Güncelleme Tarihi:
Vajinismus sorunu ülkemizde ortalama olarak her 10 kadından birisinde görüyor. Konu ile ilgili olarak Jinekolog Op. Dr. Süleyman Eserdağ ile görüştük.
Vajinismus, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tanımına göre kadının kendi isteğine rağmen vajina içerisine parmak, fitil, tampon veya eşinin penisi gibi yabancı bir cismi alamaması olarak tarif edilen bir cinsel sorundur.
Vajinismus hastalarının pek çoğu kendi arzularına rağmen hiçbir şekilde eşleri ile cinsel birlikteliği sağlayamazlar, bu nedenle yıllarca süren evliliklerine rağmen bakiredirler. Bir kısmı ise yaşadıkları yoğun kasılmalara bağlı olarak son derece ağrılı ve acılı şekilde ilişkiyi yaşarlar. Günümüzde bilimsel yöntemler sayesinde vajinismus sorunu oldukça kısa bir süre içerisinde %100’e varan bir başarı oranı ile çözüme ulaşabilmektedir.
'BİR GÜN KENDİLİĞİNDEN ÇÖZÜLÜR' DİYE DÜŞÜNMEYİN!
Vajinismus sorununu yaşayan kadınların pek çoğu eşleri ile cinsel ilişki sırasında ‘ön sevişme’ safhasında haz ve istek duymalarına rağmen cinsel birleşme anı geldiğinde aşırı bir tepki vermektedirler. Yoğun kaygının getirdiği ‘panik atak benzeri’ bir durum ile aşırı heyecan, korku, çarpıntı, nefes nefese kalma, terleme, genital alan ve tüm vücutta görülen yaygın kasılmalar sonucunda çoğu zaman eşi elle veya ayakla iterek ilişkiye engel olma, ağlama krizleri sık görülen davranış şekilleridir.
Tamamen istem dışı gerçekleşen yaygın kasılmalar, ilişkinin adeta imkansız hale gelmesine neden olur. Vajinal kasların istem dışı kasılmasına bağlı olarak erkek eşlerde de ilişki sırasında ‘duvara çarpma’ hissi gerçekleşmektedir.
Vajinismus sorunu yaşayanların çoğu problemlerinin yalnızca kendilerine ait bir sorun olduğu düşüncesi ile hekime gitmekten çekinmekte, karşılaştıkları kendilerine göre bu çok ‘tuhaf’ durumlarını kimseyle paylaşamamakta ve ‘bir gün nasıl olsa çözülür’ düşüncesiyle aylar, hatta yıllarca tam bir birleşme yaşamaksızın evliliklerini sürdürmektedirler.
Zamanla kabullenme ve sorunun kanıksanması ile tam bir ‘öğrenilmiş çaresizlik’ sorunu ortaya çıkmaktadır. Vajinismus çiftlerinin pek çoğu çocuk yapma düşüncesi ile bir jinekolog hekime başvurmakta ve kimseyle paylaşamadıkları sorunlarını hekimlerine açıklamak zorunda kalmaktadırlar.
JİNEKOLOJİK DEĞERLENDİRMEDE HEKİM NELERE BAKAR?
Jinekolojik değerlendirme sırasında hekim öncelikle, doğuştan gelen veya sonradan kazanılmış fiziksel bir sorunun olup olmadığını kontrol eder. Özellikle kızlık zarının yüksek kenarlı, ara bölmeli, sert (fibrotik) oluşu tedavinin gidişatı için son derece önemlidir. Diğer taraftan değerlendirme sırasında vajinal ve vücutsal semptomlar da önemlidir. Kasılmaların derecesi ve verilen tepkimeler ‘vajinismusun derecesini’ belirler. Vajinismusun dört ayrı derecesi vardır; uygulanacak tedavi yöntemleri de bu derecesi ile ilişkili olabilmektedir.
Özetlemek gerekirse; vajinismus tanısı için yapılan jinekolojik değerlendirme hem kesin tanının konmasında, hem de tedavi yöntemi ve tedavi sürecinin belirlenmesinde bir yol haritası niteliğindedir. Tedavinin altın standardıdır. Diğer bir ifade ile tam bir jinekolojik değerlendirme yapılmaksızın tedaviye başlamak adeta ‘karanlıkta iğne aramak’ gibidir.
KESİN TEDAVİSİ VARDIR!
Günümüzde bilimsel ve etik değerlerler doğrultusunda, doğru tanı kriterleri konulduktan sonra vajinismus sorunu çok kısa bir süre zarfında ve %100’ e yakın bir başarıyla çözümlenebilmektedir. Hatta yapılan bilimsel çalışmalara göre tüm cinsel sorunlar içinde tedavisi en kolay olanıdır. Ancak burada unutulmaması gereken en önemli nokta; tedaviyi uygulayacak hekim ile yardımcı profesyonelin bilgi ve tecrübesidir.