Oluşturulma Tarihi: Eylül 26, 2004 00:00
ÇOK ilginç bir kitap okuyorum. Yeni bir kitap değil. İki bin yılında basılmış, daha sonra iki kez yeniden baskısı yapılmış.Kitabın ismi Wine Tourism* yani Şarap Turizmi. Kitap farklı makalelerin yer aldığı bir derleme.Kitabın içindeki makalelerden örnek vereyim de adamlar neler çalışıyor görün ve kafayı yeyin. İşte bazı örnekler:Fransa’da şarap turizmi, bir ikilem, Güney Afrika'da şarap yolları, Yeni Zelanda'da şarap turizmi, İngiltere’de şarap turizmi, Avusturalya’da ulusal şarap turizmi planı, Kuzeydoğu şarap yolu: Ontario, Canada ve New York’ta şarap turizmi, şarap bölgelerinin gelişmesinde iyi bir model: napa Walley, California, Şarap turizminin geleceği.Kitabı okudukça anlıyorum ki şarap işinde başarı hiç de tesadüflere bağlı değil. Şarap birçok ülkede turizmin en önemli itici gücü. Sadece şarabı iyi diye turistler tarafından tercih edilen bölgeler, şehirler, ülkeler var. Şarap romantik bir içki ve insanlar bu romantizmin peşinden gitmekte ısrarcılar.Şarap işinde ünlü olan ülkelerin hükümetleri de bu bağlantının farkında ve şarap sektörlerine ciddi destek veriyorlar. Turistik yörelere şarabın romantizminden yararlanarak kimlik kazandırmak için büyük paralar harcıyor. Doğu Avrupa ülkeleri bile batılı turistleri çekebilmek için değişik pazarlama etkinlikleri yürütüyorlar. Örneğin Macaristan turistleri Villany Siklos şarap bağlarına götürmek için bir şarap treni sefere koymuş. Avustralya ve Yeni Zelanda uluslar arası turizmin merkezi olabilmek için şarap turizmi etkinliklerinde birinci sırada.Turizmcilerimizin Şarap Turizmi kitabını okumalarında büyük yarar var. Türkiye şarap turizminden önemli ölçüde pay alabilir. Şarap Turizmi kitabı diyor ki: Şarabın romantizmini bir ülkeye taşımak için turizm sektörü ile şarap sektörünün elele çalışmaları şart! Var mı içinde böyle bir romantizmi hisseden? (*) Hall, Sahrples, Cambourne, Macionis (2002), ikinci baskı, Wine Tourism, Butterworth-Heinemann.Güzel çay gerçekten varmış!GEÇEN hafta çok ilginç bir e-posta aldım. Aldığım e-posta gerçekten ilginç bir konuya değiniyor ve bu nedenle sizinle paylaşmak istiyorum. Bakın Okumuş Çay’dan Mürşide Okumuş ne diyor:"Hürriyet gazetesindeki yazılarınızın tiryakisiyim. (Bir çaycıya da böyle bir cümle kurmak yaraşır). Tüm yazılarınızı kaçırmadan okurum. Akademik çalışma tarzında görürüm her nedense yazılarınızı. Okullarda örnek verilebilecek ve kaynak olabilecek yazılar yazıyorsunuz (Utandım!). 6 Eylül 2004 tarihli yazınızı okudum. Doğuş çay’la ilgili eleştirilerinize katılıyorum. Bir noktaya dikkatiniz çekeceğim.Bizler şirket olarak 1985 yılında kurulan ve 2004 yılına kadar aralıkszı üretim yapan Türkiye’nin ilk ve tek özel çay fabrikasına sahibiz. Markamız okumuş 'Güzel Çay', çay piyasasında Türkiye genelinde yüzde 7 bulunulurluk oranına sahiptir. Bazı bölgelerde bu oran yüzde 70’lere çıkmaktadır. Yani Güzel Çay deyince akla ilk bizim markamız Güzel Çay gelmektedir. 'Doğuş Çay, güzel çay' sloganının reklamlarında kullanarak bizim markamıza sahip çıkmıştır. Üstelik bize ait bir markayı çirkin bir şekilde kullanarak bize zarar vermiştir. Doğuş Çay bize ait markayla ilgili kafaları karıştırmıştır. Reklamın satışlarımızı nasıl etkileyeceğiniz bilmiyoruz. Tedirginiz. Doğuş Çay’ın daha özenli olmasını beklerdik..’Mürşide Okumuş’un itirazı çok ilginç değil mi? İlk kez böyle bir olayla karşılaştım. Bir markanın reklam sloganı başka bir markanın ismi. Ne olur bu durumda? Güzel Çay, Doğuş Çay’a dava açsa kazanır mı? Sanmıyorum.. Bence Doğuş reklamlarının Güzel Çay’a yarama olasılığı yüksek.Market raflarında Güzel Çay’ı gören yanılıp Doğuş Çay alabilir. Ancak Güzel Çay örneğinden herkes ders alsa iyi olur. Eğer markanıza önem veriyorsanız sahip çıkacaksınız. Güzel Çay Türkiye’nin çok bildiği bir marka olsaydı Doğuş Çay Güzel çay sloganını kullanmaya cesaret edemezdi.Browni Dankekleşmemeli!DAN ve kekten başka bir şey demeyen, absürd (saçma) reklam şaheseri Dankek reklamlarının içine Ülker’in yeni ürünü Browni eklenince, Dankek’in pazar pozisyonu resmen keklendi. Ülker’in uyguladığı taktik biraz ucuz bir taktik. Hem de iki açıdan yanlış. Ülker Browni, Eti Browni ile rekabet etmek istiyorsa Dankek’in pazar pozisyonuna girip Eti Browni ile mücadele edemez. Eti Browni çok güçlü bir marka bu nedenle Ülker Browni yeni pozisyon tutmak zorunda.Dankek’in reklamlarına Browni’yi sokmak da yanlış. Browni ismi Dankek’in tuttuğu pozisyonunu bozmak için her türlü güce sahip. Ülker Dankek’e çok yatırım yaptı. Yaptığı marka yatırımının kıymetini bilmeli. 'Bir taşla iki kuş vurayım' derken eldeki tüm kuşlardan olabileceğini hesaba katmalı... Tofita Ayça’yı yıktı!TOFİTA’nın satış başarısında Ayça’nın oynadığı ‘degajeli", "yıkılıyolu’ reklamların payı büyük. Yeni başlayan Tofita reklamlarında ise Ayça yok. Karar çok doğru. Ayça oldukça aşınmıştı, Tofita çok yerinde bir kararla Ayça’yı değiştirmiş. Tofita reklamlarına yeni kan gelmiş, Tofita reklamları yeniden izlenir olmuş. Üstelik daha izlenir. Yeni kızımız Ayça’dan çok daha iyi.. Tofita’cıların eline sağlık. Bakı’daki terefdaş!AZERİ TV’yi izleyip Türkçe’nin aldığı hallere gülümsemek çok hoşuma gidiyor. Geçenlerde de elime Azerbaycan Paul&Shark bayiinin broşürü elime geçti. İşte broşürdeki metin, biraz da siz gülümseyin: ‘Artıq Bakıda da, siz Paul&Shark geyimini elde edebilirsiniz. Dünyanın en meşhur adamları Paul&Shark peretişkarlarıdır. Bes siz? İtalyanın geyim sahasında en gadim ve nüfuzlu ticaret nişanı Bakıda öz resmi butikini açır. Paul&Shark butikine gonaq gelin ve esl İtaliya keyfiyyatı ile tanış olun. Paul&Shark’ın Azerbaycan'daki terefdaşı RAR şirketi.’Biraz inandırıcılık... SİZE bir Ülker Çikolata reklamı anlatayım. Yeni midir, bilmiyorum ama ben yeni gördüm. Kız ve erkek yağmur altında bir bankda oturuyorlar. Kız hızla uzaklaşıp eve gidiyor. Belli ki bir ayrılık söz konusu. Kız kendini yatağa atıyor. Yatağa atma pozisyonunda çantasını da yatağa fırlatıyor. Bakın şu tesadüfe, o sırada çantasından bir Ülker çikolata yatağın üstüne paraşütle iniyor. Kız çikolatayı görünce ayrılığı mayrılığı unutuyor ve çikolatayı yemeye başlıyor. Yine ne olduysa oluyor, kız cep telefonundan çocuğu arıyor ve ‘Seni seviyorum’ diyor.Erkek yağmurdan sırıksıklam halde bankda otururken kıza, ‘Ben de sana sırıksıklam aşığım" diyor. Ve bu öyküyle Ülker, bizden Ülker çikolatayı tercih etmemizi istiyor.Reklamda öykülemenin ikna ediciliği tartışılmaz! Ama öykü gerçekten ikna edici ve uygulamanın kalitesi iyi olduğu sürece. Ülker çikolata reklamında duygulandırmaya çalışan öykü eğreti, uygulama da ondan eğreti. Bu haliyle Ülker çikolata reklamı kendini anımsatmaktan başka bir şey yaramıyor.. ÇekirgelikBize uygun gelmeyen her şeye barbarlık deriz(Montaigne)
button