Güncelleme Tarihi:
Deniz Akkaya’yla geçmişi ve bugünü konuştuk
Yıl 1998. Deniz Akkaya henüz taze bir ünlü. Ben de birkaç yıllık taze gazeteci. Röportaj yapmak üzere Nişantaşı’nda buluşuyoruz.
O zamanki Deniz’den aklımda kalan ilk şey: Çok ama çok Liv Tyler’a benzediği, ayrıca gayet akıllı bir manken olduğu.
Peki Deniz o döneminin ruh halini nasıl anlatıyor?
“Günden güne, hatta sabahtan akşama değişebilen bir ruh halim vardı. Çünkü her şeyin başındaydım. Kendi paramı kazanmaya yeni başlamıştım. Bir de buna herkes tarafından tanınma süreci ekleniyordu. Hareketli ama yorucu bir ruh haliydi”.
Yıl 2000. Bu kez Deniz’le zamanın popüler internet sitesi ıxir için buluşuyoruz. Elimde bir adet handy-cam, onun ev hallerini çekiyorum. Çok da mutlu olduğum söylenemez.
Sonuçta yazı yazmak gibisi yok. O zamanki Deniz’den aklımda kalan acayip hiperaktif olduğu ve habire cep telefonundan birileriyle konuştuğu. Deniz o yılı nasıl hatırlıyor peki?
“1998’deki ruh halimin sürdüğü, hatta o halin daha da hız kazandığı yıllar. Bencildim, kimseyi önemsemiyordum”.
Yıl 2004. Aktüel’e kapak çekimi yapmak üzere bir araya geliyoruz Deniz’le. Benim -kendim adıma- sevdiğim zamanlar.
Deniz’in kendisine yönelik hatırladığı ise şu: “Yavaş yavaş değişmeye başlamıştım. Çevrem değişiyordu, bencilliğim azalmıştı, arkadaşlarımı önemsiyordum. Yani başka bir Deniz olmaya başlamıştım. Okuduğum bir psikoloji kitabında şöyle der: ınsanın ruh hali yedi senede bir farklı boyuta girer ve değişirmiş. Tabii o değişime izin verirseniz”.
Ve yıl 2009. Deniz’le bu kez Elle Dergisi’nin geleneksel “Escape From ıstanbul” daveti için geldiğimiz Hilton Dalaman’da karşılaşı-yoruz. Önce yazının başından beri anlattığım “neydi o günler” tadında ruh hallerimizin karşılıklı kronolojisini çıkarıyoruz. Ve şimdiye geliyoruz tabii. şimdide durum nedir?
Onun için en büyük değişiklik, dört buçuk aylık hamile olması.
Ve dönüp dolaşıp aralık ayında doğacak kızı Ada’dan bahsetmemiz.
Biliyorum, şunları da merak ediyorsunuz: Deniz kendisi için yazılıp çizilen “sperm hırsızı” laflarına, tartışmalarına ne diyor?
Gerçekten eski sevgilisi, çocuğunun babası Efe Önbilgin ona konuşma ve görüntü yasağı getirdi mi?
Hepsine samimi bir şekilde yanıt verdi Deniz. Buyrunuz hepsi sonraki kutucukta.
"SANKİ BUZDOLABINDAN SPREM ÇALDIM"
“Karşı taraf çocuk istemediği halde doğurma kararı aldı, o bir sperm hırsızı” şeklinde sürüp giden tartışmaları gerçekten anlamsız buluyorum. Sanki buzdolabında saklıydı o spermler ve ben de gidip çalmışım gibi! Bunu söyleyenler acaba yatakta yanımızda mı yatıyorlardı, merak ediyorum.
Biz Efe’yle son dönemlerimizde zaten çocuk yapmak için uğraşıyorduk. Hatta ‘neden çocuğumuz olmuyor’ diye doktora gitmişliğim de vardır. Hamile kaldıktan sonra da Efe asla bana “Bu çocuğu doğurmanı istemiyorum” şeklinde konuşmadı.
Bizim başka, tamamen kendi aramızda kişisel problemlerimiz vardı, o yüzden ayrılma kararı aldık.
Efe’nin bana görüntü ve konuşma yasağı getirdiği doğru değil.
Al işte, daha bugün fotoğrafım çıktı Hürriyet Cumartesi’de (suyun altında çekilmiş “Hamile Deniz” başlıklı fotoğrafını gösteriyor).
“EFE’NİN SOYADINI TAŞIYACAK”
Konuşmayı istemeyişim tamamen şundan kaynaklı: ıleride Ada’nın bu haberleri internetten okuyup “Neden böyle şeyler yaşandı” diye üzülmesini istemiyorum. O yüzden olaylar dallanıp budaklanmasın diye susmayı tercih ediyorum. Sustukça da yalan haberler çıkıyor, biliyorum. Yapacak bir şey yok. Sezen Aksu bir konserinde şöyle demişti; “Sürekli bir şey itiraf etmenizi bekliyorlar”. Gerçekten haklı.
Çocuğum Efe’nin soyadını taşıyacak. Eğer bunu son dakikada istemezse Efe, aslanlar gibi babamın soyadımı taşır Ada.
Bunu mesele etmem.
Sperm bankasından çocuk yapacak kadar cesaretli değilim. Yapanlara tabii ki saygı duyuyorum, ama ben yapamazdım.
Hamilelikle beraber başka bir hayatım var artık. Gece 11’de yatıyorum, çok erken kalkıyorum. ıçimden öyle geliyor çünkü. Bazen arkadaşlarım arıyor, “Hadi gel şurada yemek yiyelim bu gece” diyorlar, “Ama ben onbirde uyuyacağım” diyorum. Asla pişman olmuyorum, çünkü bunu ben tercih ettim. Artık tek başıma değilim. Ada’yı da düşünmek zorundayım. Bu yüzden eski bencilliğim azaldı.
Annelik konusunda idolüm Bennu Gerede’dir. Bir gün onun evine gitmiştim. Dört çocuğunun hiçbiri ağlamıyor, hepsi düşe kalka en doğal halleriyle büyüyorlar. Üstelik Bennu arada kendi işini yapmaya devam ediyor. Bende öyle olmak isterim.