle açıldım, yelken yaptım, mavi yolculuğa çıktım. Benim pek çok şarkıma deniz kokusu sinmiştir ama yeni albümün teması deniz neredeyse.”

HAYRANLARI 21 OCAK’I BEKLİYOR

Bülent Ortaçgil ‘Sen’ albümünde birlikte çalıştığı Baki Duyarlar (piyano), Gürol Ağırbaş (bas) ve Cem Aksel’le (davul) bir konser verecek. Beyoğlu İndigo’da 21 Ocak’ta gerçekleşecek bu konserin ardından, 26 Şubat’ta da Bursa Resimli Bar’da şarkılarını söyleyecek. www.biletix.com
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!