Sanem Sezal’ın (35) en büyük tutkusu avcılık. Sonunda

Güncelleme Tarihi:

Sanem Sezal’ın (35) en büyük tutkusu avcılık. Sonunda
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 14, 2010 00:00

Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün programına katılarak, ‘sertifikalı kadın avcı’ unvanı kazandı. Ona göre kadınlar tüfeğe erkeklerden daha hâkim, sakin ve hedefe odaklı. Ve daha duygusal

Reklamcılık sektöründe çalışıyorum ama asıl mesleğim oyunculuk. Bilkent ve Boston’da oyunculuk eğitimi aldıktan sonra bir süre Şehir Tiyatroları’nda çalıştım. Avcılık aile hobimiz. Büyük amcalarım avcılık yaparmış. Ama benim bu hobiyle esas tanışmam turizm sektöründe çalışan ve profesyonel avcı eşim sayesinde. Aslında hayvanlara âşık bir insanım. Bu yüzden önceleri tepki gösteriyor, sadece dışarıdan gözlemci olarak bakıyordum. Sonradan sistemini öğrenince bu iş beni çekmeye başladı. Avcılıkta amaç sadece bir hayvan öldürmek değil. Aynı zamanda bir koruma programı dahilinde hayvanlara fayda sağlamak.

İLK AVIM DOMUZDU

İlk büyük avcılık gözlemimi 2003’te Antalya tarafında yaşadım. Bir domuz avıydı. Çok ilgimi çekti, ‘Tüfek kullanabilir miyim?’ diye atış derslerine gitmeye başladım. ‘Kadınlar kullanamaz, geri teper’ diyorlardı. İlk hedef denemem gayet başarılı oldu. Zaten bence atışlarda biz kadınlar daha başarılı. Çünkü daha sakin ve kontrollüyüz. Nefesimizi de iyi ayarlıyoruz. . Ardından avcılığı denememi istediler. İlk avımda rahmetli Ufuk Güldemir bizimleydi. Kaş civarındaydık. En büyük korkum hayvanı yaralayıp acı çektirmekti. Bu yüzden tek hamlede avlamak istiyordum. Ve domuz avlayarak başarılı oldum. Tehlikeler atlattığım da oldu. Örneğin domuz vurulduğunda çok tehlikeli oluyor. Gözlemci olduğum bir av sırasında yaralandı. Bir anda bana doğru koşmaya başladı. Ayağa kalktım, birden ürktü ve yolunu değiştirdi. Yoksa çok kötü şeyler olabilirdi. Yurtdışında da bir bufalo sürüsü avını izliyordum. Hayvanlar birden olduğum yere doğru hızla koşmaya başladı. Ezilerek ölme ihtimaliniz çok yüksek.

DOĞANIN DENGESİ

Avcılık sayesinde dağkeçisi ve geyik gibi pek göremeyeceğim hayvanları takip etmeye başladım. Bazen göz göze gelmek beni çok etkiliyor. Zaten bütün hayvanları da vurmuyorsunuz. İleri yaştaki erkekleri vurduğunuz zaman daha sağlıklı hayvanların üremesini sağlıyorsunuz ve belli kotalar çerçevesinde doğaya saygınız oluyor. Av ve yaban hayatı koruma ‘Milli Parklar Genel Müdürlüğü Daire Başkanlığı’ tarafından kontrol ediliyor. Kota sistemiyle çalışılıyor. Yaban hayatı koruma sahaları mevcut. Hayvanlar envanterle (sayımla) belirleniyor ve avlanabilecek hayvan sayısı netleştiriliyor. Avda özellikle popülasyonu korumak için sekiz yaşını geçmiş ve erkek hayvan olmasına dikkat ediliyor. Hayvanların diş ve boynuzlarına göre yaş ve cinsiyetlerini ayırt edebiliyoruz. Tabii profesyonel av rehberleri kurallar dışında avcılık yapmanıza izin vermiyor. Kazancın yüzde 50’si köylüye veriliyor. Bu sayede koruma köylüler tarafından sağlanıyor ve kaçak avcılık bir nebze de olsa önleniyor.

ERKEKLER KADINLARIN AVCILIĞINI KISKANABİLİYOR

Kadınlar avcılık konusunda erkekler kadar hırslı değil. Çünkü işe sonuç odaklı yaklaşmıyoruz. Hayvanı vursam da vuramasam da benim için bir kayıp olmuyor. Hırslanmıyorum. Ama çoğu erkek için durum farklı. Avdan eli boş dönülmemesi gerektiğini düşünüyorlar. Erkekler, kadınların avlanmasına da içten içe bozuluyor. Kendilerine yediremiyor. Ama bir yandan bu hobiyle uğraşan kadınlar dikkatlerini çekiyor ve hoşlarına gidiyor.

AVCILIK PAHALI BİR HOBİ

Avlanmak için Afrika, Danimarka, İspanya, Almanya ve Alaska’yı gezdim. Türkiye avlanmak için cennet. Domuz, geyik, dağkeçisi, ayı, tilki gibi hayvanlarla dünyada bulunmayan Konya koyunumuz var. Bu aslında pahalı bir hobi. Senede 10-15 defa bile ava çıkıldığı oluyor. Tüfek ve diğer aletlere ihtiyaç var.

KANGREN İHTİMALİ ARTIK KEYİF VERİYOR

Vurmaya kıyamadığınız bir hayvan oldu mu?
- Yurtdışında bir ceylan avına gitmiştim ama yapamadım. Ceylan küçük hayvandır, gözünüze yavru gibi gözükebilirler ama karşıma çıkan epey yaşlıydı. Yine de dürbünden bakarken hayvanla göz göze geldiğimi hissettim. Olmadı. Etkileyen diğer bir hayvan da geyik. Çok muhteşem, tarif bile edemiyorum. Geyik de avladım.

Sizi en zorlayan hayvan hangisi?
- Dağkeçisi belli zamanlarda, özellikle kışın avlanıyor. Bu yüzden mevsimin getirdiği zorlukları yaşıyorsunuz. Gece avlandığınız için çok soğuk oluyor. Karda kışta saatlerce bekliyorsunuz. İlk başlarda bu sıkıntıların yarattığı problemler sonrasında keyif vermeye başladı.

Nasıl yani?
- ‘Kangren oluyorum, parmaklarımı hissetmiyorum’ dediğim zamanların sonrasında, şehre dönünce inanılmaz şeyler yaşadığınızı düşünüyorsunuz.

Mazoşistlik mi?
- (Gülüyor) Hayır. Doğanın içinde olmak, ağaç yontmak, kamp kurmak eğlenceli. Bir zeytin bile farklı tatlar veriyor.

DOMUZLARIN DİŞLERİNİ GÖMÜYORUZ

Duygusal bir avcı mısınız?

- Sonuç odaklı değilim, her avdan illa avla çıkmak zorunda değilim. Tamam bu zor bir iş. Bazen gece yarısı saatlerce bekliyorsunuz. Ama o hayvanın avlanmak için uygun olmadığını düşünürsem avlamıyorum.

Peki avlanmadan dönmek normalse, neden bu hobiyi yapıyorsunuz?
- Çünkü doğayı seviyorum. Bana dinginlik veriyor. Hayvanlarla bir arada ve onlara yakın olmak iyi hissettiriyor. Genelde çiftleşme zamanı ava çıkıldığı için böğürmelerini duyuyorsunuz. Küçük böcek korkunuzu yeniyorsunuz.

Peki avcılık yapmanıza anlam veremeyen, tepki gösterenler var mı?
- Evet. Ailem bile, ‘Bunu neden yapıyorsun?’ diyordu. Ben bu çelişkiyi yaşadım ama doğaya katkınızın olması beni çekiyor.

Vurduğunuz hayvanları ne yapıyorsunuz?
- Domuzların dişlerini gömüyoruz. Bazı hayvanların derisini yerli halk duvara asıyor. Teknik olarak gömüyoruz.

Dolduruyor musunuz?
- Evet. İşin bir parçası da bu. Geyik boynuzum, çengel boynuz, dağkeçisi boynuzları, tilki, bufalo ve ayı postum var.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!