Banu TUNA
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 11, 2009 00:00
Ticari sanat, altın günlerini yaşıyor. Dünyanın en ünlü sanatçılarının elinden çıkmış nevresim takımları, tişörtler, ayakkabılar, duvar kağıtları, oyuncaklar, otomobiller, terlikler, hatta su şişeleri var piyasada. Aynı sanatçının galeride sergilenen bir resmine paranız yetmeyebilir ama bu ticari objeleri alıp rahatlıkla evinize götürebilirsiniz. Ticari sanat ilginizi çekiyorsa, mutlu bir haber verelim: Swatch saatleri, henüz birkaç gün evvel Artist Collection’ı (Sanatçı Koleksiyonu) piyasaya çıkardı. ABD ve Avrupa’dan, ünlü 4 sanatçı 12 saat tasarladı marka için.
Koleksiyonun tanıtımı da geçtiğimiz hafta Venedik’te yapıldı. Biz de oradaydık ve sanatçılarla tasarladıkları saatleri konuştuk.
İsviçre’nin en ünlü markası Swatch’un sanatla flörtü yeni bir şey değil. İlk kez 1985 yılında, Kiki Picasso, marka için bir saat tasarlamıştı ve bu tasarım Paris’teki ünlü Pompidou Merkezi’nde sergilenmişti.
Sonraki yıllarda dünyanın çeşitli ülkelerinden sayısız sanatçı ve moda tasarımcısıyla ortak projelere imza attılar. Sadece Andy Warhol ve Keith Haring isimlerini telaffuz etsek, anlatmaya yetecektir sanırım.
Sanatçılarla dirsek temasını hiç kaybetmediler ama ilk kez bu kadar zengin bir koleksiyon hazırladılar. Geçtiğimiz hafta Venedik’te, büyük bir gösteriyle tanıtımı yapılan Artist Collection (Sanatçı Koleksiyonu) için, ABD ve Avrupa’dan 4 sanatçı ile çalıştılar: New York’lu Billy The Artist ile Matthew Langille, Fransız hip hop’çu ve sokak sanatçısı Grems, İsviçreli Ted Scapa.
Koleksiyonda toplam 12 saat var. Çoğuna canlı, eğlenceli desen ve renkler hakim. Bazıları sınırlı sayıda üretildi. Fiyatları 105 ile 135 lira arasında değişiyor.
GREMS
Duvar boyasını sanata dönüştürüyor
Sokak sanatçısı, rap ve hip hop sanatçısı, tasarımcı... Genç Fransız Grems, kışkırtıcı tarzını sayısız renk ile birleştiriyor. Harflerle rakamları graffiti tarzı ve el çizimiyle yorumlamasıyla ünlü. Sokak ve duvar boyamayı, metro trenleri boyayarak, vitrinleri tasarlayarak ve moda markalarıyla işbirliği yaparak bir üst seviyeye taşıyor. Kamu alanlarına, açık hava sanat müzesi kimliği kazandırıyor. Swatch Artist Collection için 3 saat tasarladı.
MATTHEW LANGILLE
Parmak arası terlik bile boyadı
New York’ta yaşayan ve oldukça yaratıcı çalışmalara imza atan Matthew Langille, ticari sanata yakın bir isim. Dünya çapında ünlü moda markaları ve tasarım firmalarıyla çalışıyor. Havaianas için tasarladığı parmak arası terlikler bile var. Hayali ise duvar kağıdı yapmak. Swatch için Snuggle Bunch, Floating Away ve Germaholic adlı 3 saat tasarlamış. Çocuksu, basit ve eğlenceli tarzı dikkat çekiyor.
TED SCAPA
İsviçre’de bir efsane
78 yaşındaki sanatçı bizde değil ama Avrupa’da bir efsane. Özellikle de İsviçre’de. Televizyonda yıllarca, çocuklara resim sevgisi aşılamaya çalıştığı bir program yapmış. Bir nesil onu izleyerek büyümüş. Bizde de pazar sabahları TRT’de Bob Ross resim yapmayı öğretirdi ya, onun gibi.
Hayatı boyunca çocuklarla çalışmış. Çocuklarla çalıştığı için yaşına rağmen kendini bu kadar genç ve taze tutabildiğini söylüyor. Onlardan, düşünmeden resim yapabilmeyi öğrenmiş. Bu sayede kendini tekrar etmediğini anlatıyor.
Swatch için Pink Ride, Big Ride, Winner Ride, ThreeSixty Ride isimli 4 saat tasarlamış.
BİLLY THE ARTIST
Picasso, Haring ve Max’i sarhoş edin ortaya benim işlerim çıksın
Mottosu "kendi gerçekliğini yarat" olan ve bu yolda ilerleyerek dünya çapında bir başarıya kavuşan Billy The Artist, çevresindeki enerji ve gücü tuvale yansıtıyor. Kaleydoskop ve yapboz izlenimi veren çizim tekniği ve motiflerle tanınan sanatçının eserleri insanlığın çeşitliliğini ve farklarını sembolize ediyor. Eserleri sanat galerilerinden ticari alanlara ve küçük çaplı projelerden devasa kentsel tasarımlara kadar her yerde kullanılıyor. Swatch Artist Collection için Morning Glow ve Afterdark adlı sınırlı sayıda üretilen iki saat tasarladı.
Neden kendinize Billy The Artist (Sanatçı Billy) gibi bir isim seçtiğinizle başlayabilir miyiz?
- Adım Billy ve bir sanatçıyım. Aslında bu kadar basit ama ilginç bir hikayesi var. Stüdyom New York’un East Village bölgesinde. Yakınlarında her zaman takıldığım bir bar var. Çevrede yaşanların gittiği bir bardır, herkes birbirini tanır ama kimse diğerinin soyadını bilmez. Ve aynı ismi taşıyan pek çok insan gelir buraya. Mesela Ron. Sadece Ron’u gördünüz mü, diye sorarsanız, karşınızdaki hangi Ron der. Bu yüzden rock’n roll Ron, dövmeci Ron, Wall Street John, avukat John, Vietnam Mike diye isim takarız. Benim kolumdaki dövmeyi dövmeci Ron yaptı örneğin. Ve bardakiler beni bundan 15-20 yıl önce Sanatçı Billy diye çağırmaya başladı. Bu da hoşuma gitti. BTA diye kısaltmasını bile yapabiliyorum.
20 yıldır New York’ta yaşıyorsunuz ve ilhamınızı bu şehirden aldığınızı söylüyorsunuz. New York’ta değil de başka bir şehirde, mesela Los Angeles’ta yaşıyor olsaydınız, aynı sanatçı olur muydunuz?
- Benim yaptığım işler, İlkel Şehir Pop Sanatı olarak tanımlanıyor. Sanatıma yön veren şey bu şehrin enerjisi. Her şehrin enerjisi vardır ama New York’unki başka. Hiç bitmeyen bir hareket var. Los Angeles’ta yaşıyor olsaydım belki okyanus etkileri olurdu ama yine benzer bir stilim olurdu sanırım. Hep böyle şeyler yapmanın peşindeydim çünkü.
Hálá New York size ilham veriyor mu? 11 Eylül’den sonra şehrin artık eskisi gibi olmadığını düşünenler var...
- Evet ama 20 yıldır aynı yerde yaşıyorsanız çevrenizde tanıdık yüzler oluyor ve cam gökdelenler yükselip dursa da evden çıkınca aynı insanları görüyorsunuz. Polonyalı ayakkabı boyacısı, İtalyan fırıncı ve karısı gibi. Benim için hálá 20 yıl önce geldiğim mahalle.
Sanatınızı nasıl tanımlıyorsunuz?
- Bir arkadaşımın benimle ilgili yaptığı bir tarif var. Picasso, Keith Haring ve Peter Max buluşup bir bara giderler. Birkaç kadeh içtikten sonra biraz başları dönmeye başlar ve birlikte bir resim yaparlar. İşte o Billy The Artist’tir.
Neden bu kadar çok göz çiziyorsunuz?
- Şehre ilk geldiğimde cebimde çok az para ve bir ay kalacak yerim vardı. Hemen şehre saldırdım tabii. Görülecek çok şey vardı, büyüsüne kapılmıştım. Çevremdeki her şeye bakıyor, kapmaya çalışıyordum. İşlerimdeki gözlerin ve bitmek bilmez dairesel çizimlerin nedeni bu sanırım.
Ticari işler de yapan bir sanatçısınız. En son Swatch için iki saat tasarladınız. Ticari işlerin para dışında nasıl bir tatmini var?
- Artık insanların ilgisi çok çabuk kayboluyor. Sanat galerilerini gezen çok fazla kişi yok. Bu saati vitrinde görüyor, evine götürüyor. Böylece sanatınızı o güne kadar hiç görmemiş birinin hayatına giriyorsunuz. Ama hálá Guggenheim’da sergi de açabiliyorsunuz. Ticari işler prestij kaybettirmiyor artık.
Swatch’la nasıl buluştunuz?
- Hayatta sahip olduğum ilk saat bir Swatch’tı, babam almıştı. Sonra Andy Warhol, Keith Haring gibi sanatçılarla çalıştıkları artist serisini çıkardılar, markaya ilgim daha da arttı. Her zaman Swatch’la çalışmak istemişimdir. Menajerim kendileriyle irtibat kurdu ve böylece çalışmaya başladık.
Onlar gelmedi, siz gittiniz yani?
- Ben insanların kendi gerçekliğini yaratması gerektiğine inanırım. Fırsatların ayağınıza gelmesini beklememelisiniz.