Güncelleme Tarihi:
Son senelerdeki bazı şarkı sözleri hepinizce malum. Hızla değişen dünya, gelip bizim şarkılarımıza da dokundu. Zaman içinde değişime uğrayan aşk, duygular, ilişkiler... Bütün bunları hayatın akışı içerisinde hepimiz yaşıyoruz. Eski şarkılardaki romantizmi bulmayı ummuyoruz elbet, ama iyice saçmalayanlara biraz takılmanın pek de haksızlık olmayacağını düşünüyorum doğrusu.
Bir şarkıda soruyor bir kardeşimiz: ‘Aşk bu mu? Acı mı, acıtır mı, incitir mi? Aşk bunu bana yapmaya mecbur mu?’ Hadi bakalım cevap verin. Çocuk merak etmiş soruyor. Belki Güzin Abla'ya sordu, cevap alamadı. Ortaya soruyor. ‘Acı mı, acıtır mı, incitir mi?’ Cevabınız ‘evet’ ise sorunun ikinci bölümü var. ‘Peki aşk acıtmaya, incitmeye mecbur mu?’
Bu soruya iki şekilde cevap verebilirsiniz. Birincisi; ‘Evet, aşk acıtmaya mecburdur, çünkü aşkın diğer bir adı da kızılcık sopası’dır.
İkincisi; ‘Hayır, acıtmaya mecbur değildir, bunu sırf domuzluğundan yapmaktadır.’
Gelelim bir başka şarkıya:
‘Beni deli etme, pişman olursun
Dur çizgiyi aşma
Fazla güvenme benim olursun
Gel sen bu işe şaşma
Deli dolu birisin yarim
Şansın yok hiç beni zorlama yar
Topu topu nur topu gibisin yarim
Bana bakma karışır aklın
Annemi kandırdım geldim...’
Kim anlıyor?
Böyle uzayıp gidiyor.
Bunu anlayan varsa beri gelsin. Şimdi kız adamı istiyor mu, istemiyor mu anlayamadım. Hem annesini kandırıp gidiyor, hem ‘Bana bakma’ diyor. Hem adamı nur topu gibi buluyor (Koskoca adamın nur topu gibi olanı nasıl oluyorsa, benim bildiğim kucaktaki çocuğa söylenir bu) hem de ‘Şansın yok, beni zorlama’ diyor. A, kızım! Adama ‘deli dolu’ diyorsun, ama senin de tam akıllı olduğun söylenemez.
Bir başkası;
‘Ben sana tapmadım mı
Ne dediysen yapmadım mı
Verecek hiçbir şeyim kalmadı ki
Senden hiçbir şey almadım ki’
Burada bakkal veresiyeyi kesiyor. ‘Beyim bugüne kadar ne istediyseniz verdim, sizden bir şey alamadım, artık size verecek malım yok.’
Bir tane daha:
‘Faydalar faydasız
İmkanlar imkansız
Uzayan gecelerde
Saatler zamansız’
Burada sanırım söz yazarı saatinin durduğunu söylemek istiyor. Sıradan insanlar gibi ‘Aa saatim durmuş’ diyecek değil ya, bunu bir dörtlükle duyuruyor. Faydasız faydaları, imkansız imkanları anlayamadım. Burada beni aşan bir derinlik var galiba. İnşallah siz anlamışsınızdır.
Bir başka şarkıda şöyle diyor bir söz yazarı kardeşimiz:
‘İçtikçe şarhoş olur tüm erkekler’ Yaa! Bugüne kadar bu gerçeği farketmediniz değil mi? Evet! Erkekler içince ne hikmetse sarhoş oluyorlar. Garip, ama gerçek! Halbuki ne yapmaları lazım? İçip içip, içmemiş gibi yapmaları lazım. Ama bunlar beklenmedik bir şekilde içtikçe sarhoş oluyorlar. Ya kadınlar? Onu bilmiyoruz. Şarkıda bu konuya değinilmiyor. Söz yazarı kardeşimiz henüz kadınlara parmak basmamış. Dolayısıyla kadınların içince ne oldukları konusu şimdilik karanlıkta.
Aynı şarkıdan öğrendiğimiz bir gerçek daha var; ‘Evlenmek eğlenmektir’.
Evlilik eğlenceli mi?
Doğru, evli olanlar daha iyi bilirler, pek eğlencelidir evlenmek. Eğlene eğlene bir hal olursunuz, sonunda ‘Ay gülmekten ölüyorum’ deyip kendinizi mahkemeye zor atarsınız.
Bu arada sözleri anonim olan türkülere de değinmeden geçemeyeceğim.
‘Evlerinin önü marul’,
‘Eski evin merteği’,
‘Evlerinin önü bulgur kazanı’,
‘Evlerinin önü vs.’
Adam kıza ilanı aşk edecek, önce kapının önündeki maruldan ya da evin merteğinden giriyor lafa.
Kızın memelerini övecek, ama devir şimdiki devir değil, meme kulak gibi, burun gibi açıkta gezmeye başlamamış henüz. Öyle uluorta lafını etmek yakışık almaz. Ama söylemek de istiyor, ne yapsın?
Önce dam üstünde un eleyişinden başlıyor, kapanmayan düğmeler falan derken, araya memelerin tombulluğunu sıkıştırıyor çaktırmadan.
‘Bugün ayın onudur
Eğlen sunam eylen
Yüküm buğday unudur
Yandım sunam oy
Evliye gönül verme
Eğlen sunam eylen
Eve gider unutur
Yandım sunam oy’
Şimdi burada, alt tarafı sayın Anonim Suna Hanım'a bir uyarıda bulunacak. ‘Hanımefendi, evli bir adamla ilişkiye girmek hoş bir şey değildir’ diyecek. Ama nerdee? Hani bazı insanlar vardır, ‘Nasılsın iyi misin?’ diye sorarsın, sana taa çocukluğundan başlar anlatmaya. İşte bu da böyle. Ne ayın kaçı olduğu kaldı, ne buğday unu taşıdığı.
Mış, muş köşesi
1999 yazında göğüsler fora olacakmış.
Benim bildiğim bunlar ’98 yazını dışarıda geçirmişlerdi. Foranın da forası nasıl olacak merak ediyorum.
Türkler hastalık hastasıymış.
Doğru, sevgilimize bile ‘‘Hastayım sana’’ demez miyiz?
Devlet Bakanı Işılay Saygın 52 yaşında, bakireymiş.
Her şeyimiz dengesiz. İşi ya 13 yaşında bitiririz ya da 52 yaşına kadar bekleriz.
Cemal Alişan, bakanlık koltuğuna oturamadığı için istifa edecekmiş. Daha önce de aynı sebepten ANAP'tan ve DYP'den de istifa etmiş.
Ayıp ayıp! Adam memlekete hizmet için yanıp tutuşuyor. Yok mu beyefendiyi bakan yapacak bir parti?
Hülya Avşar, yedi liderden yumurta isteyecekmiş.
Suni döllenmeyle çocuk yapacak herhalde.
1998 Türkiye Güzeli ‘‘Kusursuz erkek iticidir’’ demiş.
Sevgili erkekler! Size bir iyi, bir kötü haberim var. İyi haberim müjde, hepiniz kusursuzsunuz. Kötü haberimi tahmin etmişsinizdir umarım.