Güncelleme Tarihi:
TÜRKİYE’DE DE ARTIYOR
AMATEM Klinik Şefi Doç. Dr. Cüneyt Evren, Türkiye’de uyuşturucu kullanım sıklığında, Kuzey Amerika ve Avrupa kadar olmasa da artış olduğunu belirtiyor. Doç. Dr. Evren, “Ülkemizde her yıl toplumsal düzeyde çalışmalar yapılamamakla birlikte küçük ölçekli çalışmalardan elde edilen veriler ve klinik gözlemlerimiz sonucunda madde kullanımının giderek arttığını söyleyebiliriz. Biz bu artışı kliniğimize başvuran hastaların artışıyla fark ediyoruz. Tabi bu buzdağının görünen kısmı. Artış ya da azalmayı saptayabilmek için örneğin, daha önce İstanbul’da 10’uncu sınıf öğrencileri arasında yaptığımız çalışmayı geçen sene yine aynı okullara, aynı sorularla uygulayarak tekrarlayabilmemiz gerekirdi. Ancak milli eğitim bakanlığından izin almak çok güç oluyor” diyor.
Erkek öğrencilerin yüzde 2.3’ü maddeyi en az bir kez deniyor
Turkiye’de 15-64 yaş¸ grubu nüfusta herhangi bir yasa dışı bağımlılık yapıcı maddenin en az bir kere denenme oranı yüzde 2,7. Bu oran erkeklerde yüzde 3,1, kadınlarda ise yüzde 2,2. 2011 yılında TUBİM (Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi) tarafından 32 ilde yapılan çalışmada öğrencilerde herhangi bir yasa dışı bağımlılık yapıcı maddenin en az bir kere denenme oranı yüzde 1,5 olarak bulunmustu. Bu oran erkeklerde yüzde 2,3, kızlarda yüzde 0,7 olarak saptandı. İstanbul’un 15 farklı ilçesinde 45 okulda 2012 yılında yapılan anket çalışmasında 4 bin 957 10’uncu sınıf öğrencisi değerlendirildi. Yaşam boyu en az bir kez herhangi bir madde deneme oranı yüzde 10 bulundu. En yüksek oran uçucu maddeler (yüzde 4.9) için saptandı.. Onu sırasıyla benzodiazepin (yüzde 3.8), esrar (yüzde 2.9), kokain (yüyzde 0.6) ve eroin (yüyzde 0.4) takip etti.
TÜRKİYE’DE DE EN ÇOK ESRAR KULLANILIYOR
Bağımlılık kronik ama kontrolü mümkün
Uyuşturucu bağımlılığıyla ilgili hep kötü hikayeler dinliyoruz. Peki uyuşturucu bağımlılığı ne kadar tedavi edilebilir bir hastalık? Uyuşturucunun çeşidiyle tedavi başarısı arasında ilişki var mı? Doç. Dr. Evren, “Madde bağımlılığı gelişme sürecinde beyin yapısında ve işlevinde kalıcı bazı değişiklikler oluyor. Yani bağımlılık bir kronik hastalık ve astım, tansiyon ya da diyabet gibi diğer kronik hastalıklar gibi yaşam boyu sürüyor. Dolayısıyla tedavi yani mücadele de yaşam boyu sürüyor” dedi. Aynı diğer kronik hastalıklarda olduğu gibi kişi uygunsuz davranır ya da tedavisini (mücadelesini) bırakırsa hastalık tekrarlıyor. Bu tedavinin başarısız olduğu değil, mücadelede eksik kalındığı anlamına geliyor. Doç. Dr. Evren, “Hastalarımız da bazen bu oranları merak ediyor ve soruyorlar. Onlara cevabım “sen başarırsan senin için yüzde 100 olacak” oluyor. Başarıyı belirleyecek birçok kişisel ve çevresel etken var. Bağımlı olunan maddenin çeşidi bu etkenlerin çok ufak bir kısmı. Kişiye ait özellikler daha önemli. En önemlisi maddesiz bir yaşam için kişinin motivasyonu, kararlılığı. Kişide madde ile yaşadığı sorunun kendi farkındalığı ve mücadele için isteği olmalı. Bağımlılık yaşam boyu süren bir hastalık olduğu için mücadelesi de yaşam boyu sürmelidir. Kişi ayıklığını sürdürmek için ailesi ve yakın sosyal çevresinden yaşam boyu destek, tedavi merkezlerinden de ihtiyacı kalmayana dek yardım almalı.
“OTTUR, ZARARI VARDIR!”
Pek çok kişide, “ottur, zararı yoktur” düşüncesi hakim. Bilhassa esrar için sıklıkla söylenir. Doç. Dr. Evren, “Ne yazık ki bu görüşü yaymaya çalışanlar, maddelerin satışından kazanç sağlayanlar. Kullananlar da sanırım buna inanmak istiyorlar. Ancak gerçek öyle değil. Zaten doğada var olan ve zehirli olan birçok bitki var. Böyle bir mantık yürütülemez” diyor. Esrar gibi doğal maddelerin, başka doğal ya da sentetik zararlı maddelerin kullanımına öncülük ettiğini belirten Doç. Dr. Evren, şunları söyledi:
“Ayrıca esrar ciddi psikiyatri hastalıklar ortaya çıkarabiliyor. Genel psikiyatri servislerimizde madde kullanımının tetiklediği ya da madde kullanımına bağlı ortaya çıkan hastalıklar nedeniyle tedavi gören hastaların oranları giderek artıyor. Suç oranlarının artmasıyla ilişkisinden de bahsetmek lazım. Ayrıca genellikle kullanımı, beynin halen gelişmekte olduğu ergenlik ve genç erişkinlik döneminde başladığı için beynin gelişimini olumsuz etkiliyor. Madde kullanımını daha da arttıracak dürtüsel bir yapının oluşmasına neden oluyor. Bu dönemde işlevsellik kaybı, eğitimden uzak kalma, kazalar ve suç göz önünde bulundurulduğunda esrarın sadece kişi için değil toplum için de zararı var.”
Yatarak tedavi şart değil
Madde bağımlılığı tedavisinde her zaman hastaneye yatmak gerekmiyor. Benzodiazepin türevi yeşil reçete ile satılan ilaçlar dışında reçete edilebilen ya da yasadışı olup bağımlılık yapan hiçbir madde bırakıldığında sorun ortaya çıkmaz. Yani yatış için tıbbi aciliyeti yok. Maddelerin zehirlenmeleri yani aşırı doz kullanımları aciliyet gerektirir ve ölümcül olabilir. Örneğin ülkemizde Bonzai ya da Jamaika isimleriyle bilinen sentetik kannabinoid (esrar) maddeleri zehirlenme durumunda ölümcül olabilecek çok ciddi tablolar ortaya çıkarabiliyor. Zehirlenme durumunda hastaların toksikoloji merkezlerinde gözetim altında tutulması ve tedavi edilmesi gerekiyor. AMATEM klinikleri ise sadece maddeyi bırakanlara yardım sunuyor. Yatarak tedavide olduğu gibi hastalara ayaktan da önce maddeden arındırma tedavisi uygulanıyor. Ardından da maddeyi tekrar kullanmamalarını sağlamak için ayaktan psikoterapi programına alınıyorlar. Eğer hastaya özel durumlar ve talebi nedeniyle, ayaktan tedavide başarılı olunamadıysa ya da İstanbul dışında yaşıyorsa yatarak tedavi programına alınıyorlar. Bakırköy’deki AMATEM’de 18 yaş üstü alkol dışı madde kullanım bozukluğu olan hastalar için 24’er yataktan oluşan, toplam 48 yatak kapasiteli iki servis bulunuyor. Yatış için uygun görülen hastalara klinikte yaklaşık 1 ay sonraya randevu verilebiliyor.
BONZAİ HIZLA BAĞIMLI YAPIYOR
Bonzai ya da Jamaika isimleriyle bilinen sentetik kannabinoidler yani sentetik esrar maddeleri doğal esrardan kat ve kat hızla bağımlılık geliştiriyor. Yine kat ve kat daha fazla fiziksel ve ruhsal rahatsızlıklara neden oluyor.. Bilinç kayıpları, epileptik (sara) nöbetler, kalp krizleri sıkça saptanan ve ölüme de neden olabilen fiziksel sonuçlarıdı. Ciddi korku atakları, paranoid psikotik tablolar ve solunum güçlükleri en sık acil başvuru nedenleri. Doç. Dr. Evren, “Bu fiziksel ve ruhsal bozuklukların ortaya çıkması için kronik kullanım gerekmez. İlk kullanımda bile ortaya çıkabilir. Zehirlenme durumunda kişinin etrafına ve kendine zarar verme riski çok yüksek. Gazete haberlerinden duyulabilen olumsuz durumlar aslında yaşananların sadece çok küçük bir kısmı” diyor.