Güncelleme Tarihi:
FitWell Beslenme Koçu Cenk Özyılmaz, beslenmede dengenin hayati etkilerini ve çok sorulan pH dengesinin önemini anlatıyor.
TEMEL PRENSİP: BESLENMEDE DENGE
Hemen her şeyde olduğu gibi beslenme konusunda da temel prensip dengedir. Dengesiz beslenirseniz metabolizma aksamaya başlar çünkü metabolik fonksiyonların düzgün işleyişine devam edebilmesi için vücudunuza gereken mikro ve makro-besin ögelerini sağlamamış olursunuz. Bazı besin ögelerinden yoksun kalan hatta elzem olan ögeleri hiç bulunmayan bir beslenme modeli, kısa veya uzun vadede sağlık sorunlarını beraberinde getirir.
Yemek yedikten sonra vücudumuzda biyokimyasal reaksiyonlar gerçekleşmeye başlar. Vücut bu şekilde metabolik faaliyetlerini sürdürür. Düzgün bir metabolizma için asit ve baz dengesinin (pH dengesi) korunması gerekir. (H+) hidrojen iyon konsantrasyonu vücudun iyilik durumunun genel bir göstergesidir.
ALKALİ BESİNLERE ÖNCELİK VERİN!
Vücutta ne kadar az hidrojen iyonu varsa genel sağlık durumumuz o kadar iyidir. Kanımızın pH’ı 7.35 – 7.45 aralığındadır. Bu değerlere bakıldığında kanımızın pH’ının alkali olduğunu söyleyebiliriz.
Yaşadığımız ortam hava kirliliği, stres, düzensiz beslenme, rafine gıdaların aşırı tüketimi, et-tavuk gibi proteinlerin beslenmede oldukça yer alması, yağlardan fazla beslenmek gibi etkenler vücudumuzu asit yüküyle karşı karşıya bırakır.
Aynı zamanda besinlerin sindiriminden sonra da vücut ortamında asidik bileşenler oluşur. Ortam pH’ının 7-8 aralığında olmasını sağlamak için günlük öğünlerde alkali besinlere yer verilmesi gerekir.
BESİNLER NEYE GÖRE ASİDİK YA DA BAZİK OLARAK DEĞERLENDİRİLİR?
Besinlerin içerdiği mineraller asidik ya da alkali olmalarını sağlar. İyot(I), klor(Cl), kükürt(S) ve fosfor(P) asidik etki gösterirken, magnezyum(Mg), potasyum(K), kalsiyum(Ca), sodyum(Na), demir(Fe) ve manganez(Mn) alkali etkiye sahiptir. Günlük beslenmenizde asit/baz dengesinin 30/70 oranında olması gerekir.
Her şeyden önce bir yanlış anlamanın önüne geçelim; asidik besinler zararlıdır diye bir şey söylenemez. Doğrusu her zaman dengeyi korumaktır. Pek çok meyve ve sebze -özellikle C vitamini içerenler- asidiktir. Ancak tahmin edilenin aksine limon (C vitamini içermesi sebebiyle askorbik asit yapısındadır) asidik bir tadı olmasına rağmen içeriğinde bulunan potasyum ve magnezyum sayesinde vücutta alkali etkisi gösterir.
Sindirimle birlikte asidik ve alkali atıklar oluşur. Asidik atıklar idrar, böbrek ve terlemeyle atılır. Ancak yoğun asidik beslenme durumunda tüm asidik atıklar vücuttan atılamaz ve kana karışır. Kan, pH dengesini 7.35 te tutabilmek için nötürleştirilememiş bu asitleri farklı organlara ve eklemlere göndererek kandan uzaklaştırmaya ve pH dengesini sağlamaya çalışır.
Genelde et ve et ürünlerini fazla tüketen kişilerde görülen GUT hastalığı da eklemlerde biriken ürat kristalleri sebebiyle oluşur. Vücudun asidik olmasıyla gelişen bir hastalıktır. Bol su içmek de bu noktada çok önemli çünkü daha önce de belirttiğimiz gibi asitli atıklar böbrek ve idrar yoluyla vücuttan atılır. Akciğerlerse alkali olan oksijeni alır ve asidik olan karbondioksiti vücuttan atar.
ASİT - BAZ DENGESİ SAĞLANAMAZSA VÜCUTTA HANGİ SAĞLIK PROBLEMLERİ OLUŞUR?
Vücuttan uzaklaştırılmaya çalışılan bu asitlerin bir bölümü organ ve eklemlerde birikerek çeşitli sağlık sorunlarına neden olur. vücuttaki asit oranı arttığında hücrelerin oksijen alımı azalır. Hücre deformasyonları artar ve kanser oluşma riski çok daha yüksek bir düzeye gelir.
Aynı şekilde vücut asidik oldukça paratiroid hormonu yükselir ve kemiklerden kalsiyum çekilimi artar osteoporoz riski yükselir. Vücutta ciddi deformasyonlar ve inflamasyonlara bağlı iltihaplı enfeksiyon hastalıkları, kanser, alerji, kas ve eklem hastalıkları, yüksek tansiyon ve kronik yorgunluk meydana gelebilir.
Kimi zaman hastalıklar da vücuttaki asit-baz dengesinin bozulmasına neden olabilir. Örneğin ishal sebebiyle vücut bazik iyonları kaybeder ve bu durum asidoza neden olur. Bu yüzden ishal durumunda alkali beslenmeye daha çok dikkat etmek gerekir.
Son yıllarda popüler olan Dukan ve Atkins gibi katı protein diyetleri de pH dengesinin asidik tarafa kaymasına sebep oluyor. Bu diyetlerin karbonhidrat yoksunluğunun yol açabileceği sorunlar gibi tartışmalı başka boyutları da bulunuyor. Beslenme uzmanları olarak bu tarz beslenme modellerini önermiyoruz.
BESLENME ÖNERİSİ
Özellikle yoğun çalışan insanlar, yemek yapmaya vakit bulamadıkları için çok az sebze tüketebiliyor. Aynı şekilde yoğun fast food tüketmek durumunda kalan kişiler de muhtemelen vücutlarında ciddi bir asidik birikime sahip oluyorlar.
Gece veya gün içinde bitki çayları tüketmenizi, katı meyve sıkacağından sebze ve meyve suyunu sıkarak her gün bir bardak içmenizi, sebze ve meyve ihtiyacınızı en azından bu basit yöntemle karşılamanızı önerebiliriz. Çok asidik beslenenlere yılda bir kez detoks uygulamalarını mutlaka öneriyoruz.
HANGİ BESİNLER ASİDİK, HANGİ BESİNLER ALKALİDİR ?
Asidik Besinler
Kümes hayvanları, süt ürünleri, beyaz un ve şeker, yumurta, ketçap, hardal, mayonez, tatlı ve gazlı içecekler, aşırı şekilde tüketilen kahve ve çay, alkol, tüm şarküteri ürünleri, cips ve gereksiz tüketilen abur cuburlar.
Gün içerisinde yaşanan duygu durumları, stres, kıskançlık, sinirlilik, öfke gibi haller de kişiyi asidik duruma sokan önemli faktörler arasında.
Alkali Besinler
Salatalık, buğday çimi, zerdeçal, zencefil, ıspanak, hindibağ, kırmızı ve kara turp, brokoli, soya filizi, pazı, kuşkonmaz, soya lesitini, karpuz, ısırgan otu, çörek otu, nane, karbonat, hurma, zeytinyağı, işlenmemiş doğal tuz alkali besinler arasında yer alıyor.