Sanat bir üretkenlik kadınlık da öyle

Güncelleme Tarihi:

Sanat bir üretkenlik kadınlık da öyle
Oluşturulma Tarihi: Aralık 02, 2011 01:55

Son yılların en başarılı genç sanatçılarından Leyla Gediz (37), yeni sergisi ‘Gelecek Program’ı Rampa’da açtı. Sergide, ailesiyle geçirdiği zamanları bir tür etüde dönüştürdüğü ‘Loş Bahçe’, günlük iletişim dilinin beyaz yalanlarını, buluşmalara engel olarak gösterilen manileri ve gelecek zamanlar için verilen sözleri tipografik imajlar olarak kullandığı ‘Görüştük/Görüşemedik’, kendisine destek veren arkadaşlarının portrelerinden oluşan ‘Portre’ serileri görülüyor. “Bu sergi benim için, belli bir aradan sonra geleceğe tekrar umutla bakmaya başlamanın, bu geçişin, iyileşmenin sergisi” diyen Leyla Gediz’le değişim sürecini ve aile kavramını konuştuk.

Haberin Devamı

Bunca yıldır fotoğraftan portreler kurgulamıştınız. Bu kez modelle birebir çalışmak nasıl bir deneyimdi?
- Yaş ilerledikçe hayatı kavramaya dair daha büyük açlık duyuyor, bütünü anlamaya çalışıyor, gerçek olanı karşınıza almak istiyorsunuz. Sonuçta fotoğrafın kendisi zaten bir kurgu ve seçilmiş bir kare. Belki bahçede de şövalemi bir yere kurup görüntüyü seçiyorum ama orada akış devam ediyor. Durduran ben olmuyorum. Başka etkenler oluyor ve resim öyle bitiyor. Bu durum portre çalışmalarında da devam ediyor. Karşımdaki oturmak istemiyor daha fazla, bir yere yetişmesi gerekiyor. Kendi başınıza bir fotoğrafla karşı karşıya olduğunuzda daha risksiz. Bu daha heyecanlı. Geçmişte arkadaşlarımın fotoğraflarından çok resim yaptım. İlk defa bu sergi temaları için fotoğraftan çalışmadım. Hareket eden bir yüzün mimiklerini ya da ışığı her saniye farklı alan bir bahçenin o anını yakalamaya çalışmak çok farklı bir deneyimdi.

Haberin Devamı

Peki bu etkenler sizde farklı bir çalışma tarzı yarattı mı?
- Resmi, daha doğal bir döngü içine soktu. Örneğin, altı saat bir işin üzerinde çalışmak çok da sağlıklı bir şey değil. Karşımdaki insan yorulduğunda aslında benim de yorulmuş olduğumu fark ettim. Fotoğraf olduğunda bana bunu hatırlatacak bir etken olmuyor. Bu paylaşım iyi geldi. Bu seriler hayatımı biraz daha dengeli ve düzenli bir hale getirdi. Zaten aradığım da buydu.


KENDİ KALIBIMDAN ÇIKMAYA ÇALIŞIYORUM

Bunu fark ettikten sonra mı değişimler başladı. Mesela galeri bile değiştirdiniz...
- Tabii. Bir ara verdim galeri değiştirdiğim dönem. Yeniden başladığımda daha farklı bir hız ve disiplinde, beni tüketmeyecek şekilde çalışmaya başladım. Öyle ki bundan sonraki dönemlerde devam edebilmek adına... Her şeyi yeni baştan düşündüm. Bu tarzla yola çıkınca örneğin arkadaşlarımın yüzlerinde hayata, bugüne dair yakalamaya çalıştığım şeyler hep biraz daha yavaş, daha dikkatli ve uzun bakmayı gerektiriyor. Yavaşlamanın getirileri olduğunu fark ettim. Sadece kendi yaşadığım gerçeklik bazında değil de biraz daha bütün olarak bakıyorum artık. Kendi kalıbımdan çıkmaya çalışıyorum. Daha evvel sır olarak resimlerimin içinde saklı tuttuğum şeyleri burada biraz daha açık bir dille paylaşıyorum.

Haberin Devamı

Serginin adı ‘Gelecek Program’. Gelecek kurma telaşını anlatıyor sanki. Sizin telaşlarınızdan ne kadar var bu başlığın altında?
- ‘Gelecek Program’ başlığında hoşuma giden, vaat barındırması. Pozitif bir konu. Umutla bakmayı öneriyor. Gelecekle ilgili çok daha umutsuz olduğum dönemler geçirdim. Çok karamsar olduğum, gelecek beklentimin çok ciddi yara aldığı mutsuz dönemler oldu. Dolayısıyla; bu sergi benim için bir aradan sonra geleceğe tekrar umutla bakmaya başlamanın, bu geçişin, iyileşmenin sergisi. Bu dönemde bana en çok faydası bulunmuş insanlar, arkadaşlarım. Onların da resimlerini yapmak beni çok iyileştirdi.


O YUNUS RESMİ ASLINDA OTOPORTREM

Haberin Devamı

Neden hep kadınlar var peki?
- Aile meselesine kendi bakış açımdan yaklaştım bir kadın olarak. Dolayısıyla aynı şekilde bu açıdan gelecek kurma kaygısına bakarsak, kadının bulunduğu yerden sorguluyorum. Diğer arkadaşlarımın bununla ilgili neresinde olduğunu anlamak istedim. Aile konusunu erkek arkadaşlarımla da paylaşabilirim ama içgüdüsel olarak en iyi paylaşabileceğim yine kadınlar oluyor. Kadın olmakla ilgili bu kadar çok düşündüğüm bir sergi daha yapmamıştım.

Belki de yaşın ilerlemesiyle birlikte ‘kadın’ olarak kendinizi mi sorgulamaya başladınız öncelikle?
- Evet, bu dünyadaki yerim nedir, gibi sorularla başladı. Sanat bir üretkenlik, kadınlık da öyle. Annelikle sanatçılık arasındaki ilişkiyi anlamak istedim. Bir kadın sanatçı olmak demek, üretkenliğinizin büyük bir kısmını yaptığınız işe akıtmak anlamına geliyor. Her sergi öncesinde doğum sancısı çekiyorum mesela. Hayatımda da acaba evlenecek miyim, çocuk yapacak mıyım gibi sorularla doldu kafam, bunlarla ilgili umutsuzluklar yaşadım. Ama artık bunlar önemli sorular olmaktan çıktı. Bu sorular benim canımı yaktığı dönemde bu sergiyi ortaya koydum. Bana en çok dokunan konuları işliyorum sonuçta. Bundan önceki sergilerimde çocukluktan bir türlü çıkamamak ve çocuk-kadın olmanın, arada sıkışmışlığın sonuçları vardı. Belki o anlamda kendimi çevremdeki diğer kadınlarla kıyaslamam, onlara bakarak onları aynalarım gibi görüp kendimi sorgulamam, anlamaya çalışmam, kendimi bir kadın olarak diğer kadınların içinde konumlandırmaya çalışmam var.

Haberin Devamı

Çocukluk dönemi bitti dediniz ama girişte, çocukluğunuzdaki banyo oyuncağının temsili olan yunus resmi dikkat çekiyor. Kapattığınız çocuk-kadın dönemine bir gönderme mi yapıyor?
- İçimdeki çocuğu öldürmek gibi bir derdim yok. Aslında o resim bir otoportre. Kendimi çok bütünleştirdim onunla. Serginin en başında geliyor olmasının sebebi, mutsuz bir dönemimi anlatıyor olması. Sadece kurduğunuzda yüzen bir balık var ve bu durum insanın içine dokunuyor. Onu çalıştırmak, yüzer halde tutmak buradaki amaç. Tıpkı benim gibi... Benim mutsuz, yalnız dönemimden sergideki bütün bu arkadaşlarımla hayata döndüğüm yere gönderme yapıyor. O balığı tekrar kuracak insanlara ihtiyacım vardı, onlar da ortaya çıktı.

Haberin Devamı

MUTLU OLMAK İÇİN DAYATILANLARI UYGULAMAK ŞART MI

Aile kavramı üzerine sormak istediğim soru şu: “Mutlu olmak için bize dayatılan bu çekirdek aile modelini yeniden canlandırmak şart mı?” Örneğin ben böyle bir aileden geliyorum, ama gelecekte mutlu olabilmek için bu modeli oluşturmaktan başka seçeneğim yok mu? Bence eş olmak, ilişki kurmak ve çocuk sahibi olmak için illa da bu modeli ayakta tutmak gerekmiyor. Alternatif beraberlikler de mümkün. Ana model bazen bireye çok zarar verici de olabiliyor. Bu konuyu işlerken özellikle ‘Türkiye’deki aile kavramı’ diyerek lokalleşme çabasına girmedim. Kullandığım imge zaten Kodak’ın uluslararası alanda yaydığı bir imaj. Farklı kıtalar, ülkelerde toplumun hangi kesimine baktığınızla alakalı olarak, bizdeki kadar birbiri üzerine baskı kurabilen aileler olduğunu gördüm. Bence çekirdek aile fikri, buna sahip olmayan kişileri üzmeye yarıyor. Sevgililer Günü’nde sevgilisi olmayan ya da Anneler Günü’nde annesini kaybedenlerin hissettikleri gibi... Çekirdek aile kurgusu, çok farklı nedenlerle buna sahip olmayan insanlar için biraz tehdit unsuru taşır. Benim buradaki ‘nükleer atak’ işimle dile getirmeye çalıştığım da buydu. Kendimi bu çekirdek aile kurma beklentisinden özgürleştirmek istedim biraz da. Bu beklentiyi ve bunun getirebileceği hayal kırıklığı ve mutsuzluklardan sıyrılmak istedim.


EN ÇOK BU PORTRE ZORLADI

Leyla Gediz’in resmettiği portreler arasında ablası Rana Hanım’ınki de var. Üstelik nasıl yapıldığının filmi de gösteriliyor. Kaan Karacehennem ve Franz von Bodelschwingh’in yönetmenliğini yaptığı 75 dakikalık film için bakın Gediz ne diyor: “Aile temasına gönderme yapacak şekilde ablam Rana’nın portesini yaptım ve bunu bir film haline getirdik. Diğerlerine göre daha gergin geçti. Ne de olsa biz bir aileyiz ve bu kadar çekişme olur tabii ki. Ama onun kendine güveni, beni de rahat ettirdi. Her ne kadar bu film bizim için bir katalizatör olduysa, birbirimize daha çok bağlandıysak da, filmi kendimiz için yapmadık. En başta izleyici için yaptık. Hem bir resmin nasıl ortaya çıktığını izleyebilmeleri, hem de resim etrafındaki kurgunun nasıl olduğunu görmeleri için... En güzel kısmı da portreleyen kişi, yani benim de portreleniyorum olmam.”


 


 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!