Sarışın kadından star olmaz

Güncelleme Tarihi:

Sarışın kadından star olmaz
Oluşturulma Tarihi: Mart 17, 2014 09:30

Haberin Devamı

* Gecekondu hayatı nasıl gidiyor? Seni hangi rüzgar attı buraya?
- Senaryo... Beni çeken her zamanki gibi senaryo oldu.
* Senaryo haricinde başka şeyler etkilemez mi seni?
- Hayır. Ne para, ne pul, ne rolün ağırlığı. Hiçbiri umurumda olmadı bugüne kadar, çünkü ben oyunculuğa hikâye anlatmak için başladım.
* Reddedemeyeceğin bir yönetmenden teklif gelse? “Önce senaryoyu getir” mi dersin!
- E tabii Lars von Trier’den gelirse durum değişir (gülüyor). Ama onun dışında, özellikle televizyon dizilerinde ilk baktığım şey senaryodur...

YÖNETMEN FAŞİST BİR TANRIDIR

* Biraz “O Hayat Benim”deki rolünden söz edelim. Kötülük içine mi işlemiş Nuran’ın?
- Nuran, dizinin baş kötüsü. Ciddi bir sınıf atlama mücadelesi içinde olan, para için her şeyi yapabilecek kadar gözü dönmüş bir kadın.
* Anlayabiliyor musun onu?
- Evet. Hiçbir kötünün sebepsiz yere kötü olduğunu düşünmüyorum. Nuran da tamamen aile ve anaçlık içgüdüsü yüzünden kötülük yapıyor. Daha çok kızı için. Hatta fazla mı sevdiriyorum insanlara bu karakteri diye de düşünüyorum.
* Sen oyunculuk dersleri veriyorsun. Böyle çok bilen bir oyuncuyla bir yönetmen bazı yerlerde çatışabilir gibi geliyor bana. Seninle çalışmak zor mu?
- Benim hocalığım ve ustalık kısmım Atölye 1314’te ve burslu öğrencilerimle yaptığım çalışmalarda... Sete girdiğim anda yönetmen benim için faşist bir tanrıdır. Biz de onun kullarıyız. Ben ya “hocam” diye hitap ederim yönetmenime, ya “öğretmenim” derim. Söylediğini kabul etsen de etmesen de hikâyeyi yönetmen anlatır. Sen yönetmenin istediği oyunu yakalamakla yükümlüsün. Söylenen şarkı yönetmenin şarkısıdır. Oyuncu orada bir notadır.

YOKSULLAR ÇOK DAHA MUTLU

* Normalde Bebek’te, İstanbul’un en sosyetik semtlerinden birinde yaşıyorsun. Bu iş sayesinde gecekondu gerçeğiyle tanışmış oldun. Nasıl buldun buraları?
- Aslında ben gecekondu mahallesiyle yeni tanışmıyorum. Evet benimki Türkiye standartlarına göre iyi koşullarda yaşayan bir aileydi. Ama babamın Sanayi Mahallesi’nde bir atölyesi vardı, onu yerden cıvata toplayarak fabrikaya dönüştürdü. Çocukluğumun bir kısmı burada geçti.
* Ya sonra?
- 18 yaşımdan itibaren kendi hayatımı kendim kazanmayı tercih ettim. Nispeten üst düzey bir yaşamdan Kağıthane-Başak Konutları’na taşındım. Çünkü kazandığım para ancak o kadarına yetiyordu.
* Ne işler yapıyordun o sıralarda?
- Figürasyon... Dokuz Eylül’ü bitirdim ama İstanbul’da tanıdığım olmadığı için bir figürasyon ajansına kaydoldum. Shakespeare’leri, Çehov’ları bırakıp soldan geçen üçüncü kadın şeklinde kariyerimi sürdürdüm.
* Gecekondu yaşamında en çok ne hoşuna gidiyor?
- Kömür kokusuyla karışmış plastik kokusu.
* Gecekondu hayatı zor mu?
- Tabii, hem de çok zor bir hayat.
* En çok nesi farklı sence?
- Valla iki şey çok farklı; birincisi ekonomi, ikincisi insan ilişkileri. İnsan ilişkileri çok daha saf, samimi ve sahici. Çünkü insanlar dayanışmak zorundalar. Para bize bireyselleşmeyi ve yalnızlaşmayı getiriyor. Ekonomik anlamda zorluk yaşıyorlar ama daha zengin olan birçok insana göre çok daha mutlu ve samimi hayatları var.
* Çocukken ne olmak istiyordun?
- 5 yaşımdan beri oyuncu olmak istiyordum. En büyük rüyamdı o...
* Ama daha çok politikayla alakalı bir aileden geliyorsun. Hiç politikacı olmak istemedin mi?
- Yok. Çok sosyopat bir çocuktum ben. Kekeleyecek kadar içe dönüktüm. Bir de dominant karakterlerin olduğu bir ailem vardı. Abilerim birbirinden yakışıklı, ikisi de sporcu, çok popülerler. Ben de çirkin ördek yavrusu gibi bir şeydim.
* İnanmam!
- Vallahi... Bir de saçlarım çok ince telli olduğundan 3 yaşında, hani o kız çocuklarının en güzel fotoğraflarının olduğu dönemde saçımı kazıtmışlar. Türkiye’nin ilk punk’larından biriydim herhalde. Korkunçtu. Büyüdükçe o ailede kendimi göstermek için bir şeyler aramaya başladım içten içe...
* Buldun mu?
- Sinema filminde bir kadın gördüm. Muhtemelen TRT’de yayınlanıyordu, siyah beyaz bir filmdi. O kadın kuliste çiçekler içinde üzerinde ipek bir sabahlıklaydı. İşte o kadın olmak istedim.
* Milletvekili, bakanlar var ailende, öyle değil mi? İlginç de bir dönemden geçiyoruz. Devlet, politika, politikacılar hakkında bir şeyler söylemek ister misin?
- Evet, ailede politikacılar var. Ama ben oyunculuk gezegeninden geldim ve oranın politikanın çok üstünde bir yer olduğunu düşünüyorum. Yine de şu anda durduğum yerden baktığımda Foça’da arkeoloji müzesi olmaması, konservatuvarda oyunculuk okuyan çocukların antik tiyatrolarda o parçaları çalışmaması gibi şeyleri düşününce “Kültür Bakanı olsam mı acaba?” dediğim zamanlar oluyor.
* Ne zaman desem?
- 20 sene sonra belki. Kafam-dakileri yaptıktan sonra.
* Kafandakileri bir dinleyelim...
- Şu anda zaten bir devrim yapıyorum kendi çapımda. Atölye 1314’te oluşturmaya çalıştığım bir “temiz star” kavramı var; saf aktör ve aynı zamanda star da olabilen.
* Bu konuyu biraz açsana...
- Bir kere uyuşturucu, alkol kullanmayacak, spor yapacak, şarkı söyleyecek, dans edecek, fiziğini ve kimyasını rolün gerektirdiği biçimde değiştirebilecek... Mesela ben Nuran rolü için ellerime kınalar yaktım. Sıfır makyajla oynuyorum, pudra bile sürülmüyor.
* Ama bu zaten olması gereken bir şey değil mi?
- Kesinlikle. Ama artık kimse öyle yapmıyor. Gecekondu hikâyelerinde bir sürü makyajlı oyuncu görüyoruz.
* Ne zaman açıldı Atölye 1314? Bir de niye 1314?
- Atölye 1314 geçen haziranda açıldı. Karaköy’de, 1314’ten günümüze kalan üç binadan birindeyiz.
* Kaç öğrenci var?
- 20... Konservatuvar sınıfımız 10, kamera önü oyunculuk teknikleri sınıfımız 10 kişi. Youtube’da kanalımız var, merak edenler izleyebilirler.

BEN RUHU EVLİ BİR KADINIM


* 1,5 yılda 36 kilo verdiğin
doğru mu?
- Doğru.
* Nasıl verdin?
- Çok ciddi bir kamp süreciydi benim için. Boşanmamın akabinde verdiğim en doğru kararlardan biriydi. Genelde insanlar boşandıktan sonra hayatlarını, kendilerini bırakırlar, dağıtırlar, savrulurlar. Ben öyle dönemlerde kriz yönetimini biraz iyi beceriyorum galiba. Ölürcesine acı çekmeme rağmen kendime bir program oluşturdum.
* İki evlilik atlatmış biri olarak nasıl bakıyorsun ilişkilere?
- Ben ruhu evli bir kadınım, aileci bir kadınım, hem anne babama hem aile kurumuna çok düşkünüm. Asla yalnız, özgür, bağımsız bir kadın olmadım, olamayacağım da. Onu kabul etmiş durumdayım. Paylaşmayı çok seviyorum. O yüzden de evlilik kurumuna ve aileye hâlâ tapıyorum. Muhtemelen de yakın zamanda bir kez daha, yeni bir evlilikle -inşallah sonuncusu olmak kaydıyla- kuruma dönüş yapmak gibi bir niyetim var.

Haberin Devamı

GERÇEK USTA HAVA ATMAZ

Haberin Devamı

* Star kaprisi yok mudur sende hiç?
- Gerçek usta hava atmaz. Gerçek usta alçakgönüllüdür, gerçek ustanın star kaprisleri yoktur. Star kaprisi yapan adam zaten oyuncu değildir.
* Rol gereği yaptığın fedakârlıklar oluyordur. Sınırları zorlar mısın?
- “Bahtı Kara” filmi için yüzümü zımparaladım. Çünkü “Cildin parlak görünüyor” demişti yönetmen. Bir başka çekimde hareket halindeki otomobilden atladım, nasıl bir cesaretle yaptım onu da bilmiyorum. “Ateşin Düştüğü Yer” için de kilo aldım.

SARIŞIN KADINDAN STAR OLMAZ

* Sarışın kadından star olmaz demişsin?
- Evet. Türk topraklarında olmaz...
* Ajda Pekkan?
- Oyunculuk için söylemiştim onu. Şarkıcılık bambaşka bir şey. Bir de Ajda Pekkan da hani Türk star diye anılmıyor biliyorsun. Daha Avrupai, Avrupa’yla bizim bağlarımızı kuran bir star o. Ama bize baktığında Türkan Şoray var. Türk dediğiniz şey biraz kara kaşlı, kara gözlü oluyor.

Haberin Devamı

ERKEKLER AİLE OLABİLECEKLERİ KADINI ARIYOR

* Günümüzün ıssız erkeklerini nasıl değerlendiriyorsun?
- Bence o filmlerde kaldı. Günümüz erkeklerinin aile olabilecekleri kadınları aradıklarını, özlediklerini düşünüyorum. Ucuz ilişkilerden bıkmış durumdalar. Yakın çevremde, ailemde yaptığım gözlemlerin, sohbetlerin sonucunda vardım bu kanıya... Temelde herkes gerçek aşk ve uzun yol arkadaşlığı arıyor.
* Son iki projende kadın doğum uzmanı olarak rol aldın. Bu bir işaret mi sence? Çocuk isteğin var mı?
- Çok istiyorum. Yeniden evlenirsem çok gecikmeden bir çocuk yaparım.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!