Güncelleme Tarihi:
* Üç yıl aradan sonra “Başka İklimin Çiçekleri” ile karşımıza çıktınız. Dinleyicilerden nasıl tepkiler aldınız?
- Gelen tepkiler beni şaşırttı.
* Neden?
- Albüm çıktığında, ben sanki müziği uzun süre bırakmışım da yeniden dönmüşüm gibi bir algı vardı. Aslında üç yıl önce de albüm yapmıştım. Fakat o arada hep tiyatro sahnesinde olduğum için müzikle ilişkim kalmadı gibi algılandı sanırım. Ben yine her hafta sonu Nanna’da sahneye çıktığımdan müzikle ilişkim devam ediyordu. Ama bu dinleyiciye öyle geçmemiş. Görüyorum ki artık bir yıl bile albüm yapmasan hiç yapmıyorsun gibi algılanıyor. Galiba hızlı tüketimle alakalı bir durum. Albüme gelen yorumlar ise çok iyi.
* Albümünüzde dikkatimi çeken şarkılardan biri “Dönemem” oldu. Bu şarkıyı İbrahim Erkal’dan almışsınız. Nasıl karar verdiniz “Dönemem”i okumaya?
- Ben “Dönemem” şarkısını hep çok severdim. Bir akşam İbrahim sahne aldığım mekâna geldi, birkaç şarkı söyledi. Tam sahneden inecekti, “Dönemem’i de söylesene” dedim. “Ben misafirim, bu akşamlık bu kadar yeter” dedi. Ben de o sırada “Bak ben söylerim albümümde” dedim, “Söyle” diye karşılık verdi. Tamamen orada gelişti olay yani. Biz farklı bir düzenleme yaptık. Dinleyenler de beğendi.
* Bir de İzel’le “Zor” şarkısında düet yapmışsınız...
- Evet, daha önce de onun “Köle Gibi” şarkısında düet yapmıştık. Bu, ikinci kez bir araya gelişimiz oldu. “Zor”, şiirli bir şarkı olduğu için televizyonlar ve radyolar çok fazla yayınlamıyor ama sosyal medya için bir klip yapabiliriz. Çünkü çok kıymetli bir iş. Ve İzel’in katılımıyla daha da değerlendi. Ben şiirin melodisini yazarken direkt olarak İzel’in sesi tınladı kulağımda. Hemen aradım onu, o da kabul etti.
ASLINDA UTANGACIM
* Oyunculukta da kendinizi ispatladınız. Ama aylardır sahnede yoksunuz...
- Bu sene biraz ara vereceğim. Dediğim gibi albüm yapmayınca dinleyiciler müziği bıraktığımı düşünüyorlar çünkü. Benim önceliğim müzik yapmak. Bu sene orkestram da yenilendi. “Repertuvar için senin bizimle daha çok vakit geçirmen gerekiyor” dediler. Tiyatroyu bıraktığıma üzülüyorum ama en azından sezon sonuna kadar beni çok çok etkileyen bir proje olmadığı sürece tiyatro sahnesine çıkmayacağım. Bu arada bir sit-com projesinden teklif aldım. Çekim mekânları ve saatleri belli. En fazla iki günümü alacak bir iş. Ona sıcak bakıyorum.
* Nanna’nın dışında bir yerde daha performans sergiliyormuşsunuz...
- İki haftada bir Antil Kat 54’te “Soner Arıca Akustik” geceleri yapıyoruz. İki ayrı mekânda çıktığım için akıllara aynı repertuvarla sahneye çıktığım gelmesin. Akustik performansım daha romantik, dinleti şeklinde. Nanna’da ise “Hadi eğlenelim, kopalım” tarzında bir ortam var. Orada beni hiç görmedikleri kadar enerjik görüp şaşırıyorlar. Sahnedekiyle günlük yaşamdaki halim çok farklı.
* Ne gibi farklar var mesela?
- Galiba biraz utangaç biriyim. Ama sahneye adım atar atmaz bir geçiş yaşıyorum. Sanki bir köprüden geçiyor gibi. Bambaşka biri oluyorum. Sonradan sahneye çıkan bu adama baktığımda, “Allah Allah bunları nasıl yapabiliyorum ben?” dediğim çok oluyor. İçgüdüsel yapıyorum sahnede yaptıklarımı. Normalde elimi öyle kaldıramam, dans edemem. Ama bu çelişkili hali de çok seviyorum. Beni yenileyen, dinamik tutan bir şey. Belki de sahneyi o halime kavuşmak için seviyorumdur. Sahne benim için kayboluş yeri.
* Normalde çekingen olmanıza şaşırdım. Hiç öyle durmuyorsunuz halbuki...
- Arkadaşlık ilişkilerimde de öyleyim. Çekincelerim, duvarlarım var. O eğlenceli tarafım insanlara hemen geçmiyor. Daha durağan, kuralcı, espri yapmayan biri gibi algılanıyorum ilk başta. Ama zaman geçtikçe, insanlar beni tanıdıkça “Bu yanını neden hiç görmedik” diyorlar. Duygusal anlamda yaralanmaktan korkan bir insanım sanırım. Kendimi koruyor ve kolluyor olabilirim. Sahnede ise samimiyeti hemen kurabiliyorum. Belki de şarkılara sığınıyorum. Nirvanaya ulaştığım anlar var. Belki 10 saniye ama benim için çok kıymetli. Benim için başka bir var oluş biçimi.
ÇAKKIDI BENİM İÇİN OLMAZDI
* “Keşke ben söylemiş olsaydım” dediğiniz bir şarkı var mı?
- Sezen Aksu’nun “Gidemem” ve Ahmet Kaya’nın da “Giderim” şarkılarını okumak isterdim. Allah’tan sahnede okuyorum da tatmin ediyorum kendimi. Mazhar Fuat Özkan’ın “Sarı Laleler”i de “Keşke ben okusaydım” dediğim şarkılardandır. Kenan Doğulu’nun “Çakkıdı”sı da öyle ama ben okusaydım bana olmazdı. Hayatta süper güçlerimiz olmadığı için ‘Süperman’, ‘Batman’ gibi rolleri de oynamak isterdim. Ha bir de tarihi bir karakteri canlandırmak hoş olurdu.
ABİM ÖLDÜĞÜNDE SAHNEDE AĞLAYARAK ŞARKI SÖYLEDİM
* “Babam ölse de sahneye çıkarım” der bazı oyuncu ve müzisyenler. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Bence bunun bir kuralı olmamalı. Çok gaddar bir kural bu. Seyirci de bunu bekliyorsa çok gaddarca olur. Empati yapabilmeliler bence. Kendi böyle bir kayıp yaşasa, “Nasılsa tiyatro biletimi aldım, gitmeliyim” deyip tiyatroya gidebilecek mi seyirci? Gidemeyecek. Böyle bir durumda sahneye çıkan insanlar da yaptıklarıyla yargılanmamalı.
* Hiç böyle bir durum yaşadınız mı peki?
- Evet, benim en önemli kaybım abimdi. Salı günü vefat etti, cumartesi günü sahneye çıkmam gerekiyordu. Cuma günü oldu, o sahneye çıkamayacağımı hissettim. Ama çıktım. Çünkü rezervasyon patlaması oldu. Bana destek olmak isteyenler mekâna akın etti. Bu da işin başka bir boyutuydu. Çok duyguluydu. Gecenin başından sonuna kadar sahnede ağladım, programı öyle tamamladım. Gözümden yaş gitmedi.