Güncelleme Tarihi:
Önce, Ekoyay Yayıncılık’a ait ‘12. Sınıf Türk Edebiyatı’ kitabında yer alan Edip Cansever’in ‘Masa Da Masaymış Ha’ şiirindeki “Bir bira içmek istiyordu kaç gündür/ Masaya biranın dökülüşünü koydu” dizelerinin sansürlendiği ortaya çıkmıştı. Ardından, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) 9’uncu sınıf Türkçe kitabındaki Melih Cevdet Anday’ın ‘Rahatı Kaçan Ağaç’ şiirinin ilk kıtasındaki “Saadetin adını bile duymamış/ Tanrının işine bakın” dizelerindeki ‘Tanrı’ sözcüğünün ‘Allah’ olarak değiştirildiğinin öğrenilmesi tepki çekti. En son olarak da MEB tarafından yayımlanmış 9’uncu sınıf Türk Edebiyatı kitabında Cahit Külebi’nin ünlü şiiri ‘Hikâye’nin “Benim doğduğum köylerde/ kuzey rüzgârları eserdi/ ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır/ öp biraz!” dizelerinin makaslandığı ortaya çıktı. Söz konusu tüm sansürleri ortaya çıkaran şair ve yazar Onur Caymaz, “Bu makaslamaların hiçbirinin bilinçsiz veya programsız değil. Yazar örgütleri, edebiyatçılar ve söz konusu yazarların yayın hakkını elinde bulunduran yayınevleri harekete geçmeli” diyor...
BABA OLUNCA HASSASİYETİM ARTTI
“İnternette Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayımladığı ders kitaplarının listesi var. Oradan yayımlanan tüm ders kitaplarının görsel arşivlerine bakabiliyorsunuz. Çok zor değil takip etmek. Ben de biraz rahatsız bir adamım. Edebiyatçı olarak böyle bir sorumluluğumuz olduğunu düşünüyorum. Daha evvel ekşisözlük adlı sitede ve blogumda, MEB’in 12’nci sınıf ders kitabında Ozan Arif’in Cumhuriyet dönemi halk şiiri temsilcilerinden biri olarak yer alması hakkında eleştirilerimi yazmıştım. O varsa, diğerleri niçin yok? Bizler niçin yokuz? Bunun kararını kim veriyor?... O zamandan beri ders kitaplarını araştırıyorum. Baba olunca hassasiyetim daha da arttı. Bir buçuk yaşında bir kızım var. Birkaç sene sonra okul çağına gelecek. Acaba bizim çocuklarımız ne öğrenecekler okulda?”
ÇOCUKLARI EDEBİYATTAN SOĞUTUYORLAR
“Gördüm ki gerçekten berbat kitaplar okutuyorlarmış çocuklara. Ders kitaplarını araştırdıkça edebiyattan soğudum diyebilirim. Dizgisi, görseli, her şeyiyle korkunç kitaplar. İçlerinde kendi sevdiğim şairlerin şiirlerine rastladım. Gördüm ki Melih Cevdet’in şiirindeki “Tanrı”yı “Allah” yapmışlar. Tabii çok şiir kesilmiş kitaplarda. Ama birçoğunun yer darlığından, sayfaya sığdırmak için kesildiği belli. Ama şiir ortasındaki dizeleri kasıtlı olarak makasladıklarını görünce, bunun besbelli duydukları rahatsızlıktan kaynaklandığını anlıyorsunuz. Onların duydukları bu rahatsızlık da bizleri rahatsız ediyor. Neticede Cahit Külebi onların değil bizim kültür mirasımız. Bir de makaslanan yerlere üç nokta koymuşlar. Öyle komik bir durum da var, kendi kendilerini ihbar eder gibi.”
ZORUNA GİDECEKSE BARIŞMA BİZİMLE
Bana kalırsa kendi dünya görüşlerini başkalarına iletmek istiyorlar. Halbuki çocuk okul kitabında “bira” kelimesini görmezse hiç bira içmeyecek değil, görürse de gidip bira içecek değil. Ya da “öp” kelimesini görmezse bile öpüşmek istemeyecek mi? İstiyorsunuz ki herkes sizin gibi düşünsün. Size fuhuş gibi gelebilir ama öpüşmek güzel bir şeydir. Melih Cevdet okuyan adam soru soracak, Edip Cansever okuyan adam bir miktar içki içecektir. İşte bundan korkuyorlar. Edebiyatın, sanatın düşünen insan üretmesinden. Bu sansürlerin hiçbiri bilinçsiz, programsız değil. Bari kitapların tamamını “cici” insanlarla doldur. Ama bizim adamlarımıza dokunma. Çünkü bizim adamlarımızda öpüşmek de var, içki de var. Zoruna gidecekse barışma bizimle, biz seninle barışmak istemiyoruz.
HERKES ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYSUN
Üstelik Melih Cevdet Anday’ın dizesindeki kelimeyi değiştiremezsiniz. Çünkü bu bir telif suçudur. Telif hakkı bende olsaydı Anday’ın, hemen mahkemeye başvururdum. Bir de Sayın İskender Pala dedi ya “anlamı bozmayacaksa kesebiliriz” diye. Hiçkimseden ses gelmedi. Kim belirleyecek şiirin anlamını? Gelecek kuşaklar Melih Cevdet’în “Tanrı” değil de “Allah” yazdığını düşünmeyecekler mi? Kültür tarihimizi değiştiriyorlar. Bu bir örgütsüzlük sorunu. Haneke’nin çok güzel bir sözü var “Kitapların yakıldığı yerde, insanlar da yakılır” diye. Biz o safhayı çoktan geçtik zaten... Şimdi bu yazarların yayın haklarını ellerinde tutan yayınevlerinin, yazar örgütleri ve bireysel olarak edebiyatçıların harekete geçmesi gerek. Herkes elini taşın altına koysa, bir şeyler değişebilir belki.
İŞTE KİTAPTAKİ SANSÜRLÜ ŞİİR
HİKÂYE
Senin dudakların pembe
Ellerin beyaz,
Al tut ellerimi bebek
Tut biraz!
Benim doğduğum köylerde
Ceviz ağaçları yoktu,
Ben bu yüzden serinliğe hasretim
Okşa biraz!
Benim doğduğum köylerde
Buğday tarlaları yoktu,
Dağıt saçlarını bebek
Savur biraz!
Benim doğduğum köyleri
Akşamları eşkıyalar basardı.
Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
Konuş biraz!
Benim doğduğum köylerde
İnsanlar gülmesini bilmezdi,
Ben bu yüzden böyle naçar kalmışım,
Gül biraz!
...
Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin.
Benim doğduğum köyler de güzeldi.
Sen de anlat doğduğun yerleri
Anlat biraz.
Cahit Külebi