Sahi, Neyin "ANA"sı? (3) "Annen mi?Ben onun mutlu olduğunu

Güncelleme Tarihi:

Sahi, Neyin ANAsı (3) Annen miBen onun mutlu olduğunu
OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 11, 2001 00:00

Sahi, Neyin "ANA"sı? (3) "Annen mi?Ben onun mutlu olduÄŸunu hiç görmedim. Mutluluk, bir irade meselesidir. Ä°nsan isterse, mutlu olur (...) MutluluÄŸun önünde iki ÅŸey yatar oÄŸlum: Hürriyet ve güç."Ivan Turgenyev'in bir eserinden ülkemize adapte edilen bir TV filminde, baba, oÄŸlu ile dertleÅŸiyor. KuruluÅŸunun hemen ertesinde karaya oturmuÅŸ bir evlilik. Adet yerini bulsun diye doÄŸmuÅŸ bir erkek evlat, seneler sonra, kendinden çok genç bir kıza -ne yazık ki, asla kavuÅŸamayacağı, hayatının kadını'na- âşık olan, sonra da, erken ölen bir baba. Ä°lk iki yazıda, toplum kültürü açısından, "anne" ile uÄŸraÅŸtık. Azıcık da, müstakbel anneler, anne olmuÅŸlar ve de anne olmayacaklar, kendilerini irdelese...Yukarıdaki "bahtsız" alıntı, bence, "Bir kadın, niçin anne olmak ister?" sorusu ile yakından baÄŸlantılı. Sual, azıcık, 'dertsiz başına illa dert mi alacak?' der gibi oldu. Ama, aslında, gibi'si fazla. Biz kadınlar, Gorki'nin ya da Pearl S. Buck'ın "ANA"ları gibi olamayacağımıza göre, takkemizi önümüze alıp düşünmek zorundayız. NİÇİN ANNE OLMALIYIM?Kendi payıma, ben çok düşündüm. Fakat, ne "Evet" ne de "Hayır"ı, ÅŸiddetle söyleyemedim. Resmen, ortada kaldım. Belki de, mükemmeliyetçiliÄŸim engel oldu. Kendi hayatımdan sorumluyum. Ä°yi, güzel. Ama... Åžayet, bir baÅŸka hayata vesile olacaksam, sadece biyolojik anne olmak, ya da dünyaya bir tohum veya çentik atmak, beni fazla ilgilendirmediÄŸinden, çocuÄŸumu en iyi ÅŸartlarda yetiÅŸtirmek istedim. Ve, erkekleri göz önüne alınca da, çocuk konusunda -pek haklı olarak, erkeklere asla güvenmediÄŸimden- bu sorumluluÄŸu tek başıma yürütmek zorunda kalabileceÄŸimi de hesap ettim. (Burada, çocuklarına sahiden -hatta, fazla- düşkün olan kendi babamı ve benzerlerini, tenzih ederim.) Hesabım tutmadı. Ä°lla çocuk diye tutturan, sorumluluÄŸu paylaÅŸacağına güvenebileceÄŸim bir erkeÄŸe rastlamadım. Åžartlar, zaten, pek parlak deÄŸildi. Çocukları çok sevdiÄŸim ve de iyi anlaÅŸtığım halde, mutlaka bir çocuÄŸum olması için ölmüyordum. Ama, bunu bir mesele haline getirmedim. Ayrıca, evlilikten deÄŸilse bile, nikahtan hep çekindim. Galiba, mesleÄŸim daha önemliydi. Nedenleri uzatmak mümkün. Mazereti baÅŸkalarının üstüne atmak için deÄŸil. Sahiden, ortam, benim açımdan, hiç müsait deÄŸildi. Hep bilirsiniz, insanın ilk gençlikte başına bir kaza gelmedikçe, daha sonra gözü kara iÅŸlere kalkışması kolay olmuyor. Ä°nsanın aklını başından alacak ÅŸirin deli de çok yok. Kaldık mı bir başımıza? Konuyu düşünmeye devam ettim. Sonunda, gazetecilik gereÄŸi, Seneler önce, bir Anneler Günü'nde, doÄŸurmamış, ama yeÄŸenine anne olmuÅŸ Müjde Ar ile bir sohbet yaptım. GeçmiÅŸe bakınca, iki çocuksuz meslek kadını, çoÄŸu konuda aynı görüşleri paylaÅŸtığımızı keiÅŸfedince, pek mutlu olmuÅŸtuk.Åžimdi de, bu röportajın bazı önemli bölümlerini sizlerle paylaÅŸmak istiyorum.Cezai vurgu...Ä°lk sorum, "mukaddes anne" söylemi üzerine idi.- "Mukaddes anne' söylemi, düpedüz cezai bir vurgu. MüthiÅŸ bir sınırlama taşıyor. Yüceltirken, her yandan sınırlıyor kadını. Kadınlığın bitiÅŸi... Anne isen, düpedüz cinsiyetsizsin... Bir kadın olarak, kendi hayatını yaÅŸayamayacaksın, demek."Ben, anneliÄŸin sonradan öğrenilen, ideoloji bazlı bir olgu olduÄŸunu savunmuÅŸtum, Ama o "güdüsel" olduÄŸuna inanıyordu.- "Bence, annelik güdüsel... Neden biliyor musun? Çocuk sevmeyen kadınlar bile, bir kez doÄŸurunca, çocuÄŸunu deli gibi seviyor. Yanlış anlama, ben senelerce çocuk sahibi olmayı düşünmedim. Ama, son zamanlarda terapi ile ilgileniyorum. Terapiden edindiÄŸim ÅŸey, insanların kendi çocukluklarını tekrar yaÅŸamak için çocuk yaptıkları. Çok uzun bir süreç bu; ÅŸu anda ayrıntılarına giremeyiz. Özetle, ÅŸu: insan çok sıkıntılı bir çocukluk yaşıyor, mutlu çocukluk yok denecek kadar az. Peki, niye bu acılı tecrübeyi niye tekrar canlandırıyor? O da, ayrı bir konu. MazoÅŸizm diye, çok temel bir mesele var.Ama, azap dolu çocukluÄŸuna geri dönmek isteyip doÄŸuran her arkadaşım da, 'Aman, iyi ki doÄŸurmadın!' dedi. Aksini söyleyen bir Allah'ın kulu yok."Al benden de o kadar! Peki, alttan alta, kadınları bu kadar ürküten ne?-"Annemin (Aysel Gürel) bir sözü vardı: 'Çocuk, bir ömür boyu yürek çarpıntısıdır!'Bizimle olan iliÅŸkisi aynen böyleydi. Annem, 50'sinden sonra özlediklerini, kendiözgür hayatını yaÅŸamaya baÅŸladı. Bizim annemle iliÅŸkimiz son derece iniÅŸli-çıkışlı idi.Çünkü, annem aşırı baskıcı, endiÅŸeli, hezeyan dolu idi. Mehtap ile beni resmen periÅŸan etti. Okuldan beÅŸ dakika geç kalsam, evde kendini yerlere atmış bir kadınla karşılaşı-yordum. Ä°nanılmaz bir baskıydı bu. O yüzden de, anne falan olmak istemedim. Zaten, kardeÅŸimin oÄŸlunu, Söz'ü ben doÄŸurmadım. Ama, doÄŸumundan itibaren, tam üç sene müddetle, hayatla tüm iliÅŸkim durdu. Her ÅŸeyle alakamı kestim. Åžimdi, 4,5 yaşında,anaokuluna gidiyor... Ä°yi ki, doÄŸmuÅŸ... Ama, inan bana, çocuk sahiden çok zor zenaat. Bu yüzden de, analık çok deÄŸerli. Çünkü, taşınan ÅŸey çok deÄŸerli. Tabii, anneliÄŸin hakkını veren, doÄŸru dürüst anneler için, bu sözüm."Bu arada, ben gene, bilinçli olmak adına, münafık neÅŸriyata devam ediyorum. Ve, Sezen Aksu'nun cevahir defterime kaydettiÄŸim bir sözünü aktarıyorum: "Rahmetli anneannem, bir gün, 'Sırf doÄŸurdum diye, evladımı sevmek zorunda deÄŸilim.' demiÅŸti. Evladım da olsa, sevilmeyi hak etmeli. Ben onu takdir etmeliyim, ahlakınainanmalıyım, deÄŸerli bulmalıyım. Takdir, aÅŸkın baÅŸlangıcıdır." Ne dersin?- "Sezen'in ne kastettiÄŸini anlıyorum. Yine de, anlık bir öfke mahsulü gibi geldi."Bu noktada Müjde ile tam anlaÅŸamadık. Zira, hemen Hilmi Yavuz'a iltica ediverdim.-"Öyle deme... Geçenlerde, Hilmi Yavuz ile sohbet ediyorduk. Söz çocuklara gelince, yani ÅŸikayetlere gelince, sırf tahrik etmek için, 'Ä°yi ama, dünyanın en büyük keyfideÄŸil mi?' diyecek oldum. Anında, cevap geldi: 'Evet!... Ama, dört yaşına kadar! KiÅŸilik çatışması baÅŸladığı anda, iÅŸin rengi deÄŸiÅŸiyor. Yoksa, iki oÄŸlanı da birer dizimeoturtup dıgıdık numaraları yaptığımız günler, hakikaten hayatımın en güzel anları idi.' dedi.""- Çok zor, biliyorum. Ama, yine de çok güzel diyeceÄŸim. Ancak, çok önemli bir nokta var. Hayatımıza iki temel güdü yön veriyor: beslenmek ve cinsellik. Bunları bir ÅŸekilde ve de pek fazla yüksek bedel ödemeden de tatmin etmek mümkün. Fakat, çocukyapmanın bedeli olaÄŸanüstü yüksek. Çünkü, çocuk hayatın uzantısı... Bu yüzden de, çocuk her ÅŸeye layık."Benim gönlüm yine de, çocuk her ÅŸeye layık olsa bile, önce sevilmeyi hak etmeli"denyana... Siz ne dersiniz?Jülide ERGÃœDER 11 Haziran 2001, Pazartesi Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!