Oluşturulma Tarihi: Eylül 11, 2004 00:00
Basiret dediğiniz bir kez bağlanmayagörsün... Kördüğüm gibidir valla, çözülmez de çözülmez...İlle ki görmek istediğiniz bir
film vardır meselá; yolunuz, vuslata eremeyen áşıklar misáli, bir türlü kesişmez de kesişmez...Ne zamandır merak ettiğiniz film, atıyorum, Festival sırasında gösterilir; kaçırırsınız...Merak ettiğiniz o film, ballısınız ya, festivalden sonra vizyona girer; yine kaçırırsınız...Kış biter, yaz gelir; o bir türlü yakalayamadığınız film, kimi sinemalarda ‘eleştirmenlerin seçtikleri’ ya da ne bileyim, ‘senenin iyileri’ başlığı altında düzenlenen toplu gösterimlerde gösterilir; yine kaçırırsınız...Sonra sonra, zaman geçer, film televizyona ‘düşer’, televizyonda ilk kez gösterilir; yine kaçırırsınız...Sonra bir kez daha gösterilir; yine kaçırırsınız...Sonra bir kez daha gösterilir...Artık mevzuu gurur meselesi yapmışsınızdır; programlar iptal edip TV’nin karşısına konuşlanmaya ahdedersiniz.Fakat izletmeyen Allah izletmez kardeşim:
Trafik sıkışır, bir dosttan ‘Kötüyüm, yetiş Elmor’ telefonu gelir, iptal edilemez bir randevu peydahlanır, gözden çıkarılamaz flörtöz bir muhabbet sarkar...Kaçıracağınız varsa o filmi, ille ki kaçırırsınız...Bir haftaya yakındır evde tecrit edilmiş vaziyetteyim.Kucağımda yayılmış gazeteler, elimde kumanda; banyoya gitmek ve kemirecek bir şeyler hazırlamak haricinde sadece ve sadece zaplıyorum.Bir aydır milletin dilinde hep aynı nakarat: ‘Şakşuka’yı seyrettin mi?’Seyretmedim...Ve fakat: Hastayım ve televizyon karşısında pranga eskitmekteyim. Beş gün-beş gece boyunca eve hapisim.O zaman zarfında rastlarım diye umuyorum.Uyuduğum zamanlar haricinde her daim ekran karşısındayım. Şimdi rastlamazsam ne zaman rastlayacağım?Yanılıyorum...Basiret meselesi dedik ya, avucumu yalıyorum...Şu geçtiğimiz hafta, Tarık Mengüç’ü bilmem kaç programda konuk olarak izledim ama klibini görebildim mi; yok...Hani bunun için ağlayasım da yok... Tamam yani, bünyenin zaten bir ayağı aksak dengesi, ilaçlardan ve virüslerden dolayı iyiden iyiye sapıtmış olabilir ama merak ettiğim bir klibi denk düşürüp izleyemedim diye intihar edecek de değilim.Nasılsa yolu patlıcan, yoğurt ve domatesten geçen herkesle bir gün bir yerde buluşuruz.Yoğurt dedim de, Tarık Mengüç’ün Şakşuka’sını izlemek nasip olamadı ama kendilerinin güftesini yazdığı bir şarkıyı çok şükür ki nihayet dinleme saadetine gark olabildim.Ben size Ayça Tekindor’un söylediği ‘Yıkılıyo’dan bahsettiğimi söyleyeyim, siz de varın benim saadetimin boyutunu hesap edin... Şimdi, valla ne demeli bilemiyorum. Ayça Tekindor, bildiğiniz üzre, konservatuvar mezunu bir kemancı. Zaga’da şahane bir şekilde parladıktan sonra niyeyse yolunu, eller havaya barlarının halkla ilişkilerini yürütmek, onunla bununla sabahın erken saatlerinde çorbacılarda görünmek ve önce bir skecin, sonra da ondan ilham alan bir reklam kampanyasının sloganının artanından pantolon çıkarıp nemasını
yemek istikametinde çizmeye karar verdi.Tekindor’un söylediği ‘Yıkılıyo’, Yunan şarkıcı Eli Kokinou’nun seslendirdiği Masai adlı şarkının, Phoebus Tassopoulos’a ait bestesi üzerine Türkçe söz yazılmış háli.Aynı besteyi, başka sözlerle, ‘Yakışır’ ismiyle Burcu Güneş de seslendirdi.Bu aralar böyle bir hál var biliyorsunuz. Serdar Ortaç’ın Beni Unut, Abidin’in ise Boşuna ismiyle seslendirdiği Sotis Volanis şarkısını, yetmezmiş gibi bir de Emre Altuğ’a satmaya kalkmışlardı misál.Piyasaya yeni bir albüm mü çıkarılacak, yeni adet bu: Ortaya bir Yunan bestesi düşüyor; sonra birileri onun üzerine seslendirenin mizacına uygun sözler döşeniyor.Tarık Mengüç, verdiği bir röportajda, şarkı sözlerini nasıl yazdığını anlatıyordu: Davut Güloğlu’na bakıyormuş; bundan ne çıkar diye düşünüyormuş; Katula Katula’yı yazıyormuş.Kendine bakmış; ‘Ulan benden ne çıkar? Şakşuka çıkar’ demiş.Eh işte; Mengüç, Ayça Tekindor’a da bakmış ve mizaç bu ya, ortaya Yıkılıyo çıkmış.Ayça Tekindor, şarkının klibinde, üzerine bir çıkartma gibi yapışmış şımarık zilli edalarıyla, saçlarını filan çekiştirerek, pek seksi çalımlarla, diline çiklet misáli doladığı nakaratı attırıyor:‘Buraları yıkılıyo / Benden yıkılıyo / Her gün peşime / Bıyıklı takılıyo / Ben seni seçtim / Tahminin doğru / Yasla başını hadi / Degajeme doğru...’Ha, pardon, kendisi aynı zamanda, o çoook pahalı kemanını da çalıyor. Hani kendisini ilk etapta şöhrete taşıyan şu meşhur keman...Yalnız keman, klipte niyeyse Tekindor’un eline pek oturmuyor, daha doğrusu, biraz eğreti duruyor.Nasıl ifade etmeli; sanki Ayça Tekindor yıkıldıkça ve peşine bıyıklı takıldıkça; kemancağız utancından inim inim inliyor.Bilemiyorum, belki saçmalıyorum... Belki de ateşim hálá yüksektir...Ya da belki bu durumun sebebi, Ayça Tekindor’a bakarken artık gözümüzün önüne yıkılan bir degajeden başka bir şey gelmemesidir.Yazık diyelim, ne denir...
button