Şans kağıtlarına şifreli günlük yazan ressam

Güncelleme Tarihi:

Şans kağıtlarına şifreli günlük yazan ressam
Oluşturulma Tarihi: Aralık 06, 2003 01:55

Resimlerinde tuval yerine pleksi, ev yapımı káğıt gibi değişik malzemeler kullanmayı seven Ressam Şeyda Cesur, Çinlilerin şans kağıtlarına kendince şifreli bir günlük yazıyor. Kendisine ressamdan çok tasarımcı demeyi tercih ediyor. Nisan ayında Selanik'te bir sergiye katılacak.

Kendine daha çok, tasarımcı demeyi tercih ediyor Şeyda Cesur. ‘‘Ressamım deyince insanların aklına yağlıboya resimler geliyor, ben tasarımcıyım. Zaten işin içine üç boyut girince yaptığınız giderek resimden uzaklaşıyor.’’ Onun resminde iletişim-iletişimsizlik, göç ve günceler görüyorsunuz. Ailesi Antalya'da oturuyor. O yüzden kendini de bir göçmen olarak görüyor ve bunu birçok resmine koyduğu ‘‘Antalya/lı’’ ibaresiyle gösteriyor.

1996'da erkek kardeşini bir trafik kazasında kaybetmiş. Bu da onun çalışmalarına kardeşini temsil eden bir simgeyi, ‘‘ip oyunlarını’’ katmış. ‘‘Kardeşim küçükken bana ellerle oynanan ip oyununu öğretmişti. ‘‘Sıra sende’’ konsepti ile bir dizi eser ürettim. İp oyunu çalışmalarını kullandığım ilk sergimde resmin yanına ipler koydum. Baktım ki herkes ipleri alıp oynamaya başlamış, yani herkes oyunu biliyordu. Gerçekte iletişimin bu olduğunu fark ettim.’’

Değişik malzemeler kullanmayı seven Cesur, bir süre sonra Çinlilerin şans káğıtlarına el atmış ‘‘Çinliler öldükten sonra dirilmeye inandıkları için ölen birinin arkasından şans káğıtlarının üzerine dileklerini yazıp sonra da bu káğıtları yakıyorlar. Ben de o zamandan beri kardeşimin yeniden doğmasını istediğim için birçok resmimin fonunda şans káğıtları kullandım. Bir resmimde 300-400 tane şans kağıdı var. Onların üstüne günlük gibi, geçirdiğim zaman dilimlerini yazıyorum. Günlük tutuyorsanız biri onu okuduğunda ne yazdığınızı doğrudan okuyabilir ama kendimce bir şifre yarattım ve şifreli bir günlük yazıyorum’’ diyor.

Şeyda Cesur'un resminde bir dönem eller ön plana çıkmaya başlamış. ‘‘Açık elin, barışı simgelediğini düşünüyorum. Bir el dokunuyor, üretiyor, biliyor... Zemini hiçbir zaman doğrudan kullanamadım. Hep üstünü başka bir şey ile kaplayarak kullandım. Kendim káğıt da yapıyorum. Annem, küçükken bize giysi diktiği patron káğıtlarını bana verdi, onları da kullanıyorum. Aslında kendimden çok uzağa da gitmiyorum. Hep kendimden yola çıkıyorum eserlerimde.’’

Cesur, ‘‘dışavurumcu’’ resimlerinin, görenlerin çoğunda şaşkınlığa yol açtığını söylüyor: ‘‘Kendime yeni dışavurumcu diyebilirim belki ama bunun adını koymak da benim görevim değil. Konseptüel sanat üzerine seri işler çıkarıyorum. Eller, ip oyunları benim seri işlerim. Görenler genelde bir duraksıyor. Dekoratif gözle bakanlar da var. Mimarların yaklaşımı çok farklı. Resimler sürekli aynı yerlerde, aynı tarzlarda tüketilsin istemiyorlar. Birçok eve girmeme de onlar yardımcı oldu. Onlar aracı olarak galericilerden daha iyiler.’’

OTELİN SANAT DANIŞMANI

Şeyda Cesur bir otele sanat danışmanlığı da yapıyor. Beyaz Saray Otel için yeni eserler üretiyor: ‘‘Otel iletişim konseptli çalışmalarım için çok uygun bir mekan. Oda numaralarının olduğu plakaları üretiyorum. Üzerlerini kendi yaptığım káğıtla kaplayıp sonra da ip oyunu resimleri koyacağım. Odaya geleni birden geçmişine götürecek. İçeri girince Beyazıt manzaralı resimlerimi görecekler. Beyazıt'ın dünü ve bugününü karşılaştıracaklar’’

Cesur, Selanik'te Genco Gülan ve Magda Carneci'nin küratörlüğünde 2004 Nisan'ında bir sergiye katılacak. Cosmopolis-1 isimli serginin konsepti mikrokozmos-makrokozmos.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!