Oluşturulma Tarihi: Ekim 06, 2002 00:00
Ben Ahmet Altan'ın son kitabının ‘‘çöp’’ olmadığını düşünüyorum. Kafadan girdim meseleye ama bakınız tepede ne yazıyor?Bugün böyle. Doğru ya da yanlış, katılırsınız ya da katılmazsınız samimi kanaatler dayayacağım önünüze. Çöp, değil kardeşim! Hem kim karar veriyor buna? Son derece çarpıcı tespitler vardı. Yok efendim 8 ayda kitap mı yazılırmış? Çok hızlıymış. Bana ne, kaç zamanda yazılmış, ben okuduğum şeye bakarım, beni sürüklüyor mu sürüklemiyor mu, kendini bana okutturuyor mu, okutturmuyor mu? Adam da ‘‘Bu benim baş yapıtım!’’ diye çıkmadı ya ortaya. İlla bir şeyin bokunu çıkaracağız. İlla birinin ümüğüne yapışacağız. Kıskançlık bile daha zarifçe yapılır. Ama yok. Göstere göstere kıskanıyoruz. Efendim neden o kadar çok röportaj yapılmış. E yapılır. Aldatma, kadınlar ve ilişkiler üzerine konuşabileceğiniz kaç tane adam var bu memlekette? Adam size habire başlık olabilecek şeyler söylüyor, üstelik bu meselelere kafa yormuş biri, bu meseleler de, takdir edersiniz ki, hepimizin ilgisini çekiyor. Yani insanlar Ahmet Altan'la babasının hayrına gidip röportaj yapmıyor. Samimi kanaatim odur ki, kitap çalıntı filan da değil. Ne alakası var? Ya da yeryüzündeki bütün kitaplar çalıntı. Milliyet Gazetesi'nin yaptığına gelince, ağır buluyorum. Ama buna karşılık Ahmet Altan'a da katılmıyorum. Bütün bir medyanın bir olup onu linç etmeye çalıştığına, her şeyin bir komplo olduğuna inanmıyorum. Oh be ne güzelmiş samimi kanaat yazmak.*Bu F.Bahçe beni öldürüyor. Evet, samimi kanaatim bu. Ben aslında Fenerli filan değilim. Ama nedense hayatıma giren bütün erkekler Fenerli. Bir tane bile G.Saraylı olmaz mı? Olmuyor. Ve nedense normal Fenerliler değil, hep koyu Fenerliler beni buluyor. Fener bir türlü istikrarı tutturamıyor. Onlar mahvoluyor. Haliyle ben de. Yeter be. Ruh hastası yapar bu Fener insanı. Maçtan önce surat. Ondan sonra surat. Sanki apartman yıkılıyor. Her hafta, her hafta maçlara gidiliyor. Akan sular duruyor. F. Bahçe üzerine espri bile yapılamıyor. Evde matem havasından sıkıldım. Yok mudur bu Fener'i kurtaracak biri? Samimi kanaatim odur ki, samimi bir kurtarıcı gerekiyor bu Fener'e. Allah rızası için. Yoksa ruhumuz huzur bulamayacak.*Niye ikide bir ‘‘Derviş bitti’’ başlıkları atılıyor. Gıcık oluyorum. Bir kısım insanların bu adamla alıp veremediği ne var? Neyse, samimi kanaatim şudur ki, şimdi lüfer zamanı. Samimi kanaatim şudur ki, Çağla Şikel'in de fazla üzerine gidiliyor. Samimi kanaatim şudur ki, telefon mesajlarından, özellikle de Uzan propagandasından yıldım, 542'li bir cep telefonuna sahip olmaz olaydım! Samimi kanaatim şudur ki, ben bu yazıyı bitirip aşağıya inmezsem uçağı kaçıracağım. Nemrut'a filan gidemeyeceğim. Ve sevgilim kafamı kıracak. Hadi bana eyvallah.Bir jinekolog, hastasına kocanız sizi aldatıyordeme hakkına sahip mi, değil mi?Yazılarınızı ilgiyle okuyan bir doktorum. Açık sözlüsünüz. Keşke hepimiz öyle olabilsek. Kendinize dair pek çok itirafta bulunabiliyorsunuz. Ben de şimdi size bir itirafta bulunacağım. Ama ismimin sizde gizli kalmasını rica ediyorum. Bir jinekolog olarak şimdiye kadar karşılaştığım hastaların pek çoğunun kocaları tarafından aldatıldığını tespit etmiş olmama rağmen, bunu onlara hiçbir zaman direkt olarak söylemedim. Biliyorsunuz aile mutlulukları her şeyden önemli! Oysa biz doktorlar, tespit etmiş olduğumuz enfeksiyonlardan neyin ne olduğunu rahatlıkla anlayabiliyoruz. Ve ne yapıyoruz? Kocaları çaktırmadan bir köşeye çekerek, uyarıyoruz. Geçen gün az kalsın bir hanımefendiye durumu açık seçik söyleyecektim. Ama durdum. Üzerime vazife değil dedim. Sonra düşündüm. Gerçekten öyle mi? Belki de bir doktor olarak ben hastama gerçeği söylemeliydim? Çünkü o kendisinde bir kusur olduğunu düşünüyor ve kahroluyor. (Dr. A. K.)- Anlattığınız şey çok ilginç. Ama bana ne yapılması gerektiğini soruyorsanız, çok zor. Ancak şöyle söyleyebilirim, ben olsam ne yapardım? Doktor değilim. Sizin yerinizde de değilim. Ama bir empati yapma imkanı olsaydı, galiba ben yapmazdım. Çünkü bu birini ihbar etmeye girer. Benim aldığım eğitimde (Bom bom bom... Bombalaki bombalaki bom bom... Tarsus Tarsus zım zım zım... Kolej, kolej...) yanındakini, bir arkadaşını, bir sırrı, bildiğini ele vermek ayıptır. Racona uymaz!KADINLAR BÖYLE SEVİŞEMEZAdım Semiha A. Geçtiğimiz günlerde Antalya'da yapılan 19. Ulusal Nefroloji kongerisine katıldım. Kongre içinde bir de piyanist Tuluyhan Uğurlu konseri vardı. Uğurlu'yu daha önce hiç dinlememiştim ama basından takip etmiştim. O, ‘‘Kadınlar piyano çalamaz!’’ diyen zattı. Ben de bu yargısına sinir olduğum için, kongrenin o bölümüne katılmak istemedim. Ne var ki, yabancı doktorlar da ısrar edince, ‘‘Yarısında çıkarım nasıl olsa’’ düşüncesiyle salona girdim. 1700 dinleyici vardı konserde. Ve Tuluyhan Uğurlu sahneye çıktı. İnanamadım. Onu dinlerken ben utandım. Neden utandığımı ancak konserin sonunda anladım. Bu adam resmen piyanoyla sevişiyordu. Final ise orgazmdı. İnsanlar deliye döndüler, kutlamak için ayağa fırladılar. Ve biliyor musunuz ne oldu? Ben kendi adıma, artık, tuhaf bir şekilde Tuluyhan Uğurlu'nun ‘‘Kadınlar piyano çalamaz’’ sözünü kabulleniyorum. Adam haklı. Çünkü bu adam, piyanoyu kadın yerine koyuyor, gözlerimle gördüm, okşuyor, tahrik ediyor ve sonuca ulaşıyor. Kadınların sevişmesi ise daha farklı. Böyle sevişebilen kadın olamayacağını düşünüyorum. (Semiha A.)- Nedenmiş o? Niye böyle bir kalemde, bir cümlenin içinde harcanıverdik, anlamam mümkün değil. Tuluyhan Uğurlu piyanosunu kadın yerine koyabiliyor da, biz kadınlar neden piyanoyu adam sıfatına sokamıyor muşuz bakalım! Biraz gayret edersek herşeyi yapabiliriz. O yüzden bu iddianızı kabul etmek çok zor. Bunu bir şartlanma olarak değerlendiriyorum. Siz üzerinde biraz çalışın bakalım.
button