Röportaj: Hulusi TUNCA
Oluşturulma Tarihi: Ekim 21, 2005 00:00
Türk Pop Müziği tarihine damgasını vuran Erol Büyükburç, ‘Ülkeme hizmet etmek benim için en büyük ibadettir’ dedi. Büyükburç, Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkılmasını isteyenlere de ‘Orası da bir ibadethane’ diye yanıt verdi.
-Sevgili Erol Büyükburç, bir Ramazan’ı daha yarıladık bile... Hemen merakımızı giderelim, oruç tutuyor musunuz?
Benim oruç tutmamın imkánı yok, neden derseniz, günde dört posta iláç alıyorum. Özellikle kalp iláçları ve biraz da şeker ilácı.
-Ute Hanım’la yani bir Almanla hayatınızı birleştirdiniz. Eşiniz evlenirken dinini değiştirdi mi?
Eşim dinini değiştirmedi, asla! Zaten böyle bir zorlamaya gerek yok. Dünyadaki bütün dinlere karşı benim hep saygım olmuştur. Onun için bu konularda ‘Benim babam senin babanı döver’ gibi ‘Benim dinim senin dinini döver’ demenin bir alemi yok. ‘Ute sen artık benimle evlendin. Benim dinim senin dinini döver’ demedim.
-Peki manken kızlarımızdan biri, Yunanlı aşkı uğruna dinini değiştirdi. Ne diyorsunuz bu duruma?
O kendi özgürlüğü. Bütün dinlerin kendine göre özellikleri var.
-Şu an evinizde hem Türk, hem de eşiniz dolayısıyla Alman mutfağı var. Dengeyi nasıl kuruyorsunuz?
Eşim Ute bu konuda bilinçli. Biz kendi mutfağımızla övünürüz ya, Almanlar da, Fransızlar da, Araplar da kendilerine göre öyle övünüyor.
-Çocukluğunuzun Ramazan aylarına dönelim. Nasıl günlerdi o günler?
Anneannem dinine bağlı bir insandı. Ailenin diğer bireyleri onun kadar değildi. Meselá dedem;
Atatürk’ün bütün savaşlarında bulunmuş bir albaydı. Çanakkale’de gazi olmuş, Birinci, İkinci İnönü’de, Sakarya’da bizzat göğüs göğüse savaşmış, Dumlupınar’da, Büyük Taarruz’da bulunmuş bir askerdi. O asker kimliğiyle yine namazını kılıyordu ama anneannem gibi değildi. Dini fazla abartmıyordu.
YAŞAYAN EVLİYALARI TANIYORUM
-İbadet ediyor musunuz Sayın Büyükburç?
Ben Allah’la olan ilişkimde aramızda kimse olsun istemiyorum. Ben ve yüce Rabbim olsun istiyorum. Ülkeme hizmet etmek de benim için en büyük ibadettir.
-Size göre Ramazan nedir peki?
Ramazan, insanların kendini idrak etmesini, içindeki ruhsal ve dinsel konuları coşkulandırmasını ve sıhhatini kontrol etmesini sağlayan, insan ilişkilerinde birlikteliği, paylaşımı bize hatırlatan çok önemli bir vurgu.
-Kültür Bakanımız, Taksim’deki Atatürk Kültür Merkezi’ni yıkıp, yeniden yapmak istiyor!
Kültür Bakanımızın, bunu kendi partisinin ilkeleri doğrultusunda yapmak istemesi, bana göre Türkiye’yi böler. Bu konuşmalar çok tehlikeli ve hoş değil. Orayı yıkmaya gerek yok. Orası çok güzel bir kültür evi. Orası da bir ibadethane. Sanmasın ki orayı cami yaptığı zaman daha iyi ibadet yapılacak! Hayır! Zaten kültür evleri, sanatevleri; ibadetin yapıldığı yerlerdir. Sanatın kendisi bizatihi ibadettir.
-Bir örnek verebilir misiniz?
Elbette! Kızıma geçen gün söyledim: ‘Piyano çaldığın her konserini halka vereceksin tamam ama evvelá Tanrı’ya vereceksin.’ Kızımın, huşû içinde çalışmasının ve beğenilmesinin, çok büyük alkış almasının sebebi onun Tanrı’ya verdiği ifadenin fark edilmesidir. Onun için sanat yapılan yerler belki de camiden daha kutsaldır.
-
Tepki alacaksınız!
Bu konularda artık söz söyleme hakkına sahibim, yaşım ve birikimim gereği. Ben bütün İstanbul’un o geçmişindeki ulemalarla karşılaşmış, onlardan gereken feyzi almış bir insanım. En ulema, en ermiş, en evliya adamlarla bir arada yaşadım. Bu evliyaların kimler olduğunu çok iyi biliyorum. Şu anda yaşayan evliyaları da tanıyorum. Onlarla da görüşüyorum. Allah onlardan razı olsun...
-Söz camilerden açıldı. ‘Kadıköy’e cami’ projesinin öne çıkmasına ne diyorsunuz?
Milleti celállendirmeye gerek yok diye düşünüyorum. Başımızdakilerin hepsi aklı başında, yetişkin, bilgi donanımları sağlam insanlar. Bunları yaparak iç huzuru yok edici olaylara yakın durmalarını ben uygun görmüyorum. Tamam; cami yapmak istiyorlarsa daha başka yerleri seçsinler. Kendi içimizde bölünmeye vesile olacak noktalara vurgu yapmasınlar yani. Buna hiç gerek yok.
Musikinin okuldan çıkarılması kültürel bir darbedir
-2005-2006 öğretim yılında bütün liselerde müzik dersi kaldırıldı. Bunu nasıl yorumlayacaksınız?
‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ diyor büyük Atatürk. Atatürk, burada aslında onun ilk tetikleyici gücünün müzik olduğunu biliyor. Onun için ‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ derken, o ilimlerin kaynağının musiki olduğunu da çok iyi biliyor. Dünyadaki en büyük ayetleri yazanlar büyük bestecilerdir. Peygamber efendimizin paralelindeki ayetlerdir bunlar. Beethoven’ın, Mozart’ın, Chopin’in ve de gelmiş geçmiş en büyük bestekárların bütün eserlerinde matematiksel bir yoğunluk vardır. Ve bu matematiksel yoğunluk da bizim ilme ve bilime uzanışımızın göstergesidir. Bu kültürel bir darbedir. Bu darbe, bir nefret halesi halinde büyüyecektir. Musikiyi bu şekilde okullardan çıkarttıkları zaman, başka yerde tepki olarak karşılarına çıkacaktır. Her etkinin bir tepkisi vardır.