Güncelleme Tarihi:
Günümüzde hem tüm dünyanın ve hem de ülkemizin en çok tercih ettiği ve en yaygın olarak kullandığı iki bariatrik girişim vardır. Bunlar; “tüp mide” ve “ mide by-pass’ı” ameliyatlarıdır. “Duodenal switch” ameliyatı da en çözümsüz olgularda bile etkili olabilen ancak gerek teknik gerekse risk açısından mutlak surette ciddi cerrahi “ekspertiz” gerektiren son derece önemli bir yöntemdir.
Tüm bu girişimler rutin olarak laparoskopik yani kapalı yöntemle yapılmaktadır. Dolayısıyla laparoskopinin tüm avantajları şişmanlık cerrahisinde de bire bir geçerlidir. Yani karın kesisi yoktur, ağrı minimaldir, estetik sonuç mükemmeldir, hastalar derhal ayağa kalkıp birkaç gün sonra taburcu olurlar ve 5-10 gün sonra da iş ve güçlerinin başına dönebilirler.
MİDE BY-PASS’I NEDİR?
Hem gıda alınımını kısıtlayıcı ve hem de alınan gıdaların emilimini bozucu etki yaratarak, laparoskopik yani kapalı teknikle yapılan bir girişimdir. Bu ameliyat obeziteye iki mekanizmayla birden etki ederek ve ayrıca iştahın da bariz biçimde ortadan kalkması ile hastanın süratle kilo vermesini sağlar. Kilo verme durumunun devamlılığı yani uzun dönem başarı açısından da en etkin ve güvenli yöntemdir. Mide by-pass’ı sonrası uzun dönemde ameliyatın etkisini tamamen kaydedip yeniden morbid obez olma olasılığı ise çok düşük olup % 1-2 arasındadır. Cerrahi ölümcül risk ise % 0,4 civarındadır. Morbid obezite başlı başına ölümcül bir hastalık olduğundan % 0,4’lük risk tüm dünyaca makul karşılanan düşük bir risktir.
TÜP MİDE AMELİYATI TAM OLARAK NEDİR?
Tüp mide ameliyatı isminden de anlaşılacağı gibi mideyi adeta ince uzun bir tüpe çevirdiğimiz bir laparoskopik girişimdir ve tıpta “sleeve gastrectomy” olarak bilinir. Şekilden de anlaşılabileceği gibi laparoskopik olarak midenin hatırı sayılır bölümünü kesip çıkarmaya dayalı “restriktif”, yani gıda alınımını kısıtlayıcı bir girişimdir. Öte yandan iştah, midenin “fundus” olarak bilinen kubbesinin çıkarılmış olması neticesinde yine tamamen giderilmiş olur. Cerrahi olarak yapılması eksperler için teknik açıdan kolaydır ve yaklaşık 90 dakikada gerçekleştirilebilen bir ameliyattır. Midenin çıkış bölümü korunduğu ve sindirim sistemindeki devamlılığın aynen sağlandığı bir teknik olması, ameliyat sonrası bazı istenmeyen yan etkilerin daha az olmasını sağlar. Tüp mide ameliyatından 5 yıl sonra kişiler fazla kilolarının % 55’ini kaybetmiş olurlar. Cerrahi ölümcül risk ise mide by-pass’ındakinden biraz daha düşük ve % 0,1 – 0,2 civarındadır. Bu yöntem kilo vermede mide by-pass’ı ya da ona yakın düzeyde etkilidir. Emilim bozukluğu ise mide by-pass’ ına oranla daha az olduğu için ameliyat sonrası sürekli vitamin ve mineral desteği sıklıkla gerekmez. Bu yöntemle ilgili bilinmeyen tek konu çok uzun dönemde midede tekrar büyüme olup olmayacağıdır. Günümüzde en uzun takip süresi olan hastalar ancak 9 yıl önce ameliyat olmuş durumdadırlar ve şu ana kadar ciddi bir sorun gözükmemektedir.
ŞİŞMANLIK AMELİYATLARINDA (BARİATRİK CERRAHİ) HAYATİ RİSK VAR MI?
Şişmanlık giderici ameliyatlar, yani bariatrik cerrahi yöntemler tabii ki bir takım riskler de içermektedirler. Bu konunun doğru algılanması ve anlaşılması da çok büyük önem arz etmektedir. Çünkü bu hastalar yani morbid obezler zaten mevcut durumlarında bahsettiğimiz cerrahi riskten çok daha fazla yaşamsal risk altındadırlar. Öylesine ki; morbid obezler eğer tedavi edilmezler ise yaşıtlarına göre 10-15 yıl daha erken vefat etmektedirler ve bu bilimsel olarak net biçimde kanıtlanmıştır.
Öte yandan her şeyden önce unutulmaması gereken şey, morbid obezitenin kendisinin ölümcül bir hastalık olduğu gerçeğidir. Dolayısı ile % 0,1-0,4’lük (yani binde 1-4’lük ) bir “ölümcül” cerrahi risk son derece makul yani kabul edilebilir bir orandır. Burada salt estetik amaçlı kaygı uyandıran bir şişmanlıktan bahsetmemekte olduğumuzu yeniden vurgulamakta yarar var. Morbid obezite hayatı tehdit eden bir kâbustur ve söz konusu risk, kar/zarar oranına baktığınızda ihmal edilebilir bir orandır. Başka bir örnekten hareketle anlatırsak; aslında hayat kurtarıcı özelliği tüm uygulandığı olgularda kanıtlanmamış bile olsa “kalp by-pass”’ı ameliyatlarını verebiliriz. A.B.D. ‘de kalp by-pass’ı ameliyatı için kabul edilebilir ölümcül risk % 2,5 civarındadır. Yani bir merkez 100 kalp By-pass’ı yapıyor ve bunların 2 ya da 3’ü ölüyorsa bu makul bir oran olarak kabul edilir ve o merkez koroner by-pass yapmaya devam eder. Bilindiği gibi koroner by-pass ameliyatları halen tüm dünyada bu riskle devamlı yapılmaktadır.
Morbid obezitenin kalıcı, güvenilir tek seçenek olduğu bilimsel bir gerçek iken, maalesef bu konuda ülkemizde hem halkımız hem de tıp dünyasında var olan algı yanlışlığı morbid obezlerin mağduriyetine neden olmaktadır. Başarısız olan diyet girişimlerinden sonra ısrarla çevresel baskılarla tekrar başarısızlığı muhtemel diyet, spor, sosyal yaşam, hatta abartılı boyutlara ulaşan bitki, ilaç gibi zaman öldürücü yöntemlerle morbid obezlerin cerrahi tedavisi geciktirilmektedir. Kendilerine cerrahi tedavi seçeneği sunulduğu anda da karşı karşıya oldukları ekiplerin deneyimini mutlaka sorgulamalılar. 60-70 ameliyat yapmış yani bu konuda emekleme aşamasında olanların halen öğrenme sürecinde olduklarını bilmeliler.
HASTANE EKİBİNİN İYİ OLMASI ÇOK ÖNEMLİDİR
Ameliyat masasından tutun da, laparoskopik aletlerin bile özel ve obezlere uygun olarak üretildiği günümüzde bu özel hastaların en doğal hakkı özel ekiplerdir. Hastalar öte yandan ekibin özel oluşunun özel sektörde olması ile alakalı olmadığını çok iyi bilmeliler. En önemli konunun karşılarındaki ekibin deneyimi olduğunu akıllarından hiç çıkarmamalılar. Hastalar, adı obezite cerrahisi merkezi olup da hiçbir içeriğin ve gerçek anlamda bir ekibin var olmadığı ticari yapılanmalara çok çekinceli davranmalı.
arpanetmedya.com 'a Katkılarından dolayı teşekkür ederiz.