Kültürazzi
Oluşturulma Tarihi: Eylül 20, 2009 00:00
“Yazın bittiği her yerde söylenir” der şair Ülkü Tamer ve sonbaharın gelişini çok güzel anlatır bu şiirinde.Evet, hazan mevsimidir artık başlayan.
Ama bu yıl öyle olmadı İstanbul’da, en azından sanat dünyası için. Bir ilkbahar heyecanı ve neşesi hakim havaya.
11 Eylül’de Uluslararası İstanbul Bienali’nin açılışı vardı çünkü. Ve aynı hafta, hatta gece onlarca başka serginin.
Bunlardan biri de ünlü ressam Ömer Uluç’un son sergisiydi.
Beylerbeyi Sarayı Tünel Sanat Galerisi’nde açılan sergi Beylerbeyi Cinleri adını taşıyor.
Matraş ana sponsorluğunda gerçekleştirilen serginin esin kaynağı Beylerbeyi Sarayı’nın kendisi.
HIZLANDIRILMIŞ KURS GÖRÜP ELİNE FIRÇAYI ALAN EV KADINIYLA ÖMER ULUÇ BİR TUTULUR MU
Saray, Sultan Abdülaziz gibi çok renkli bir kişiliğe de ev sahipliği yapmış ve İstanbul’da bulunan diğer saraylar gibi pek çok gizemli yaratık ve mitlerle birlikte anılıyor. Tünelin karanlıktan aydınlığa açılan bir pencere olduğuna ve başka bir amacı olmadığına inanan Uluç, burasının sergi alanı olmasından dolayı oldukça mutlu, İstanbul gibi mistik ve tarihsel öğeleri içinde barındıran bir şehirde sanat yapmanın kendisi için bir şans olduğunu, bu mekanın İstanbul’da modern bir sergi alanı olarak kullanılmasının büyük bir kazanım olacağını söylüyor.
Bunları bizzat duymasam da basın bülteninde böyle yazıyor.
Resmini takip edenleri şaşırtmayı seven bir ressam Uluç.
Yine yapmış yapacağını ve çok ilginç bir sergiye imza atmış.
Sergiye Avrupa yakasından gelecekler için Kabataş’tan Beylerbeyi’ne özel deniz taksiler kiralanmıştı.
Sergi izleyicisini onlar taşıdılar gece boyunca. Sergilerin açık kalış süreleri bir ya da iki aydan aşağı değil.
Böylelikle bienale katılacak uluslararası sanat otoritelerinin, eleştirmenlerin, koleksiyonerlerin sergileri görebilmesi amaçlanıyor aynı zamanda.
Şu günlerde açılmış sergilerin en iyilerinden biri olan Ömer Uluç sergisinin işte bu anlamda bir kusuru var.
Çünkü süresi çok kısa tutulmuş.
11 Eylül’de açılan Beylerbeyi Cinleri sergisi 26 Eylül tarihinde sona eriyor.
Neden serginin böylesine kısa tutulduğunu sorduğumda aldığım cevap hayli ilginçti. Beylerbeyi Sarayı Tünel Sanat Galerisi, Milli Saraylar Daire Başkanlığı’na bağlı.
Buraya bağlı galerilerde açılan sergilerin süreleri her yerde aynıymış. Tam bir bürokratik anlayışla yönetiliyor demek ki Milli Saraylar’a bağlı galeriler.
Üç ay kurs alıp bir yandan çocuklarına köfte bir yandan da yağlıboya resim yapan ev kadını bürokrat eşlerinin ya da onların ahbaplarının açacağı sergi ile bir Ömer Uluç sergisinin süresi nasıl aynı tutulabilir ki? Pek çok kişi buna tepki gösterdi ama elden ne gelir? Duyduğuma göre geçtiğimiz hafta serginin uzaması için bir umut ışığı belirmiş.
Sergiyi gezen ve oldukça beğenen Güler Sabancı da bu süre kısıtlanmasına isyan etmiş ve gerekli girişimlerde bulunacağını söylemiş.
Milli Saraylar şu anda Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin’e bağlı.
Serginin uzaması onun ağzından çıkacak bir kelimeye bakar.
Güler Sabancı’nın bu konuda bir girişimi olmuş ve serginin süresinin uzatılması için yardım rica etmiş.
Böyle bir serginin hazırlanması büyük bir emek ve zaman ister. Neden daha çok insan bu sergiyi görmesin ki...
Teşekkürler Güler Hanım ve lütfen Sayın Başkan...
Enis Batur’dan iki yeni dergi müjdesi
Geçtiğimiz hafta uzun süredir görmediğim Enis Batur’la karşılaştım bir davette. Sel Yayıncılık’tan çıkan son kitabı Sır’ı ve yeni çalışmalarını konuştuk.
Enis Batur’un yeni çıkmış bir kitabı varsa yayın sırasını bekleyen en az 5, bitirilmeyi bekleyen de 10 kitabı daha var demektir tezgahta.
Ama o gece beni heyecanlandıran, sözünü ettiği iki yeni dergi projesi oldu.
Bu söylediklerim eminim onun dergicilik serüvenini bilenleri de heyecanlandırmıştır.
İlk dergi NTV Yayınları tarafından çıkartılacakmış ve yıl sonuna doğru okurla buluşacakmış. Derginin adı, NTV Tarih ya da NTV Bilim gibi NTV Sanat olacakmış. Popüler ama basitliğe kaçmayan bir sanat dergisi.
İkinci dergi projesi ise edebiyat ağırlıklı. O da Kırmızı Yayınları tarafından yayınlanacakmış ve adı da “Yeni” olacakmış.