Güncelleme Tarihi:
Nereden başladın? Nasıl geldin bugünlere kadar?
- Mavi’nin hayat yolculuğu renkli ve maceralı... Babam “odalara sığamıyorsun” derdi, hâlâ da öyle. Hayatımı keşfetmek ve öğrenmek üzerine kurdum. Bu sebeple keyif aldığım şeyler, merak ettiklerim, yaşadıklarım asla tek bir yaşam tarzına ait olmadı. Günlük hayatım da tıpkı “Ayşegül” kitaplarındaki gibi geçti. “Ayşegül sirkte, ayşegül tadilatta, ayşegül balık tutarken oltasıyla beraber Boğaz’a sürüklendi” gibi... O yüzden artık arkadaşlarım beni aradıklarında nerede ne yapıyor olduğumu hiç sorgulamıyor. “Turgutreis Oto Sanayi’de at yarışı dinliyorum” dediğimde şaşırmıyorlar mesela... Ya da bankalar Caddesi’nde, bisiklet üstünde, gidonun bir tarafında meyve poşedi asılı, elimde de bir darbuka ile köpeklerden kaçarken görünce “naber” deyip ilerliyorlar. Hayatıma pek sakin diyemem dolayısıyla, ama huzurlu... O anlamda masmavi. Hayatımın bütününe yayılan bir iç huzurum var.
Dünyayı dolaşmak nasıl bir tecrübe kazanmanı sağladı?
- Her durumda günü kurtarabilmemi sağladı en başta. Yiyemeyeceğim yemek, kalamayacağım yer yok. Tabii bunda seyahatlerimde sıtma ve dizanteri atlatmış olmamın da etkisi var. Aslında zayıf bünyeliyim, o yüzden gittiğim her yerdeki sağlık ocağı, hastane ve yerel şifacıyı öğrenmişimdir. Her seyahat kendimi dinlememi ve arınmamı sağladı. Çünkü gündelik hayatta dış seslerden sıyrılıp da kendini duyamıyor insan. Bununla birlikte değişik insanlar ve kültürler tanıdım, temeldeki iyiliği keşfettim. Benim için haritalarda çizilmiş ülke sınırlarının bir önemi yok. Aslında tek bir doğru var ama sosyopolitik sebeplerle her ülke kendine göre tanımlıyor ahlakı, iyiliği, yasal olanı. Yine de günün sonunda iyilik ve sevginin anlamı tek. Bütün kimliklerden sıyrıldığımızda hepimiz aynıyız. Havana’da bir balkonda 70 yaşındaki bir amca sabaha kadar gitar çalıyor, etrafında 10 değişik milletten kişi olarak oturuyoruz, hepimiz aynı şeyi hissediyoruz. Bu yüzden sınırları tamamen kaldırabilen tek şeyin müzik olduğunu anladım.
KADIN SIĞINMA EVİNİN GÖNÜLLÜ AVUKATIYDIM
İş dünyasında kariyer yapmak herkesin hayalidir. Neden elinin tersiyle ittin bu fırsatı?
- Ben hırsları olan biri değilim. O yüzden adımı en tepelere yazdırmak ya da övülmek gibi şeyler beni pek ilgilendirmedi. ısteklerim, hayallerim oldu elbette ama bunlar hiç kariyer eksenli değildi. Okuduğum bölümü istemeyerek bitirmeme rağmen avukatlığı denedim, çünkü aklımı kullanarak sorunlara çözümler üretmek beni doyurabilirdi. Ne yazık ki Türkiye’deki dava avukatlığı sistemi bürokratik olduğu ve yaratıcılığa çok da yer vermediği için mutlu olamadım. Kurumsal avukatlıkta da kurumsal olan her şeyin nasıl beni kuruttuğunu fark ettim.
Seni son noktaya getiren ne oldu?
- En son bir kadın sığınma derneğinin gönüllü avukatlığına soyundum. Ama sistemdeki aksaklıklardan kaynaklanan üzücü olaylar ve zaman zaman bizim de can güvenliğimizin riske girmesi üzerine bunu sürdüremeyeceğimi fark ettim. Böyle şeyler yaşadıktan sonra da fildişi kulelerde yapılan danışmanlık kariyerine dönemezdim. ıçimde daha insani istekler vardı ve bir sabah her şeyi bıraktım.
Çocukluk hayalin miydi şarkı söylemek?
- Evet... Babam yemeklerde Türk sanat müziği söylerdi, bacak kadar halimle ben de ona eşlik ederdim. Onlar yokken de salonda şarkıcıya dönüşürdüm. Gününe göre Ajda Pekkan, Coşkun Demir, Simon Le Bon, Samime Sanay olurdum, yani epey karışık bir liste. Ablam o sıralar liseli olduğundan ilkokuldayken sayesinde Led Zeppelin, Jethro Tull ve The Doors arşivine de hakim olmuştum. O yüzden müzikal eğitimim taze olsa da kulak dolgunluğum eskidir.
AİLEM ŞARKICI OLMAMA ÇOK TEPKİ GÖSTERDİ
Şarkıcılık serüvenin nasıl başladı? Yeteneğinin farkına sanki biraz geç varmış gibisin...
- Uzun süredir şarkı yapıyordum zaten... ışi bırakıp seyahat etmeye başladığımda da ilgilenmek ve ilerletmek istediğim alanları düşündüm. Ve “yapmazsam gözüm açık gider” dediğim tek şeyin bu olduğunu anladım. şarkı yazmaya geç başlamadım yani. Geciktiğim konu, ses eğitimiydi. şarkıcılık ve oyunculuk eğitimi girişimlerim ailede büyük tepkiyle karşılandı. Gelecek garantisi olan ve toplumda daha saygın bir meslek sahibi olmamı istediler. Saygınlığın sıfatlarla gelmediğini anlatmaya çok uğraştım. Hatta her sene okulu bırakıp yeniden sınavlara girmeye kalktım ama o direnci kıramadım. O yüzden tam anlamıyla odaklanabilmem, işi bıraktıktan sonra mümkün oldu.
Albümün tarzından bahseder misin? Alıştığımız türkçe pop müzikten biraz farklı gibi...
- Aslında “alıştırıldığımız” türkçe pop müzik gerçek pop müzikten biraz farklı. Orkun Tunç ve Taner Yurdunkulu, tam içime sinmeyen şarkılarımı alıp bambaşka bir noktaya taşıdılar. R&B ve disko unsurları eklediler, modern ve retroyu harmanladılar. O yüzden elektronik sound da klarnet soloları da var şarkılarda.
Şarkıcılığına ne kadar güveniyorsun?
- şarkıcılığım pratiğe yeni yeni taşınıyor. O yüzden vokalim biraz naif, profesyonellikten ziyade kişisellik var şu anda. Ama kendimi geliştirme arzuma güveniyorum. Bu sadece başlangıç.
30 YAŞ HUZURU ÇÖKTÜ ÜZERİME
30 yaş bir dönüm noktası oldu mu hayatında?
- Nihayet kim olduğunun farkına varmaya başlamanın huzuru var benim 30’umda. Daha önceleri cesur, özgüvenli, isyankar görünmeye çalışmışım, ama asla tam öyle olamamışım. Sevgi ve hayat üzerine çok konuşmuşum ama asla tam olarak bilincine varamamışım ilişkilerin, ailenin, hayatın özünün. şimdi daha az konuşuyorum, daha çok biliyorum. Artık gerçekten kendimle dalga geçebiliyorum çünkü kendimi bütünüyle seviyorum.
Yeni kararlar ve kapılar açılmaya başlıyor sanki.
- Birçok plan ve hayalim var elbette ama John Lennon’ın dediği gibi “hayat biz planlar yaparken başımızdan geçenlerdir”... O yüzden benim kararlarım varsa, hayatın da hayırlısını takdir etmesi var.
EVLİLİK KARARI “AŞK” GİBİ GEÇİCİ BİR DUYGUYLA VERİLMEZ
Evlenmeyi düşünüyor musun?
- Bence evliliğin aşkla bir ilgisi yok, olmamalı da. Bir insanla hayatı paylaşma ve can yoldaşı olma kararı aşk gibi geçici, kimyasal bir etkileşim sonucu verilemez. Evlilik zamanla sınanmış bir sevgi ve saygıyla yapılmalı. Ha yapılmalı mı, onu bilemiyorum. Son zamanlarda evlilik ve boşanma haberleri aynı sayıda.
Evlilik hayalleri kurmuyorsun yani?
- Geleceğe dair şöyle bir kare var kafamda; sevdiğim insanlarla bahçe içinde bir masada yemek yiyip şarkılar söylüyoruz. Masanın diğer ucundan bana bakan bir eş... Ama o duruma gelebilmek için benim de onun da kendini tamamlamış, hayatında birey olarak bir noktaya gelmiş olması lazım. Zor işler yani.