Oluşturulma Tarihi: Mayıs 18, 2005 00:00
Cannes’da Kürt yönetmene Şövalye Nişanı verildi. Cannes
Film Festivali’nde Altın Palmiye ödüllerinin verilmesine dört gün kala Fransa Kültür Bakanı Renaud Denadieu de Vabres, ‘Kilometre Zero’nun Iraklı Kürt yönetmeni Hiner Saleem’e, sanatsal angajmanı ve özgürlük için verdiği mücadele nedeniyle ‘Sanat ve Edebiyat Şövalyesi’ nişanı ödülü verdi.Türkiye sinemalarında ‘Votka Limon’ filmi gösterimde olan Iraklı yönetmen Hiner Saleem’in ‘Kilometre Zero’ filmi sinema eleştirmenleri tarafından pek fazla beğenilmedi. Ancak filmin galasında gösterilen ilgi ve ödüller dağıtılmadan yönetmene verilen bu ‘Şövalyelik ünvanı’ filme Altın Palmiye değilse bile bir ödülün verileceğinin ayak sesleri olarak değerlendirildi. Cannes’daki Türk Film standında randevulaştığımız yönetmen Hiner Saleem, ‘Türkiye olmadan bu filmi yapamazdım’ diyerek kendisine Yılmaz Erdoğan ve
BeÅŸiktaÅŸ Kültür Merkezi metin yazarı Muhsin Kızılkaya’nın kamera ve film negatiflerini temin ettiklerini söyledi. Filminin Altın Palmiye için yarışan filmler arasında yer alması ve Şövalyelik NiÅŸanı verilmesinin kendisini çok mutlu ettiÄŸini söyleyen Saleem şöyle konuÅŸtu:‘Cannes bir pasaport, bir vizedir. Filmimin yarışan filmler filmler arasına seçilmesi her yere gideceÄŸinin de bir göstergesidir. Nitekim daha ÅŸimdiden birçok ülkeye satıldı. Filmi çok az bir para ile hiç sinema olmayan bir bölgede çektim. Irak’ta 80 yılda propaganda amaçlı iki-üç film yapılmış, bunu Türkiye’de 1 ayda hatta 1 haftada yaparlar.’Yönetmen Hiner Saleem şöyle konuÅŸtu:‘Bu filmi Türkiye olmadan yapamazdım. Zira filmi çekerken ilk sorunla Kuzey Irak’ta karşılaÅŸtım. Hiçbir yerde Kamera ve Film negatifleri bulamıyordum. O ara inanın kaçak kamera bulmayı bile düşündüm ancak bunları düşünürken aklıma Ä°stanbul’da BeÅŸiktaÅŸ Kültür Merkezi’ndeki dostlarım Muhsin Kızılkaya ve Yılmaz ErdoÄŸan geldi. Onlar benim ‘Votka limon’ filmimi çok sevmiÅŸlerdi. Hemen arayıp projemi ve karşılaÅŸtığım sorunları anlattım. Bana ‘Sen merak etme biz Türkiye’den her türlü yardımı yaparız diyerek Kamera ve filmin negatiflerini temin ettiler. Filmi çektikten sonra’da negatiflerin yıkanması için Ä°stanbul’a getirdim. Huduttan film negatiflerinin yanmaması için kapalı kutuların açılmaması gerekiyordu, bu konuda Türk yetkililer çok yardımcı oldular. Filmi Ä°stanbul’daki laboratuvarda yıkattık. O günlerdeki hislerimi anlatamam, ben Iraklı Kürttüm ve en büyük yardımı Türkiye’den alıyordum, bu harika bir iÅŸbirliÄŸiydi. Orada sanat ve kültürün her sınırı nasıl aÅŸabildiÄŸini, siyaseti, ideolojiyi aşırı milliyetçiliÄŸi nasıl bertaraf ettiÄŸini bizzat yaÅŸadım.’ Â
button