Sanat karın doyurur mu?

Güncelleme Tarihi:

Sanat karın doyurur mu
Oluşturulma Tarihi: Kasım 03, 2012 00:00

Sanata merak salan her gence söylenir “Sanatçı olup para kazanamazsın. Doğru düzgün bir üniversite bitir, düzgün maaşın olsun” diye. Peki, bu durum ne kadar gerçek? Sanatçılar gerçekten para kazanamıyor mu? Unutmayalım zamanında Orhan Kemal’in devlet demiryollarında gece bekçiliği, Verem Savaş Derneği’nde kâtiplik gibi birçok işte çalıştığını... ya da Sabahattin Ali’nin ekonomik sıkıntı nedeniyle kamyonculuk, Yaşar Kemal’in arzuhalcilik yaptığını...

Haberin Devamı

KEREM GÖRSEV (piyanist/45)
Hayattan ne beklediğinize bağlı

Çocukken evde dinlenen klasik müzik, amcam ve dayımın piyano, keman çalması etkiledi beni. 6 yaşında girdim İstanbul Belediye ve İstanbul Devlet konservatuvarına ama hayallerimde başka müzikler vardı, bitirmeden ayrıldım. Türkiye’de akustik müzik çalıp kendinizi anlatmanız zor. Ama inandığım işlerin peşinden giderken savaşçı ve inatçı bir yapıya bürünürüm. Bu da tutunmamı sağlıyor ve bu sayede hayallerimi adım adım gerçekleştiriyorum. Sanat karın doyurur mu derseniz bu, hayattan ne beklediğinizle alakalı. Mütevazı şartlarda büyüdüm. Eğitim, kültür, insanlık ve vatan sevgisi paradan önce geliyordu. Çok sonra yaptığım işten para kazandım. Bunun için başka işlerle de uğraşmadım. En fazla TV ve radyo programı yaptım, yine içinde caz olan. İki kere caz kulübü işletmesine ortak oldum ama ticaretin benim işim olmadığını öğrendim. Şimdi müzikten bana yetebilecek kadar kazanıyorum.

Haberin Devamı

HÜSAMETTİN KOÇAN (ressam-öğretim üyesi/66)
Para kazanmak için yola çıkanların şansı zayıf

Üniversiteye gelecekte bir işim olsun diye gittim. Üç yıl mühendislik okudum, bana göre olmadığını anlayıp Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Resim Bölümü’ne gittim. Ama böyle olunca aileme ‘bir gelecekten’ söz etmek gerekiyordu. Kendi kendime sanat tarihine girebileceğim telkininde bulunmuştum, aileme durumu öyle yansıttım. Bu hayal kolay gerçekleşebilecek bir şey değil, çünkü uzun bir yolculuk söz konusu ama yolculuğumdan memnunum. Önceleri, para kazanmak zorunda olmak bana ilk şoku yaşattı. Sonra boya, cila işleri, asistanlık, mekânlara dekoratif işler üretmek gibi sanat dışı alanda çabaladım. Herkes, boşuna uğraşıyorsun para kazanamazsın dedi. Ama parayı düşünecek vaktim yoktu, gözümü önemli işler üretmeye dikmiştim. Farklı işlere koşturdum sanatımı devam ettirebilmek için; vitrin düzenleme, boya işleri, eski vitrayların onarım ve restorasyon işleri gibi. Sanatla para kazanılabilir ama bunun için yola çıkanların şansı zayıftır. Çünkü o zaman sanat yapıyor olmaları sorgulanabilir ve gerisinde pazar oyunları önem kazanır. Öğrencilerime kendileri olmalarını, yolculuklarına kısıtlamalarla başlamamalarını, çalışkan, dirençli, araştırmacı, muhalif olmalarını öneriyorum.

Haberin Devamı

İLYAS ODMAN (çağdaş dansçı/32)
Ek iş yapmak şart

ODTÜ İktisat’ta başlayan üniversite hayatım hem bu konuyla ilgilenmediğimi hem de esasında dansla uğraşmam gerektiğini anlamamla yarım kaldı. Türkiye’deki insanların çoğu gibi üniversiteyi “ne yapmak istiyorum?” sorusu üzerinden değil “ne yapmak zorundayım?” sorusu üzerinden seçmiştim. Dansa eğilimimde ailem, bu işin bir meslek olamayacağını düşünmüştü. Bense bunun ancak meslek olarak yapılabilecek bir ‘iş’ olduğu konusunda ısrarlıydım. Sanat da her meslek gibi bir ‘edim’dir, bir ‘yapma eylemi’dir ve süreç içinde uzun soluk almayı becerebilirsen her meslek dalı gibi kariyer çizgisinde ilerler. ODTÜ İktisat’ı bıraktığımda ‘sürünmek’le ihtiyacımdan çok daha fazla para kazanmak arasında bir seçim yaptığımın farkındaydım. Ne sürünmek ne de çok para kazanmak, sadece yaşamak ve yapabildiğim işi severek yapmak istiyordum. Bundan sonra yaşanılan zor şartlar çok da acıtmadı. Hep ana işimle ilişkili işler yaptım; kültür sanat yöneticiliği, şov dansı dansçılığı ya da koreografisi, reklam koreografisi…bir şekilde hareket fikrine yakın işler seçmeye gayret ettim. Diğer işlerin üretimin önüne geçtiği zamanlar olduğunda risk alıp bu işleri bırakıp ‘çulsuzluğa’ geri dönmeyi göze aldım. Hareket edebilmek için zayıf kalmam gerektiği düşünülürse beni doyuracak kadar kazanıyorum. Şaka bir yana, çok az imkan dışında tüm zaman ve enerjinizi sahneye odaklayacak kadar kazanılmıyor. Her zaman bir yan iş yapmalı.

Haberin Devamı

ANSEN ATİLLA (çağdaş sanatçı/34)
Bu soruyu sosyo-ekonomik durum sorduruyor

Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü 5 Nolu Atölye çıkışlıyım. Mezun olurken sanatımı geliştirmekti amacım. Hayallerimin çoğu gerçekleşti. Kendimi şanslı hissediyorum ama sadece bu yetmiyor. Çok çalışmak ve belirli bir disiplini ilke edinmek şart! Tempoyu devam ettirmek, uzun soluklu bir maraton koşucusu olmak ve bu koşunun finish çizgisinin çok uzaklarda olduğunu bilerek yılmadan ilerlemek bir gereklilik. Ama ne yazık ki sanata para kazanmak için başlanmıyor. Onu bir para kazanma vesayeti olarak hiç görmedim. Sanatçının ürettiğinin karşılığını alması çok sonra oluyor. Ülkemizde sanattan para kazanılır mı sorusunu sorduran şeyin sebebi ‘sosyo-ekonomik’ durumun bir sonucu... Son dokuz yıldır çalıştığım galerinin doğru yaklaşımları sayesinde para kazanabiliyorum.

Haberin Devamı

KAMİL FIRAT (fotoğrafçı/52)
Alanınıza saygılıysanız mutlaka karşılığını alırsınız

Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde fotoğraf eğitimi aldım. Sebebi, 80’lerde karanlığa karşı bir şeyler söyleme isteğiydi. En başından beri koşullar ne olursa olsun fotoğraf, hayatımın ana eksenindeydi. O dönemde hayalim, iyi fotoğraf üretmek ve işimden keyif almaktı. Çoğu kişinin ‘boş işler’ dediği bir alanda uğraşmanın ağır bedelleri ve bu bedelleri ödemek zorunda olunduğu bir gerçek. Hele fotoğraf gibi herkesin uzman olduğu(!) bir iş yaparak var olmak fazlasıyla ağır. Geçen 10 yıla kadar kimse fotoğrafa sanat olarak bakmıyordu. Neyse ki son yıllarda galeriler, koleksiyonerler fotoğrafı da keşfetti. Açıkçası önceliğim işlerim satılsın değildi. Arka planında bir şeyler söyleme kaygısı olan fotoğraflar üretiyorum. Sonucunda işleriniz de satılıyor. Evet, sanat karın doyurmaz derler. Ruhunuz maddi dünyaya karşı aç gözlüyse doyurmayacağı çok açık. “Sanat, sepet işleri” lafının üretildiği bir ülkede, tabii ki çoğu kişi sanatı; ‘aylakların, bir baltaya sap olamamış insanların ya da aileden varlıklı ama işlerden uzak tutulması gereken hanımların, beylerin uğraşı’ olarak görmekte. Bense başından beri şuna inanıyorum; uğraştığınız alana ‘saygı’ gösteriyorsanız, mutlaka karşılığını alıyorsunuz.

Haberin Devamı

ŞÜKRAN MORAL (çağdaş sanatçı/40)
Kadından iyi sanatçı olmaz bile dediler

En büyük hayalim sadece sanat yaparak yaşamak ve sanatım yoluyla faydalı olmaktı. Bir kısmı gerçek oldu ama hâlâ çok engel var; mesela koskoca ‘sansür’ belası... Sanat için pek çok fedakarlıkta bulundum. En önemlisi hastalığı sırasında, hatta cenazede bile annemin yanında olamamaktı. 18 yaşımda ailemi, vatanımı terk etmek... Yalnızlık, gurbet ve açlık... Annemin olayı hariç, hiç pişman değilim, her şeye değdi. Beni engellemeye çalışan çok oldu. En yakınlarım, ‘kadınlardan iyi sanatçı olmaz’ diyen galericiler... Sanattan para kazanacağıma her zaman inandım. Ama para odaklı sanat yapmaya asla yanaşmadım. Sadece geçimimi sağlamak için öğretmenlik, rönesans natürmortlarını kopyalama, duvar freskosu gibi işler yaptım. Çağdaş sanatın bugün geldiği yer inanılmaz, milyar dolarlık işler de var. Ben de para kazanıyorum ama bu göreceli bir kavram. Neye göre çok, neye göre az? Son bir ay içinde iki önemli yurt dışı satışıma bakınca memnun oluyorum ama Damien Hirst’ün milyar dolarlık satışları az kazandığımı düşündürüyor.

SİNAN SÜLÜN (yazar/32)
Sadece ruhum doyuyor

Üniversitede iktisat oku, bankacı olur rahat edersin dediler. İyi kazanıyordu takım elbiseliler. Hiç sevmedim iktisadı. Okul bitince gazeteci, yazar olmak istedim. Üniversitede eğitim yeri amfi, öğrenim yeri kantindir. Diğer öğrencilerin hayalperestler, enteller, münzeviler gibi isim taktıkları tuhaf insanlarla tanıştım. Her biri sanatın bir başka disipliniyle ilgileniyordu. Onlar sayesinde 22 yaşımda yazar olmaya karar verdim. Fakat çok şanslı değildim. Yazar olmak istiyordum ama hayatımı sürdürmek için sabah sekiz, akşam altı işlerde çalışmak zorunda kaldım. Bu arada annem bir an önce yuva kurmamı istiyordu. Yani anlayacağınız, yaşadığım gerçeklikle hayallerimin arasında sıkışıp kalıyordum. Biraz zor ve uzun oldu ama geçen sene Karahindiba adlı öykü kitabını çıkarınca en önemli hayalim gerçekleşti. Ama kazandığım para, kitabı yazmak için okuduğum kitapların ancak dörtte birini karşıladı. Diğer hayalim, Kültür Mafyası adlı kültür sanat sitesi ve dergisini oluşturmaktı. Aslında annemin ve insanların kaygılarını anlıyorum. Ben de içinde bulunduğum gerçekliğin farkındayım. Türkiye’de ne yazık ki yazarlığın dilemması çok. İp cambazlığı gibi. Herkes ip cambazını hayranlıkla izler ama kimse çocuğunun cambaz olmasını istemez. Evet, sanatla karnım doymuyor sadece ruhum doyuyor. Bu da mutlu olmak için önemli bir neden sayılır...

ÖZTÜRK İLMAZ (müzisyen/36)
Aileyle omuz omuza mücadele şart

Lise biter bitmez, barda müzik yapmaya başladığım için açık öğretimi tercih ettim. Ancak en başta ailemle omuz omuza mücadele etmem gerekti. Ardından ilk albüm gelince bu dünyanın içine girmiş oldum. Aklımda sadece sahnede şarkı söylemek vardı. Bu şekilde mutlu olacağımı düşünüyordum, diğer şeyler kendiliğinden hallolur demiştim. Öyle de oldu. Sürekli şarkı söyleyerek insanları mutlu ediyorum. Ne zaman ki sadece para için çalarsam, işte o zaman Öztürk bitmiş olur. Ama sanattan para kazanılabileceğine inanıyorum. Sadece bu paralar kazanılırken kendinizden ödün vermemelisiniz.

SANEM ÖGE (oyuncu/35)
Korkularla mücadele etmek gerek

İstanbul Üniversitesi’nde sanat tarihiyle birlikte Şahika Tekand’ın Studio Oyuncuları oyunculuk atölyesinde iki sene eğitim aldım. İTÜ Sanat Tarihi’nde yüksek lisansın ardından Kadir Has Üniversitesi’nde oyunculuk yuksek lisansı yaptım. Geleceğe yönelik ‘mutlu olmak’tan başka hayalim yoktu. Hala yok. John Lennon’a sormuşlar; “Büyüyünce ne olmak istiyorsun?” diye, “Mutlu olmak istiyorum” demiş. Bence gayet dolu, yeterli ve gerçekleştirilmesi zor bir hayal. Sanat da, kişinin mutlu olmak için ‘ihtiyaç duyduğu’ bir besin. Bu hayal, bu sene hem tiyatro hem de sinema dalında gelen iki ödülle gerçek oldu. Ama bu yolda en çok kendi korkularımla mücadele ettim. Özellikle geleceğe dair olanlar. Ardından da yakın çevremdekilerin korkularıyla... En başta babam korumaya çalışmıştı beni. Ama başka yan işlerden de para kazanabildiğimi görünce biraz rahatladı. Bense hiç düşünmemiştim para kazanabilecek miyim, diye. Sanat, karın doyurmaktan ziyade ruhu doyurmak ihtiyacından çıkan bir dürtü olmalı. Karın doyurmak, bundan sonra gelen ikincil bir ihtiyaç. Kendime yetecek kadar kazanabiliyorum. Sadece kimi zaman gazetecilik, editörlük, çevirmenlik gibi ekstra işler yapmak zorunda kaldım.

AHMET ÜMİT (yazar/52)
Daha yeni yeni para kazanıyorum

22 yaşındaydım ilk öykümü yazdığımda. Para kazanma kaygım yoktu. Profesyonel devrimcilik yapıyordum Türkiye Komünist Partisi’nin başında. Yazarak dünyayı değiştirebilirim diye düşünüyordum. Orhan Kemal, Sait Faik, Nazım Hikmet vardı örnek olarak önümde. Çok romantik duygularla yapıyordum bu işi. Evliydim, çocuğum vardı. Biraz ailem, biraz da örgütten para geliyordu. Ama çoğunlukla yarı zamanlı işler buluyordum. Perşembe pazarında demir sattım, su kuyusu kazdım mesela... İlk altı kitabım iki-üç bin satıyordu, bu da ancak kendi maasrafını karşılıyordu. Reklam ajansı ve Cem Yayınevi’nde çalıştım. Bu sayede romanlarıma devam edebildim. 2000’de yani, 18 yıl sonra Patasana adlı kitabım 10 baskıyla 20 bin adet satış yaptı ve çark dönmeye başladı. Ardından gelen kitaplar da çok sattı. Daha yeni yeni para kazanıyorum. Yılda 500 bin kitabım satılıyor. Anlayacağınız, birdenbire olmadı bunlar. 30 yıllık bir deneyim, tırnaklarla kazıma... Piyasaya yeni atılacak arkadaşlara sanatçı olup para kazanacaksın, diyemem. Bunun garantisi yok. Muhtemelen kazanamaz. Bu çoğunlukla bir şans ya da bazı şeylerin denk düşmesi. Para kazanmak için sanat, iyi bir yatırım alanı değil.

GÜNSELİ KATO (çağdaş sanatçı/56)
Tanısınlar diye yapmadığım kalmadı

Sanat kişinin kendi tercihi, para kazanmak için yapılmıyor. Badiresi, parasızlıklarıyla o yolda ilerliyorsun. Tabii ki ayakta kalabilmek için bir şeyler yapılması gerek. Ailem destekledi beni. Bunun yanı sıra 20-40 yaş arasında Japonya’da Osmanlı sanatı öğreterek hayatımı kazandım. Sanat, şanstır bir yerde. Ben orta halli olanlardanım. Çok çaba harcayıp çok üretiyorum. Bahçeşehir Üniversitesi’nde ders veriyorum, televizyon programım var. Türkiye’ye 97’de döndüğümde beş sene hiç para kazanmadım. Kendimi tanıtmak için performans yaptım. Kendi gayretim, dostlarımın yardımıyla beş performans yaptım Aya İrini, Topkapı Sarayı gibi tarihi mekanlarda. Ancak beş seneden sonra beni tanıdıklarında sanattan para kazandım.

ENGİN ALKAN (yönetmen-oyuncu/47)
Sefaleti göze alarak yola çıktım

Sanat için yola çıkmış biri efsanedeki Prometeus’la aynı savaşımı verir; Tanrılarla cenge tutuşur. Benim de mücadelem farklı olmadı. Bu çağda toplumumuzun ‘Tanrı’ları efsanedekinden farklıydı tabii; Boşvermişlik Tanrısı, Küçümseme Tanrısı, Para Her Şeydir Tanrısı, Ezbercilik Tanrısı, Statükoculuk Tanrısı, İktidar Bende Tanrısı, Adam Kayırma Tanrısı, Taklitçilik Tanrısı... Bu mesleği yapmamı en çok isteyen annem dahil herkes “Sanattan para kazanamazsın” dedi. ‘Heves’ gibi algılayanlar, ‘başarısızlık’ gibi görenler, hatta “Peki esas işin ne olacak?” sorusunu soran oldu. İlginçtir; sınavlara hazırlanırken ‘profesyoneller’ bile beni vazgeçirmeye çabaladı. Benim için de hele o zamanlar, yani 30 yıl kadar önce, bu işten para kazanmayı düşlemek gerçekten abestti. TV sektörü ve yan çalışma alanları yoktu. Sinema ölmüştü. Ama bunların hiçbiri umurumda olmadı. Yapmak istediğim şeyi biliyordum ve ‘sefalet’i göze aldım. Seslendirme, sunuculuk, animatörlük, setlerde figüranlık hatta barlarda şarkı söylemeye varıncaya kadar pek çok iş yaptım. Mesleğimden de para kazandım. Şehir Tiyatroları’nda çalışıyor olmam bana düzenli bir gelir sağladı. Ancak bu gün yaşadığım standardı TV dizileri, seslendirme, öğretmenlik gibi yan işlerle edindim.

BEYHAN MURPHY (sanat yönetmeni-koreograf/54)
Karnım doyuyor ama aklım, gözüm ve keyfim asla

Tabii ki hem zorluklar hem kolaylıklar yaşadım. Ama bardağın yarısı boş yerine yarısı dolu bakış açısını temel alarak çalıştım. Sanattan çok fazla para kazanabileceğimi düşünmedim hiç ya da kendimi para kazanılabilecek bir konuma getirmek için çaba sarf etmedim. Türkiye’deki sistemde emeğimizin karşılığını almıyoruz. Sadece geçinecek kadar para kazandım, kazanıyorum. Devlette İstanbul şartlarına uyarlanmamış bir ödenek sistemi olduğu sürece farklı olmayacak zaten. Karın doymasından ne anladığınıza bağlı biraz... Evet çok şükür, karnım doyuyor. Ama aklım, gözüm ya da keyfim doyuyor mu? Tabii ki hayır.

Tiyatroda en fazla 3 bin lira

Tiyatrolarda kazanç durumu çalışılan yere göre değişiyor. Eğer gözü kara bir alternatif tiyatro oyuncusuysanız oyun başına elinize geçecek miktar en fazla 50 lira. Ama özel tiyatrolarda bu rakam oyun başına 250 liraya kadar çıkıyor. Şehir ve Devlet Tiyatrosu’nda durum biraz daha iç açıcı. Örneğin Şehir Tiyatrosu’nda kadrolu çalışanlar 1600-2500 lira arasında kazanabiliyor. Bunlara kimi zaman ikramiye ve teşvik primleri eklense de, sonuçta çok fazla bir artış görülmüyor. Yevmiyeli çalışanlarsa en fazla 1300-1900 lira arasında maaş kazanabiliyor. Devlet tiyatrolarında da durum aşağı yukarı aynı. Kadroluların aylık kazancı ortalama 1500-2000 lira civarında.

Dizi oyuncuları yaşadı!

TV oyuncuları tabii ki tiyatro sahnesindekilere göre çok daha fazla kazanıyor. Bunun en büyük sebeplerinden biri reklam ve sponsorluk. Buradaki tek ayrıntı dizinin yeterince reyting alabilmesi ve oyuncunun yıldız olması. Çünkü dizilerdeki figüranlar tüm gün yorulmalarına rağmen günde 100-150 lira arasında kazanabiliyor. Yıldız oyuncularsa bunun tam aksine 20-60 bin lira arasında alıyor. Örneğin Sultan dizisinin başrolü Nurgül Yeşilçay 55 bin, Muhteşem Yüzyıl’ın Kanuni Sultan Süleyman’ı Halit Ergenç 45 bin, Kuzey Güney’deki Kıvanç Tatlıtuğ 50 bin lira kazanıyor.

Plastik sanatlarda durum çok değişken

Bugün piyasada bazı yeni mezun sanatçıların tuval eserleri (100x100cm.-150x150 cm. arasındaki ebatlar) galerilerde 5000-10.000 lira fiyat aralığında satılıyor. Ama bunun yanında usta isimlerin işlerinin fiyatları milyon dolarlara kadar çıkabiliyor. Peki, piyasaya yeni girecek bir sanatçı nasıl bir yol izlemeli. İşte size rehber:
* Öncelikle çizgisini beğendiği küratörlere kendini tanıtmalı.
* Ardından çalıştığı sanatçıları beğendiği galerilere dosyalarını göndermeli.
* Doğru tanıtım yolları aranmalı, çizgiden hiçbir zaman şaşılmamalı.

Yeni müzik grubu olmak zor

Müzik grupları ya da kişiler piyasaya atılırken öncelikle deneme konserleri veriyor. Eğer yeterli derecede izleyici toplayabilirlerse mekân sahibinden başka gecelerde de çalmaları için teklif alabiliyorlar. Rüştünü biraz ispatlamış grup ya da kişiler bir gecede en fazla bin lira kazanabiliyor. Orta seviyedeki sanatçılarda fiyat en fazla üç bin liraya çıkarken, bol hayranlı müzisyenlerde durum 30-40 bin lirayı buluyor. Büyük yıldızlardaysa fiyat çok daha farklı. Örneğin Ajda Pekkan ve Hadise konser başına 80 bin, Sıla 50 bin, Serdar Ortaç 85 bin, Volkan Konak 75 bin lira gibi rakamlara sahne alabiliyor.

En çok onlar kazanıyor!

* Yaşayan en pahalı Türk ressamı Burhan Doğançay. Kendisi hâlâ hayatteyken Mavi Senfoni isimli tablosu 2 milyon 200 bin liraya satıldı.
* Cem Yılmaz ‘2011 Vergi Rekortmenleri’ listesinde 2.48 milyon lirayla 71. sırada yer alıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!