Sanki dün gibi

Güncelleme Tarihi:

Sanki dün gibi
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 27, 2000 00:00

Deniz SİPAHİEBSO Başkanvekili ve Öztüre Holding'in sahibi Nezih Öztüre bir mail yollamış. 1970'lerden 2000 Türkiye'sine uzanan yıllar bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Geçmişi, çocukluğumu, arkadaşlarımı, anılarımı hatırladım. Aynen aktarıyorum. * EVVEL zaman içinde, kalbur saman içinde, çok güzel bir ülkede mahalleler varmış. Bu mahallelerin çocukları birbirlerini çok severlermiş. Dışarıdan gelen parolalı bir ıslığa uçarak aşağı iner, beraber olacakları anları iple çekerlermiş. Kavga etseler de kin tutmaz, hergün yeniden dünyalar kurarlarmış. O zamanlar çocuklar okula servisle değil, köşebaşında buluşarak giderlermiş. Bilmezlermiş hamburgeri, MTV'yi, interneti, cep telefonunu, nintendoyu... Bilirlermiş duvarların üzerinde sohbet etmeyi, hatıra defterleri doldurup sevgileri keşfetmeyi... Bilirlermiş horoz şekercisini, macuncunun tornavida ile koyduğu rengarenk macunları... Eve gitmeyi unutmayı, hava kararınca dayak yemeyi, sonra bir ıslıkla tekrar aşağıya saklambaca kaçmayı... Bilirlermiş o hakkında türlü şeyler söylenen evdeki garip adamdan korkmayı, küsmeyi, aynı kıza asılmayı, torbalarla misket toplamayı; Teksas'ı Tommmiks'i, Konyakçı'nın dişlerini... İç içe konan naylon topları, taştan kale direklerini, üç korner bir penaltıyı... Üzerine apartman yapılan top sahalarını, sonra o apartmana taşınan yeni dostları ve onları kapma yarışını... Otobüsteki biletçinin lastik silgi sarılı kalemini, yoğurtçuyu, kalaycıyı, hallacı... Yakar topun yakışını, mantarlı gazoz kapaklarını, yaldız kazımayı... Yandaki mahalleyle yapılan kavgayı, her kavganın çıkardığı kahramanı, ödleği... Kan kardeşliğini, ip atlama, lastiğe basma, topaç virtüözlüğünü, çelik çomağı, kırılan camları, toplanan paraları, açık hava sinemalarını, frigo buzu... Sonra bu ülkede durumlar değişmeye başlamış. Yaşlar ilerledikçe bu birliktelik, koruma kollama duyguları bu mahallenin çocuklarının başlarına çok işler aşmış. İşsizlik, hayat pahalılığı, enflasyon, köşeyi dönme, adamını bulma, malı götürme falan derken; herkesin yüzünde soluk bir bakış... İçinde hayatın yenilgisi, çaresizlikleri, tatminsizlikleriyle başbaşa kalmış. Çocuklar mı? Çocukları şimdi koca koca apartmanların arasında, nefes alınmaz bir havada, evlerinde, sanal bir dünyada ve yalnız yaşıyorlar. Anneleri, babaları onları hala çok seviyor. Haftasonları hep beraber Karum ya da Galleria'dalar. Okul servisleri çocukları neredeyse yataklarından alıyor. Babalar şirketlerin bilançolarını, çocuklar da dershane reytinglerini izliyorlar. Hepsi birer test uzmanı, sayısal - sözel yuvarlanıp gidiyorlar. Seksek oynamayı değil ama taban puanlarını çok iyi biliyorlar. Hayata açılan pencereleri Windows 95, 98... Onlar ekrana, ekran onlara bakıyor ve koca bir hayat dışarıda akıp gidiyor. Her şehrin dışında ağaçlar; tırmanacak, salıncak kuracak, kalp kazıyacak mahalle çocuklarını bekliyor. Paylaşmayan, yalnız, bencil, kafesler içinde, gürbüz, güvendeki çocukları... Hiç sopa yememiş, ağaçtan düşmemiş, topu yandaki bahçeye kaçmamış, dizlerinde yara kabukları olmamış çocukları... * DÜNYA değişiyor, Türkiye değişiyor. Keşke duygular, hissedilenler değişmese, erozyona uğramasa... Belki elimizde, belki değil...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!