Güncelleme Tarihi:
Bir önceki albümdeki Emre Aydın’dan ne kadar farklısınız bu albümde?
- Çok farklı diyebilirim. Benim bir karakterim var. Yazdığım şarkılar da bununla doğru orantılı. Zamanla da bir çizgim oluştu. 33 yaşındayım ve on yıldır bu işin içindeyim. Ama şarkıların yapılarında, melodilerinde bazı değişiklikler yapmaya çalışıyorum tabii. Kelimelerle anlatması zor. Bir önceki albümüm Kâğıt Evler’den farklı, Afili Yalnızlık’a biraz daha benzer bir albüm oldu. Daha akustik ve biraz da buralı bir albüm oldu. Bu albümün kayıtları için de bir süre Stockholm’de yaşadım. Ama önceki albümde sadece Mats Valentin’le çalışmıştım. Şimdi Mustafa Ceceli’nin de emeği var. Bazı şarkılarda ut ve ney kullanılması albüme farklı bir renk katıyor.
Ne kadar sürdü albümü hazırlamak?
- Şarkıların son hale gelmesi iki buçuk senemizi aldı. Albümde on şarkı var, ikisi cover. Nazan Öncel’den Geceler Kara Tren ve bir Zülfü Livaneli ve Sezen Aksu şarkısı olan Belalım. El Gibi şarkısının nakarat benzerliği sebebiyle de Sezen Aksu’dan izin istedik. Akşamlarda Parmak İzlerin, Eyvah, Bitti Tebrikler ve Ses Ver albümde öne çıkan şarkılar. Ses Ver özellikle favorim.
Temalar çerçevesinde şarkılar yapıyorsunuz. Bu sefer tema ne?
- Albümün üst başlığı zaman. İlişkilerde ya da yaşadığımız şehirde zamanın geçişinin alıp götürdüğü ya da getirdiği şeyler üzerine şarkılar seçtim. O yüzden de adı ‘Eylül Geldi Sonra’.
NE TÜKETTİĞİM NE ÜRETTİĞİMİ BELİRLİYOR
Bu albümde de şarkılarınız duygusal. Melankolik rock’çı imajından sıkılmıyor musunuz?
- Hiç düşünmüyorum ki bu konu üzerine... İlk albümümden sonra gazetecilerle röportaj yaparken onlar söylediğinde fark ettim ben bu durumu. Dinlediğim müzikle, okuduğum kitaplarla alakalı bu konu. Ne tükettiğiniz ne ürettiğinizi belirliyor. Yazmayı sevdiğim, bildiğim şarkılar böyle. Aslında keskin köşelerim de yok. Albümlerimi yaparken “Yine melankolik oldu, bu soruyla karşılacağım” diye düşünerek yapmıyorum. Ayrıca bir dinleyici olarak melankolik olmayı da olumsuzluk olarak görmüyorum. Coldplay ya da Radiohead’i çok severim. Melankolik şarkılar yaparlar. Neşeli bir şarkı yapsınlar da dinleyeyim demem. Onlar da öyledir. Beni de temalar yönlendirir.
Ne dinlersiniz?
- Bu aralar Sertab Erener dinliyorum. Barcelona diye bir grup buldum. İnatla onu dinliyorum. Robbie Williams’ın son şarkısı hareketli bir şarkı ama çok sevdim. Eskiden hiç sevmezdim.
Hangi şarkıya klip çektiniz?
- Akşamlarda Parmak İzlerin’e çektik önce klibi. Ama sonra Samsun Demir, danışma grubuyla bir toplantı yaptı ve Eyvah’la çıkmamız gerektiğini düşündü. Haftaya müzik kanallarında izleyebileceksiniz.
ÇOK BAĞIRAN ŞARKICI İYİDİR DİYE BİR KURAL YOK
Şarkılarınızı yazıp, besteleyip üstüne de klipleri yönetiyorsunuz. Yorucu gelmiyor mu?
- Yorucu ama ben başka türlü rahat uyuyamam. Masanın başından kalkmıyorum. En ince detayına kadar uğraşıyorum. Ut kayıtlarına kadar ben yaptım bu albüm için. Eğer şarkı yazmıyorsa bir sanatçı yorumuyla öne çıkmalı bence. Ama çok bağıran iyi şarkıcı demek değil. Norah Jones da iyi bir yorumcu çünkü şarkının duygusunu geçirir insana. Bülent Ortaçgil de bağırmaz ama iyi bir şarkıcıdır.
Hayatınızın diğer alanlarında da bu kadar detaycı mısınız?
- Değil aslında. Dağınık bile sayılırım. İşimi yaparken hakkını veririm. Şunu anlamıyorum: Ne çok iyi bir yorumcu olan ne de kendi şarkılarını üreten bir sanatçı, şarkıyı vokal kayıtlarını yapmak için stüdyoya gittiğinde dinleyebiliyor. Bu rahatlığa özeniyorum. O insan kesin benden uzun yaşayacak diye düşünüyorum. Bu iş herkesin gözü önünde yaptığınız bir iş. Eleştiren de öven de çok. Doğru bildiğimden şaşmamak için en ufak deyatına kadar hâkim olmak istiyorum.
Sahnede ne hissedersiniz?
- Sahne tehlikeli bir yerdir. Beklentinizin tam tersi bir tepki de alabilirsiniz. Seyirci bile eğer modunda değilse sizi mutsuz edebilir. “Bu işin büyülü tarafı sahne” lafı, şarkıcı klişesidir. Sağı solu belli olmaz sahnenin.
Ünlü olunca bakkaldan ekmek almak zor bir göreve dönüşebilir
Ünlülük olumlu olumsuz pek çok şey getiriyor. Ün çok zor. Herkesin hayatı için çok basit olan bir eylem sizin için mesele olabilir. Bakkaldan ekmek almak bile zor bir göreve dönüşebilir. Hele de keyfiniz yerinde değilse başınıza ne geleceğini Allah bilir. Bu hep böyle. Bir sürü insan sizi tanıyor. Devlet dairesine gidip üç saat boyunca kıramadığım için insanlarla fotoğraf çektirip işimi halledemeden döndüğümü bilirim.