Güncelleme Tarihi:
Çünkü Alevi olmalarına rağmen, strateji olarak Sünnilerinki gibi çember sakal bırakıyorlardı. Çetenin dini istismar ederek yaptığı servet tam 4 milyon lira! Üstelik bu meblağ sadece nakde çevrilenler, sahip oldukları araçlar ve tapu kayıtlarındaki gayrimenkullerin sayısı belli olunca “Sakallıların” marifeti asıl o zaman ortaya çıkacak. Dolandırıcılık için buldukları yöntemse ağlasam mı gülsem mi diyeceğiniz tipik bir Türkiye hikâyesi.
Çetenin bütün üyeleri Suriye’den Tokat, Çorum ve Adana’ya, oradan da 50 yıl önce İzmir’e göç eden aynı ailenin mensupları. 1980’lerden itibaren ailenin tamamı dolandırıcılığı meslek haline getirdi. İlk dolandırıcılık hikâyeleri “Çeyiz düzeceğiz” diye kandırdıkları beyaz eşyacılarla başlıyor. Eşyayı kamyona yüklettikten sonra, evin önüne park ettiriyorlar ve nakliyecileri, “Çok yoruldunuz bir çay ısmarlayalım” diyerek kamyonun yanından uzaklaştırıyorlardı. Onlar uzaklaşır uzaklaşmaz, çetenin diğer üyeleri kamyonu boşaltıyordu. Bu yönteme artık suyu çıkıp, İzmir’de artık kandıracak kimse bulamayana kadar devam ettiler. Daha sonraki yöntem, sahte evrakla araba alıp satmaktı. Sakallı kişilerden araba alıp da kandırılanlar etrafındaki herkese aynı telkinde bulunmaya başladı: “Aman kardeşim, araba alacağın kişiler sakallıysa sakın alma.”
Dolandırılanlar istedikleri kadar etrafındakileri uyarsınlar... Bu sistem daha çok su kaldırırdı ama sahte evrakla dolandırıcılığın hukukta cezası artınca, bu yöntemi kendileri terk ettiler. Artık işleri büyütmek, şehir dışına açılmak zamanı geldi de geçiyordu.
Yepyeni bir şey yapmaları lazımdı. Buldular da: Bu kez dini istismar ederek dolandıracaklardı. En uygun bölge olarak İç Anadolu’yu gözlerine kestirdiler. 12 ayrı grup, 12 ayrı liderle işe koyuldu. İzmir’den hareket etmeden önce hepsi toplanıyor, birbirlerinin gideceği şehirleri ve mıntıkaları belirliyorlardı. Çetenin yaşlı üyeleri, Türkiye’de Kültür Bakanlığı’nın bile haberinin olmadığı ne kadar şenlik, festival varsa hepsini ezbere biliyordu.
Bazılarının uzmanlık alanı, hangi ilçelerde hangi gün pazar kurulduğuydu. Her biri bu kalabalık yerlere mevzilenip, günün talihlisini beklemeye başlıyordu.
B PLANI: GASP
Sakallılar Çetesi yakalandığında, suçlandıkları 334 olayın tamamı şöyle gelişiyordu: “Bir ölümüzün cenazesine geldik. Cebinden 10 bin lira çıktı. Bu parayı almak günah olur. Sevap işlemek için gariban birine vermemiz lazım. Ama paranın helalliğinin çıkması için, parayı vereceğimiz kişi, üzerine ne kadar daha ekler, mevlit okutursa o kadar bereketi olur.”
Havadan 10 bin lira geleceğini duyan herkes bu durumun üzerine atlıyordu. “Param yok ama hanımın bilezikleri var” diyen birini bulmakta da hiç zorlanmıyorlardı. Getirip adamlara teslim ediyorlardı.
Dolandırıcılar, daha önceden bir giriş bir de çıkışı olduğunu tespit ettikleri bir bina belirliyorlardı. Güya mevlit okunacağı bu apartmana gidiliyor ve iki çete üyesi ve mağdur apartmanın önünde dikiliyordu.
Çete üyelerinden parayı alan, “Hoca yukarıda müsait mi bakayım, müsaitse sizi ararım hemen yukarı çıkarsınız” deyip arka kapıdan toz oluyordu. İki dakika sonra mağdurun yanındaki çete üyesini arıyordu. Mesajı alan diğer çete üyesi, “Hoca müsaitmiş, sen yukarı çık. Bir misafir bekliyorum, sonra geleceğim” diyerek mağduru yukarı gönderiyordu. Nasıl olsa, parayı alan kişi yukarıda diyerek mağdur aşağıdaki adamı da bırakıp, hiç tereddüt etmeden yukarı çıkıyor ve o sırada dolandırıcılar onları bekleyen arabaya binerek yeni bir pazaryerine doğru yola çıkıyordu.
Bütün saflığına rağmen, bazen ayrılmayı reddedenler de çıkıyordu. Ama dolandırıcılar, kandıramayacaklarını anladıklarında parayı zorla alıyor ve mağduru apartmana kilitliyorlardı.
YAKAYI NASIL ELE VERDİLER?
İzmir polisinin gözü, zaten Sakallılar Çetesi’nin hep üzerindeydi. Yeni dolandırıcılık yolları aradıklarını duyulunca şüphelilerin fotoğrafları 81 ilin emniyet müdürlüklerine gönderildi. Aynı türden olaylarla karşılaşılırsa mutlaka haberdar edilmeleri istendi. Bunun üzerine 42 ilden olay yağmaya başladı. Bir yıllık bir izleme sürecinin ardından nihayet 25 Eylül sabahı 1 helikopter, 130 ekip, 21 motorize ekip olmak üzere tam 550 polis, 44 ev ve 1 işyerine baskın düzenledi. Yakalanan 39 şüphelinin 38’i “Hayır yapmak vaadiyle dolandırıcılık” suçlarından tutuklanarak cezaevine gönderildi.
ÇETENİN PROFİLİ
HER CUMARTESİ GELENEKSEL PİKNİK: Aile bağları çok güçlü. İzmir’den pazartesi sabahı mesaiye gider gibi Türkiye’nin çeşitli şehirlerine dolandırıcılığa çıkan aile fertleri, her ne olursa olsun mutlaka cumartesi sabahı İzmir’e dönüyorlar ve aileleriyle piknik yapıyorlar.
İÇLERİNDEN BİRİNİN LAKABI SAVCI: 12 ayrı grup; en az 3, en fazla 9 kişiden oluşuyorlar. Hepsi 40 yaş üzeri. En yaşlısı 65 yaşında. Gençler şoför ya da dümenci olarak çeteye yardım ediyor. Hukuki boşlukları bilen, gruba bir nevi hukuk danışmanlığı yapan çete üyeleri var. Hatta birinin lakabı “Savcı”.
ALLAH YARDIMCIN OLSUN: Her grup günde ortalama 2 kişiyi dolandırıyor. Hasılat paylaştırılıyor. Grup liderlerinin payı daha fazla. Hepsinin dolandırıcılık, gasp, cinayet ve uyuşturucudan sabıkası var. Ama mesaiye (!) başlamadan önce birbirlerine “Allah yardımcın olsun” demeyi ihmal etmiyorlar.
YER YATAĞI NOSTALJİSİ: Dolandırıcılık yaptıkları şehirlere uçak ya da kiraladıkları otomobillerle gidiyorlar. Ama yakalanmamak için geceyi ya arabalarında ya da yol üzerindeki küçük pansiyonlarda geçiriyorlar. Çocuklarını kolejde okutuyorlar, lüks evlerde yaşıyorlar ama yer yatağında yatmaktan hâlâ vazgeçmiyorlar.