Güncelleme Tarihi:
BEDEN -YAŞAM ENERJISI- ÖZEL YAŞAM- PARA
Kök çakra dünya hayatını, topraklanmayı, köklenmeyi ve parayı ifade eder, yönetir. Hepimizin yaşamında en sık görülen sorunlar genellikle para, cinsellik veya kilo ile ilgilidir diyen Medikal Estetik Uzmanı Dr. Gönül Ateşsaçan, beden, yaşam enerjisi, özel yaşam ve para ilişkisini anlattı.
Eğer yeteri kadar köklenemiyor topraklanamıyor ve dünyalanamıyorsak, hayatımızda o kadar kilo, özel yaşam ve para ile ilgili sorunlar olur. Yaşam enerjisi bizim kök çakramızdan içeriye çektiğimiz dünya ve bu yaşamın enerjisidir. Köklenemeyen, dünyalanamayan bedenler dünya üzerinde kalabilmek için bedensel olarak bir ağırlık yaratarak bu yaşamda kalmaya çalışırlar.
Gereğinden fazla ve sağlıksız beslenirken bedeninize korku yayılır; akıllıca beslenirken bedeninize sevgi hakim olur. “Kilo vermek sorun değil, ancak geri almak çok hızlı ve kolay oluyor ” diyorsanız; unutmayın ki önceki diyetlerde, korkunun yerine sevgi geçememiş demektir. Sadece diyet yapmışsınız! Sevgi bedene hakimse kilo verdikten sonra tekrar kilo almazsınız, bedeninizle ilişkiniz bozulmaz ve kilonuzu geri almasınız. Şişmanlığın gerçek nedeni korkunun bedene hakim olması; sevildiğini hissedememek, sevgiye layık olmadığını hissetmektir! Herkesin bilinçaltında yatan, şişmanlığı yaratan neden, kişinin farkında olarak veya olmayarak kendi yaşadığı travmalar sonucundadır.
ACI VÜCUDUMUZDA NEREDE BİRİKİR?
Tüm duygu ve hisler bizim yüksek benliğimizin, içimizdeki bilge bizin , bizimle iletişim kurmak için kullandığı dildir. Bu dili anlamaz ve öğrenmezsek sonuçları bizim için can yakıcı olabilir. Acı nedir ve bize ne anlatmak istemektedir?
ACI DENEYİMLER POZİTİF BENLİĞİMİZLE OLAN BAĞLANTIMIZI ZAYIFLATIR
Acı kendimizi özgürce kendi merkezimizde ifade edemediğimiz koruyamadığımız zamanlarda ortaya çıkar. İlk acı deneyimimizden hemen sonra; ki bu genellikle cocukluk zamanımızda olur , hem kendimizle olan bağlantımızı kaybeder hem de acımızı içimize gömeriz. Ailemiz, toplumdaki bireyler, arkaşlarımız hatta kendimiz bile, bu acıyı gömmenin en doğru yol olduğunu söyler bize.
Peki ya daha sonrasına ne olur? Artık kendimizi korumak için acıdan kaçarız. Her şeyi bilinçaltına biriktiririz, saklarız. Hayatı kontrol etmeye çalışır ve bizi acıtmamasını sağlamaya çalışırız. Çok kısa zaman sonra artık acıdan korkmaya başlar ve acı hissetmemek için hayatı yaşamaktan vazgeçeriz. Olması gerekenler üzerine konsantre olur ve sadece zihnimizle aklımızla yaşamaya başlar ve her geçen gün biraz daha hissizleşiriz. Kalbimizi durdururuz. Ne yazık ki; acıdan ölümden korktuğumuzdan daha çok korkmaya başlarız. Ancak tüm o acılar ifade edilip dışarı çıkmadığı ve yaslarımız tutulmadığı için içeride gömülü kalır ve bilinçaltında bir yerlerde üst üste yığılmaya başlarlar. Oysa ilk başta o acının bize anlatmaya çalıştığı şey, bizim kendimizle olan bağlantımızı o an yitirdiğimizi bildirip bizi iyileştirmek ve kendimize yine aynı şeyi yaptırmamak ve yapılmasına izin vermemek için uyarmaktır. Biz hem acımızı yaşayamadan onu bedene kilitlediğimiz gibi , yaşamdan da vazgeçeriz.
HER GÜN YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜRÜZ...
Sonunda içimizdeki duygusal taraf bize küser ve biz de yaşamı bırakırız. Basit bir kaçınma ,savunma mekanizması sandığımız bu davranış bizi ölüme mahkum eder. Her gün yavaş yavaş ölürüz. Ta ki biz acılarımızın yüzeye çıkıp ifade edilmesine ve kalbimizin tekrar hissedip bizi bizle bağlamasına izin verene, yaslarımızı tutup yaralarımızı iyileştirene kadar.
İçeride biriktirdiğimiz ifade edilmemiş her acı , kızgınlık, üzüntü ya bir hastalık yada katman katman yağ olarak kalçalarımıza, karnımıza, bacaklarımıza yapışır kalır. Bakın bakalım bedeninize, yaşam öykünüzü kolayca ele vermiyor mu? Bedenimiz hislerimizin, düşüncelerimizin birer ekranıdır, her şeyi çok güzel yansıtır. Şimdi karar vermek sizin elinizde, o acılarla, üzüntülerle , öfkeyle ne yapacaksınız karar vermeniz gerekiyor? Geçici çözümlerle o yükü ve ağırlığı taşımaya devam mı edeceksiniz, yoksa kalıcı iyileşmeye izin mi vereceksiniz?
doktorsitesi.com Tarafından hazırlanmıştır.