Güncelleme Tarihi:
KİMYA BÖLÜMÜNÜN KAPISINDAN DÖNDÜM
Öyle bir ailede büyüdüm ki, dedem ve ablam resim yaparlardı hep. Dedem ona tuval yapımını ve boya tekniklerini öğretirdi. Ben de izlerdim. Hepsi çok güzel peyzajlardı. Onların genlerinden geçmiş olabilir, sanata olan tutkum. Bazı resimler çok etkilemişti beni küçükken. Ünlü sanatçıların kopya çalışmaları mesela... P. Cezanne’nin bir peyzajı, aklıma ilk gelenlerden. Sıra üniversite eğitimine geldiğinde Boğaziçi Üniversitesi’nde kimya bölümünü kazanmıştım ama yine de güzel sanatlar sınavının son gününde şansımı denemek istedim. Kazanınca da tercihim resim okumak oldu. Tabii bu durum, babam için çok kabul edilir değildi. Epey mücadele ettim.
DÜNYANIN KARIŞIK VE DRAMATİK KARMAŞASINI HİSSETTİĞİM AN
Şimdiki sergim, ‘Der’in’in oluşum süreci geçen sonbaharda başladı. Kendimi bir sanatçı olarak çok farklı hissettiğim ve resimle anlatmak istediğim duyguların da geliştiği bir dönemdi. Dünyanın sürekli karışık ve dramatik bir karmaşası var. Bunu duygularımda çok keskin bir şekilde hissettiğim bir zamandı.
HEPİMİZ ‘O’NUN PARÇASIYIZ
- “Kaybettiğimiz özgürlüklerimizin peşinde...” deniyor serginin tanıtımında. Nedir size göre kaybettiğimiz bu özgürlükler? Ve sizce neden dolayı bunları kaybediyoruz?
- Dünya gittikçe karmaşık bir hâl alıyor. Yenidünya düzeninin çevremize ve ruhumuza yaptığı olumsuz etkiler, bizi sürekli kendi özgürlüğümüzü ve çevremizdekilerin özgürlüklerini korumaya itiyor. Tüm bu içsel koruma düşüncesine karşı, bir de bakıyorsunuz ki korkuların esiri olmuşuz. Her gelişen teknolojiyle hayata daha da esir olmuşuz. Bu durumdan kopamaz olmuşuz. İstemesek de ‘o’nun bir parçası olmuşuz. Duygularımız çok farklılaşmış, insan ilişkileri çok farklı bir boyuta gelmiş.
- Siz, resimlerle bu kayıplarımız için çözümler mi sunuyorsunuz yoksa durum tespiti mi yapıyorsunuz?
- Benimki durum tespiti.
- “Kaybettiğimiz özgürlükler” derken bir sanatçı olarak kendi yaşamınızdan örnekler verebilir misiniz?
- Aslında her şey istediğimiz gibi mi? Çalışma düzeni, materyalist dünya algısı, tüm duygularımızı değiştirmedi mi? Bu dünyada ayakta kalmak için verdiğimiz ödünler... Kim diyebilir ki, ben vermiyorum. Hepimiz sanki tek bir tarafa bakıyoruz gibi. En azından ben böyle hissediyorum.
KANDISKY’NİN SÖZÜ HAYATIMI DEĞİŞTİRDİ
Üniversite eğitimim boyunca Rönesans dönemi resimleri ve tekniği benim için önemliydi. Ancak son sınıfa geldiğimde Kandisky’nin “Her sanatçı kendi çağının çocuğudur” sözü, çalışmalarımın kırılma noktası oldu. Cezanne’nın elmaları ile “Artık elmanın bende bıraktığı hazzın peşindeyim” sözü de önemlilerinden biriydi. Artık, o dönemdeki işlerimle şimdiyi karşılaştırınca “Bir çocuk misali, bebekti genç kız oldu” diyorum. Her bir resmimi bütünün tamamlanmamış bir parçası olarak görüyorum. Kendi hislerim ve bunları aktarma isteğim ve bunun imkânsızlığı... İlk dönem çalışmalarımda ele aldığım sınırlanmış yaşam kesitlerinde form olarak kullandığım karelenmiş pencereler giderek yaşamı kavrayan, onu karşısına alan değil, kucaklayan bir anlayışı simgeleyen resimsel biçimler haline dönüştü.
HER FIRÇA İZİ ZAMANDA BİR AN
Kalın fırça darbeleri vurarak, güçlü kişisel duyguları gerçek bir şekilde ifade edebilme arzusuyla çeşitli renkleri bir arada kullanıyorum. Fırça darbelerini birbirinin üstüne yığarak resmimde neredeyse heykelsi bir etki yaratmak istiyorum. Renk zıtlıklarıyla yansıtılan içsel gerilim ve patlamalar, düşsel görünümleri anımsatan fantastik ortamlar doğuruyor. Ancak resimlerimde aslında bir zaman sorgulaması var. Geçen zaman... Bu zamanın hızı ve nasılı ile ilgili. Sanki her bir fırça izi, zamanda bir an. Üst üste geldiğinde de bugün oluyor.
BASİT TEMSİLLER YETERLİ DEĞİL
Serginin ismini ‘Der’in’ koymamın sebebi, görünenin basitçe temsil edilmesinin bana yeterli gelmemesi. Resimler ile “Figen der ki, in.” Yani yaşam sürecindeki iç dünyamızda oluşan duygularımıza yüzeysel değil, derin bak, diyorum.
Figen Batı’nın kişisel sergisi ‘Der’in’, 9 Mayıs’a kadar İSO Oda Kule Sanat Galerisi’nde görülebilir. (212) 251 46 31.