Güncelleme Tarihi:
Dernek yöneticileri akciğer kanserinin bilinen ve kanıtlanan en büyük nedeni olan sigaraya getirilen yasaklarda gevşeme yaşandığına dikkati çekti.
KANSER TEDAVİSİ DİJİTAL ALANA GEÇTİ
Türkiye’de erkeklerde en sık, kadınlarda ise beşinci sıklıkta görülen akciğer kanserine karşı oluşturulan yol haritasının tanıtıldığı basın toplantısında konuşan İmmüno-Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. İsmail Çelik, sigara içmeyenlerde günde 1 milyon, içenlerde ise yine günde 100 milyon kanser hücresi üretildiğini söyledi. Genellikle bağışıklık sisteminin ‘imalat hatası’ olan bu hücreleri yok ettiğini belirten Prof. Dr. Çelik, “Ancak kanser hücreleri çok zeki. Bazen bağışıklık sistemi hücrelerini atlatabiliyor. Gayet akıllı olan tümör hücrelerini yenebilmek ve tanıyabilmeleri için bağışıklık sistemi hücrelerini eğiten immünoonkoloji ilaçlarıyla, kanser tedavisi dijital alana geçti” dedi.
AKCİĞER KANSERİNDE 2050’DEN SONRA AZALMA
Türk Toraks Derneği’nden Prof. Dr. Sedat Altın, sigaranın kapalı alanlarda içimiyle ilgili yapılan düzenlemelerin sonucu olarak 2050’lerden sonra akciğer kanserinde azalma beklediklerini söyledi. Ancak denetimlerin gevşetildiğini ve kapalı alanlarda yeniden sigara içildiğini hatırlatan Prof. Dr. Altın, “Sigara içiminde yüzde 13 azalma olmuştu gerçekten. Ancak zafer sevincine çabuk kapıldık. 20-30 yıl sigara içmiş, 20 milyon dolayında insanımız var. Bunlar ve pasif içiciler hala risk altında. Özellikle çocuklarda sigara içiminin mutlaka engellenmesi gerekiyor” dedi. Prof. Dr. Altın akciğer kanserinde sigaranın yanısıra, hava kirliliği, radon gazı, kimyasallar gibi başka faktörlerin de etkili olduğunu sözlerine ekledi.
"GEÇ TEŞHİS KOYULUYOR HASTALIK YAYILMIŞ OLUYOR"
Türkiye Akciğer Kanseri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Rıza Çetingöz, Türkiye’de akciğer kanserinin genellikle geç tanı alabildiğini belirterek, “Tanı alan hastaların neredeyse yarısı metastaslı. Bunların ancak yüzde 15-20’sini ameliyata yollayabiliyoruz” dedi.
Türk Tıbbı Onkoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Başak Oyan Uluç da 7-8 yıl öncesine kadar kısıtlı olan tedavi olanaklarının hedefe yönelik ilaçlar ve son geliştirilen immünoonkolojik ajanlarla çok geliştiğini anlattı.