Güncelleme Tarihi:
Şapkalarına aşık Nil Karaibrahimgil de bunu fırsat bilip Vogue Türkiye için hem sergilenen eserlerle poz verdi hem de Stephen Jones’la sanatı hakkında konuştu.
Şapkayla olan yolculuğunuz nerede, nasıl başladı?
- Bu bitmeyen bir yolculuk. Kariyerime dair en sevdiğim şey, bu kadar plansız gelişmesi. Hırslı değildim. Hayatın kendi akışı içinde beni bir yerlere götürmesini bekledim. Elbette yönümüzü tercih etme hakkımız var ama kapıyı sürprizlere açık bırakmak önemli. Tasarımcılarla işbirliği yapmayı tam da bu yüzden seviyorum, onların ilhamları beni bambaşka yerlere savuruyor. Geçenlerde başıma gelen bir şeyi anlatayım. Annem biraz rahatsız ve bu yüzden kız kardeşlerim onun yanında kalıyor. Ben ise sürekli seyahatte olduğum için bunu yapamıyorum. Annemin yanında olmadığım için 14 yaşındaki yeğenimin bana söylediği şu cümleyi aklımdan çıkaramıyorum: “Sürekli bir yolculuktasın ama hiçbir zaman varmıyorsun.”
Bir şapka elinizi ilk ne zaman tuttu ve siz “işte budur” dediniz?
- Henüz öğrenciydim. 18 yaşında olmalıyım. Bir couture atölyesinde staj yapıyordum. Çalıştığım odanın yan tarafında şapka atölyesi vardı. Orada çalışanların öyle kendine has bir halleri vardı ki, “onlarla olmak istiyorum” dedim. Yaptıkları her neyse bu çok iyi bir şey gibi görünüyordu. Orada Shirley adlı çılgın ve eğlenceli bir şapka ustasıyla tanıştım ki, şimdi 90 yaşında ve hâlâ şapka yapıyor. Bu mesleğin inceliklerini ondan öğrendim.
ASTRONOT OLMAYI HAYAL EDıYORDUM
Çocukluk anılarınız arasında şapkayla ilgili şeyler var mı? Hep ilginizi çeker miydi şapkalar?
- Babam da dahil olmak üzere şapka giyen bir aileydik. 1930’larda annem genç bir kadınken şapkasız şehre inmek, kiliseye gitmek neredeyse ayıptı. Kibar ve zarif görünmek için takardı şapkasını. Ben de okula şapkasız gitmezdim. Ailemizin alfabesinde yeri vardı ama bir gün benim onları yaratacağım hiç aklıma gelmezdi. Astronot olmak istiyordum aslında.
Her yarattığınız şapka üzerinden ayrı bir hikaye mi anlatıyorsunuz?
- şapka dediğimiz şeyin tamamı bir hikaye zaten! Hâlâ tasarım yapmaya başlamadan önce hikayeyi oturturum kafamda.
Bir şapkayı tasarlarken onu kullanacak kişinin nasıl hissedeceğini düşünür müsünüz?
- şapka tıpkı bir pasaport gibi! Onu taktığınız anda başka biri olabilir, başka bir yere gidebilirsiniz. Sizi bir anda 18 yaşında gösterebilir, bir pop yıldızı ya da bir first lady yapabilir. 12 yaşındaki bir çocuk bir beyzbol şapkası takarak kendini hayran olduğu oyunculardan biri sanabilir. Hem kadın hem erkek için geçerli.
MADONNA BENDEN YÜZÜNÜ GıZLEYEN şAPKA ıSTER
Kişiye özel şapkalar da yapıyorsunuz. Lady Diana müşterinizdi. Britney Spears, Dita Von Teese, Pink, Gwen Stefani, Beyonce Knowles gibi ünlü müşterileriniz var. Diyelim ki Londra’daki ofisinize geldim ve sipariş vermek istedim. Nereden başlarsınız?
- Önce özel hayatınız için mi yoksa konseriniz için mi istediğinizi sorarım. Bunun cevabı her şeyi değiştirir. Kendiniz içinse, bir partiye mi giymek istiyorsunuz, yoksa ünlü olduğunuz için tanınmanızı engelleyen bir şapkaya mı ihtiyacınız var? Mesela Madonna benden yüzünü saklayan şapkalar ister. Bir kahve içmeye çıktığında bile 100 paparazzinin onu izlediğini düşünürseniz haklı da. Eğer sahne için istiyorsanız nasıl bir şarkı için olduğunu sorarım. O şarkının tamamında mı yoksa sadece belli bir yerini söylerken mi? Amaç çok önemli.
Tüm bu soruları soruyorsunuz demek...
- Kesinlikle. Mesela Rolling Stones’un solisti Mick Jagger konserleri için sipariş verir. “şarkının ortasında şapkayı havaya atacağım, ardından sahnede zıplamaya başlayacağım” diye yönlendirir beni. Kylie Minogue da performanslarında kullanmak üzere sipariş verir. Ufak tefek bir kadın olduğu için sahnede daha büyük durmasını sağlayacak tasarımlar ister. Sahneyi doldurmasına yarar şapka.
CENAZEME GELENLER ÇOK şIK GÖRÜNMELı
şimdi oyunbaz bir sorum var: HAT, yani şapka kelimesindeki her bir harf sizin için neyi ifade ediyor?
- H, hardwork ve happiness, yani çok çalışma ve mutluluğu... A, art yani sanatı... T ise temptation ’ı, yani cazibeyi...
Ve son soru: Bir terapist arkadaşım bana şu soruyu sordu: “Cenaze töreninin olduğu gün insanların evlerine giderken hakkında neler söylemesini istersin?” Buna vereceğim cevap çok önemliymiş. O yüzden ben de size soruyorum!
- Umarım gelenler benim hakkımda değil, cenazedeki herkesin ne kadar şık olduğu hakkında konuşurlar! Umarım herkes çok güzel ve şıktır, kafalarında büyük, siyah ve güzel şapkalar, yüzlerinde güzel bir makyaj vardır.
BAKMADAN ATLAYIN RıSK ALIN, KORKMAYIN
Biraz da kişisel konuşalım. Basit bir soru: Sizi neler mutlu eder?
- Basit bir cevap: ınsanlar.
Hayatta size yol gösteren bir söz var mı?
- Bakmadan atlayın! Sadece atlayın! Korkmayın. Risk alın. Her şey iyi olacak. Hesaplamayın. Hesap yaptığınızda üzüntünüz de büyük olur. Geçenlerde morali bozuk bir arkadaşıma şu mesajı attım: “Siz gülünce tüm dünya sizinle birlikte güler. Ama ağlarken yalnızsınızdır.” O yüzden mutlu olmaya çalışalım.
BOğAZ TURU TERAPı GıBı GELDı BANA
Motivasyonlarınız neler?
- Temel motivasyonum yaratıcılık. Bir şeyi hiç yoktan yaratma becerisine sahip olmak bir ayrıcalık. ınsanların kendilerini daha iyi, daha güzel hissetmelerini sağlamak için bir şeyler yapabiliyoruz.
Peki, ya meditasyonunuz?
- Kesinlikle seyahat etmek. Fiziksel olarak yoruluyor olabilirim ama ruhum dinleniyor, önemli olan da bu. Mesela bugün Boğaz’da bir tekne turu yaptık. O yalıları görmek bir terapi gibiydi ruhum için.
TARıFıMı DENERSEN MÜPTELASI OLURSUN
Yakın arkadaşlarımdan birinin çok zeki bir kızı var. Bir akşam otururken yanımıza yaklaşıp “Sen nelerden yapılmasın” diye sordu. Ben de aynısını size sormak istiyorum.
- Denizden, sahilden, iyimserlikten, konsantrasyondan ve modadan. Bunları alıp bir tepside karıştırıp fırına verirseniz yarım saat sonra bir Stephen Jones elde edersiniz!
Üstüne şeker koymalı mıyız yoksa tuzlu mu olsun? Pardon, içinizde deniz vardı, o yüzden tuzlu olmalısınız.
- Belki de bunu söylememeliyim çünkü muhtemelen tattıktan sonra müptelası olacaksın. Deniz tuzu karamelini bilir misin? Dışında çikolata, içinde tuzlu karamel var. ınanılmaz bir şey. Tatlıyla tuzlu bir arada. ışte ben oyum.