Güncelleme Tarihi:
 ‘Hayvan Gibi Sergi’ adını taşıyan ve 28 Ocak’a kadar sürecek serginin İstanbul’un ardından Ankara, İzmir, Eskişehir ve Bursa gibi şehirlerde de açılması planlanıyor. Özellikle dondurucu soğukların başlamasıyla barınaklardaki yaşam standartlarını iyileştirmeyi hedefleyen serginin diğer amacı ise workshop gibi etkinliklerin önünü açmak ve bu inisiyatifi geleneksel hale getirmek. Proje fikrini ortaya atıp dört ay gibi kısa sürede 47 sanatçıya ulaşan Merve Morkoç’la sergiyi konuştuk.
- Nasıl çıktı ‘Hayvan Gibi Sergi’ ortaya?
- Fikir, yaklaşık dört ay önce aklıma geldi. Bir hayvansever olarak bireysel çabalarımın sonuçsuz kaldığını görmek beni son derece yıpratmaya başlamıştı. Eğer biraz duyarlılığınız varsa Türkiye’de hayvanlar için çırpınmak malesef çok acı verici olabiliyor. Sokaktan alıp veterinere götürüp iyleştirmeye çalıştığım fakat günlerce bekledikten sonra ölüm haberini aldığım hayvanların sayısını unutamıyorum. Kucağımda yavru bir kediyle saatlerce, günlerce yuva için kapı kapı geziyorum ama neye yarıyor dedim ve daha büyük bir çözüm gerektiğine karar verdim. Sonucu ‘Hayvan Gibi Sergi’ oldu.
- Bu kadar sanatçıyı nasıl bir araya getirdiniz?
- Sergiyi yapmaya karar verdiğimde Milk Gallery’den Can ve Elif’e ulaştım. Onlar da tam destek verince yaklaşık 70 kişilik bir sanatçı listesi hazırladım ve tek tek herkesten sergiye katılmalarını istedim. Bir hafta içinde sayımız 40 kişiye yaklaştı.
- Eserler bu sergi için özel olarak mı üretildi?
- Sanatçılara serginin amacını anlattık ve onlardan ‘hayvanlar’ konu başlığı altında işler üretmelerini istedik. Eserler bu sergi için özel olarak üretildi fakat elinde bu sergiye uygun iş olan ve onları veren bir iki sanatçımız da var. Çalışmalar yaklaşık iki buçuk aydır sürüyor. Kısa bir sürede çok sayıda iş üretildiğini söyleyebilirim.
Ä°NSANLARIN GENEL YARGISINI SÄ°LMEK Ä°STEDÄ°K
- Sergideki işler insanları mı eleştiriyor, yoksa hayvanların bulundukları konumu mu anlatıyor?
- Sergide insanları eleştirmek ya da hayvanları acındırmak gibi bir amacımız yok. Herhangi bir sloganımız da yok. Sadece önemli bir amacımız var, bu amaç dahilinde her sanatçının kendi üslubuyla konuyu istediği yerden ele almaları konusunda tamamen serbest bıraktık.
- Serginin başlığı bir açıdan argo da sayılabilir. Bu isme nasıl karar verdiniz?
- Sergiye karar verdiğimde önce arkadaşlarımla paylaştım bu fikrimi. Sonra sergi üzerine düşünmeye başladık. Serginin adı bu vesileyle çıktı. İsim babası serginin katılımcılarından Mert Ülkümen. Bizim de çok hoşumuza gidince hiç düşünmeden kabul ettik. Bence olabilecek en iyi ismi bulduk, çok mutluyum bu konuda.
- Sergiye genel olarak bakıldığında izleyici kafasında hangi dipnotlar, mesajlar ya da sorularla çıkacak sizce?
- Öncelikle hedefimiz bu serginin daha fazla yardım imkanı doğurması. İnsanlarda genel bir yanılgı var, o da yardımın sadece zengin insanlardan veya devletten gelmesi gerektiği üzerine. Hayvanseverliğin özveri isteyen bir iş olduğunun üzerinde durmaya çalışıyoruz. Sadece bu sergi için değil genel hayvan hakları adına üzerine durulması gereken önemli noktalar var ki onlar da; hayvan barınaklarına desteğin devamlılığını sağlamak, hayvanların petshop benzeri yerlerde satışının durdurulması, insanların sahipsiz hayvanları hayvan barınakları veya çiftlikler üzerinden sahiplenmesinin önünü açmak, hayvana şiddetin ceza kapsamına girmesi...
- Sergide sizin de bir işiniz yer alıyor. Bundan da bahsedebilir misiniz?
- Kağıt üzerinde kuru pastel ve aquarel ile hazırladım. Sergi öncesi fikir aşamasında çok konuştuk neler yapabiliriz, hayvan koruma politikası nasıl olmalı, onların yaşam şartları nasıl iyleştirilebilir diye uzunca bir süre kafa yorduk. Sonra kafam gerçekten kavga yeri gibi oldu. Oturup konuştuğumuz o akşamlardan birinde böyle bir eskiz yaptım. Sonucunda kafası toz toprak içinde kalmış, içinden hayvanların fırladığı bir kadın çıktı ortaya...
Hayvan Gibi Sergi, 28 Ocak Cumartesi gününe kadar Milk Gallery’de görülebilir. Tel: 0212 251 57 97
Dilan Bozyel
SAVUNMASIZ HAYVANLARA TECAVÃœZE SON
Hayvan tecavüzü her zaman duygularımı ve sinirlerimi alt üst eden bir konu olduğundan direkt seçtiğim başlık bu oldu ne yazik ki... Fotokolaj tekniğini kullandım serimi hazırlarken. Hayvan tecavüz haberlerinin çoğunluğu eşek, keçi ve tavuk üzerine olduğundan onların aslında savunmasız ve ürkek birer canlı/vücut olduğu, cinsel sapkınlıkları olan insanların onları nasıl algıladıkları üzerine düşünerek başladım çalışmama. Fon olarak kan ve cinayet/zoraki bir durum/darmadağın olma mesajı veren duvara sıçratılmış kırmızı boya kullanıldı. Ardından genç bir kadın vücudunu ürkek ve zorla zarar görmeden önceki formlara sokmaya çalıştım. Doğru mesajı verebilecek en yakın pozu seçip keçi, tavuk ve eşek kafalarını fotoğrafa kolajladım.
Sena
DOÄžAYI KATLEDEN ELEMANLARIZ
Kendimi bildim bileli doğaya ve hayvanlara karşı çok yoğun ve özel bir ilgim vardır. Bu yüzden sergi teklifine hemen olumlu yanıt verdim. Özellikle şehirde yaşayan ve insanların bencillikleri yüzünden ölüme terk edilen bu özel dostlarımıza bir sanatçı olarak biraz da olsa yararım dokunacağı için çok mutlu oldum. Eseri hazırlarken iyilik, aydınlık ve şifa vermeyi düşündüm. İşimin bir şekilde ‘koruyucu ve iyileştirici’ bir anlam ifade etmesini istedim. Hz. Fatma annemizin koruyucu elinden ilham alarak kendi sol elimi çizdim ve pozitif bir enerji yayması için kodladım. Bu ilk başta kağıt üzerinde bir desendi ama sonrasında etkiyi daha fazla kişiye ulaştırabilmek için serigrafi baskısını yaptım. Sergiye 20 edisyonluk serigrafi baskı serisinin beşincisini bağışladım. Aydınlığın Sol Eli adlı eserimde bir hayvan kullanmak yerine, ‘zeki hayvan’ biz insanlardan bir şekil kullandım. Doğada her şey mükemmel bir uyum içinde işler. Hayvanlar birbirlerini avlasalar bile asla bu ‘birbirinden beslenme’ durumu bir katliama dönüşmez. Oysa ki günümüzün tüketim politikalarının insanlığı getirdiği durumda biz insanlar bugün doğanın ‘doğayı katleden elemanları’ haline geldik. İşte bu nedenden dolayı da doğayı ve hayvanları koruma görevi bizim sorumluluğumuzdadır.
Gaye Su Akyol
FANTASTÄ°K KARAKTERLER
Sergi teklifi ilk geldiğinde bu kadar yıkıcı, depresif, kaotik bir dönemde, gerçekleşen az sayıda güzel işten biri olduğunu düşündüm. Hayvanların neredeyse bilinçli şekilde yok edildiği, zulüm gördüğü bir ülkede yaşıyoruz. Düşündüğünde işin içinden çıkamıyorsun. Barınaklar korkunç durumda, yasalar yetersiz ve uygulanmıyor. Dolayısıyla yapılması gereken çok şey var. Bu tür sergilere, projelere o kadar ihtiyaç var ki. Çünkü birlikte bir şeyler yapabileceğimizi, bir şeyleri değiştirebileceğimizi hatırlamamız gerekiyor. Gerçek bir hedef için, tüm fikirlerin ötesinde üretmek, yaratmak çok iyi hissettiriyor. Bu sadece yardım ettiğiniz kişileri ya da şeyleri değil, sizi de iyileştiriyor. Çok fazla katılımcısı olan bir karma sergi, dolayısıyla ebadı ona göre seçmeye çalıştım. Konuyla ilgili bir kısıtlamaya gitmek istemedim, varolan desenlerden birini seçip tuval üzerine uyguladım. Resimde hayvana benzeyen fantastik karakterler var, çünkü resimlerimde çok fazla hayvan, mitolojik kahraman kullanıyorum zaten. 70x100 ebadında, tuval üzerine akrilik bir iş hazırladım. Sürekli desen çizdiğim bir defterim var. O defterden seçtiğim bir işi yaptım, ismi ‘İnfial’. Uzay mitolojisi diyebileceğimiz iki karakter var, biri birkaç hayvanın birleşimi gibi, sırtında da Leonardo Da Vinci’nin ünlü ‘Vitruvian Man’inin karikatürize bir kadın versiyonu var. Ne düşünüp tasarlayarak yaptığımı bilmiyorum, eğer istersek üzerine hikâyeler yazarız ama özünde bilinçaltından gelen şeyler. İçinde uzay mitolojisinden dana, domuz, köpek, ejderha karışımı bir hayvan görülebilir. Çünkü uzayı ve hayvanları seviyorum.
Mert ÃœlkümenÂ
Ä°NSAN VE HAYVAN ARASINDAKÄ° DERÄ°N Ä°LÄ°ÅžKÄ°
Böyle bir sergi düzenleme fikri ortaya atıldığında, kendi imkanlarımız dahilinde barınak hayvanlarıyla ilgili daha yapıcı bir fikir olamayacağını düşündüm. Eserde insan ve hayvan arasındaki daha derin ilişkiyi konu alarak bu ilişkideki hayvanın rolünü odak noktası olarak seçtim. Oluklu karton üzerine markör gibi basit bir teknikle yapılmış bir totem. Geleneksel totem konsepti içinde tanrısallık atfedilmiş hayvan figürüyle, insan ve hayvan arasındaki ilişkinin geçmişteki rolünü görsel olarak günümüze taşımak istedim. Totemi oluşturan hayvanlar boynuzlu bir ayı, yumurta, kanatlı bir kurt ve iki balık. İşin kendi mitolojisi içerisinde hayvanlar alemini koruyan hayvan tanrılarını temsil ediyorlar.
Fulya HocaoÄŸlu
TÃœM HÄ°SLERÄ° ONLAR DA YAÅžIYOR
Sergi teklifi geldiğinde bir saniye bile düşünmeden kabul ettim. Hayvanları çok seviyorum ve onlar için elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Bir süredir yaptığım resimlerde zaten hep insan ve hayvan figürünü bir arada kullanıyordum. İnsan ve hayvanın aynı temel duygu ve dürtülere sahip olması gibi bir durum var sonuçta. Bunları dışavurma şeklimiz, özümsememiz, ölçmemiz, bir filtreden geçirmemiz kısacası aklımızla bağlantılı sonuçlara varmamız dışında; sevmek, terk edilmek, bağlanmak, öfkelenmek, heyecanlanmak, korkmak ve kıskanmak gibi temel hislerimiz hep bir. Resmimde de insan figüründen çok, aralarındaki bağın kopuşunun hissini seyirciye anlatan maymundur. Resimde kadın bir şey söylemiyor. Cümleyi maymun kuruyor. Tuval üzerine yağlı boya bir resim bu. Baygın belki de ölmüş bir kadın figürü var ön planda, arkasındaysa sakinliğini kaybetmiş, metanetten çok uzak çığlık atan bir maymun. Hayvanın hislerini dışavuruşunda hiç bir filtre yoktur, doğaldır ve tepkisini verişinde o ‘hayvan gibi!’lik vardır. Tabii bir de diğer bir canlıya bağlanış vardır, bizlerde olduğu gibi. Terk edilişi yaşıyor kadın o haldeyken, belki ilk kez yaşıyor o hissi. Belki ilk kez aidiyet ve bağlılık hissetmiş. Paniklemiş. Bu aşk değil. Saf sevgi. Bu tasmalı bir evcil hayvan da değil. Aynı noktadalar birbirlerine karşı aynı saflıktalar, aynı yakınlıkta, aynı uzaklıktalar. Bizler de düşünen hayvanlarız. Çoğu insan sahipliği yaşamayı seviyor, onu hissetmek için yanında bir hayvana yer açıyor. Durum öyle değil, olmamalı da...
KÄ°MLER DESTEK VERDÄ°
Bora Sütcü, Burak Beceren, Büşra Üzgün, Canavar, Can Pekdemir, Cins, Çağlar Bıyıkoğlu, Dilan Bozyel, Dünya Atay, Ece Gökalp, Ece Kalabak, Emrah Özhan, Emrecan Erol, Eser Epozdemir, Ezgi Genç, Fulya Çetin, Fulya Hocaoğlu, Gaye Su Akyol, Güçlü Polat, Kmr Korgün Akgün, Melis San, Merve Morkoç, Mert Papik, Mert Ülkümen, Esk Reyn, Murat Başol, Mustafa Karasu, Nalan Yırtmaç, Oytun Yılmaz, Rafet Arslan, Rad, Sedat Girgin, Sena, Wicks, Bimâr Efendi, Damla Güzel, Zeynep Uslu, Mehmet Akçakoca, Emre Parlak, Özgür Erman, Erkin Gören, Muris, Nuka, Levent Duran, Zeynep Uslu, Bahadır Baruter ve ek olarak optimono.com ve de klickthecase.com da tasarımlarıyla katılıyor.