Güncelleme Tarihi:
ŞİŞENİN KENARINA BULAŞAN KEŞİF
Takvimler 1965 yılını gösterirken, kimyager Jim Schlatter laboratuvarda hummalı bir çalışma içindeydi. Genç bilim insanı ülser tedavisi için bir ilaç sentezlemeye çalışıyordu. Süreç boyunca çeşitli bileşikleri izole etmişti. Bu bileşiklerden biri, bir şişenin kenarında birikmiş, çalışırken çıplak parmak uçlarına bulaşmıştı.
Bir noktada Schlatter, laboratuvar yönetmeliklerine ve genel güvenlik anlayışına aykırı bir hareket yaparak, bir kâğıt parçasını daha kolay almak için dalgınlıkla parmağını yaladı. İşte ne olduysa bundan sonra oldu. Parmağını yaladığında şekerli bir tat aldığını fark etti. Üstelik parmağına bulaşan bileşik şekerden bile daha tatlıydı. Schlatter, gıda kimyasında ve kilo vermede çığır açacak yapay bir tatlandırıcı olan aspartamı keşfetmişti.
Ancak bu bileşiğin hikayesi diyet kolalar ve düşük kalorili kahvelerden ibaret değil. Aspartam bugün piyasadaki en popüler tatlandırıcı olarak dondurmadan diş macununa kadar her şeyde bulunuyor. Bununla birlikte, aspartamı kanserle ilişkilendiren yeni bir raporun ardından geleceği sorgulanıyor.
Aspartam en yaygın kullanılan suni tatlandırıcılardan biridir. Şekerden 200 kat daha tatlı, beyaz renkli, kokusuz olan aspartam, yiyecek ve içeceklere tat vermek için çok küçük miktarlarda kullanılması yeterli olduğu için yaygın şekilde tercih edilmektedir. Aspartik asit ve fenilalanin denilen doğal iki amino asidin birleşimiyle oluşan aspartam günümüzde ucuz ve kolay ulaşılabilir olduğu için en küçük işletmelerde dahi ekonomik nedenlerle kullanılabilmektedir. Birçok gıdaya ve içeceğe konulduğu için maalesef farkında olmadan da gün içinde çocuklarımız dahi alabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü, çok sayıda gıda ve içecekte yer alan aspartamı, ‘kanserojen olma ihtimali bulunan maddeler’ listesine ekledi. Diyet, şekersiz, düşük kalorili, sıfır kalorili, sıfır şekerli, düşük şekerli diye lanse edilen ürünlerde aspartam veya diğer suni tatlandırıcılar olduğuna emin olabilirsiniz.
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Aytaç KaradağKanserle ilişkilendiren rapor sonrası geleceği sorgulansa da aspartamla ilgili sağlık endişeleri hiç de yeni değil. Aspartamın sağlıkla ve en önemlisi de kanserle ilgisine geçmeden önce ortaya çıkış hikayesine daha yakından bakalım.
ŞEKER KITLIĞINDAN ZAYIFLAMA PAZARLAMASINA
Aspartamdan önce en yaygın yapay tatlandırıcı, 1879'da Alman Rus kimyager Constantin Fahlberg'in kömür katranıyla çalışırken kazara keşfettiği sakarindi. Sakarin, Birinci Dünya Savaşı'nın neden olduğu şeker kıtlığı sırasında dünya çapında popülerlik kazandı ancak 1960'lara gelindiğinde yeni bir kitleye pazarlanır oldu. Sakkarinin yeni hedef kitlesi kadınlardı...
Nüfusun daha hareketsiz hale gelmesi ve kitlesel gıda pazarlamasının Amerikalıların beslenme şeklini değiştirmesi nedeniyle bir obezite krizi baş gösteriyordu. Buna paralel bir şişmanlık fobisi salgını, tüketicilerin çeşitli zayıflama yardımcıları arayışına girmesi ve giderek yapay tatlandırıcılı yiyeceklere yönelmesi anlamına geliyordu.
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Aytaç Karadağ, aspartamı hangi ürünlerden aldığımızı şöyle sıraladı: Şekersiz meyveli soda, diyabetik dondurma, kalorisi azaltılmış meyve suyu, şekersiz sakız, ketçap, light ürünler, şekersiz enerji barları, şekersiz meşrubatlar, çay tatlandırıcısı, diyabetik pasta, diyabetik baklava, diyabetik lokum.
SAKARİNİ HERKES SEVMEDİ, ALTERNATİF ARAYIŞLARINA GİDİLDİ
Ne var ki ağızda acı bir tat bırakan kalorisiz sakarini herkes sevmedi ve daha iyi alternatifler arayışına girildi. Rakiplerden biri olan siklamat, diyet kola endüstrisinde popülerlik kazandı. Ancak bu madde, laboratuvar hayvanlarında kansere neden olduğu iddialarının ardından 1970 yılında yasaklandı.
Schlatter'in laboratuvar kazasından sonra, o ve o zamanlar en çok piyasada bulunan ilk doğum kontrol hapını geliştirmesiyle tanınan ilaç şirketindeki meslektaşları, aspartamın gıda katkı maddesi olarak kullanımı için ABD Gıda ve İlaç İdaresi'ne onay başvurusu yaptı.
Aspartam, popüler ama artık yasaklanmış olan siklamata iyi bir alternatif, bir ‘süper tatlandırıcı’ olarak umut vaat ediyordu.
FDA İPTAL ETTİ, YENİ HÜKÜMET GERİ GETİRDİ
Kapsamlı bir inceleme sürecinden sonra FDA, 1974 yılında aspartamın masa üstü tatlandırıcı olarak ve sakızlarda, kahvaltılık gevreklerde, hazır kahve ve süt ürünleri gibi bazı gıdalarda katkı maddesi olarak kullanılmasını onayladı.
İlaç şirketinin hisseleri hızla yükselirken, aspartam hakkındaki söylentiler de arttı. Şeker tüketiminin tehlikelerine ilişkin ABD Kongresi'nde yapılan sunumlar da yeni tatlandırıcıya yönelik kamuoyu talebini artırdı.
Ancak aspartamın onaylanmasından sadece aylar sonra, yeni tatlandırıcının güvenliği, laboratuvar hayvanlarında beyin tümörleri, konvülsiyonlar ve gelişimsel engeller gösteren çalışmalara işaret eden bilim insanları tarafından sorgulandı.
FDA önce onayı durdurdu, sonra iptal etti ancak 1981'de dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan yönetimi tarafından yeni atanan FDA komiseri Arthur Hayes, iptal kararını iptal etti. Hayes, 1981'de aspartamın kuru gıdalarda sınırlı kullanımını, 1983'te ise içecek tatlandırıcısı olarak daha geniş kullanımını onayladı.
Vücudumuz aspartamı metabolize ettiğinde büyük bir kısmını metanole çevirir. Kolonya içenlerde ve sahte içki tüketenlerde körlüğün ve böbrek yetmezliğinin nedeni olan son derece toksik metanolü masum diye belirtilen kalorisiz gazlı içeceklerde kimse vücuduna almak istemez. Metanol düşük miktarda alındığında karaciğer böbrek gibi detoks organlarımızda zehirsizleştirilebilir ama düzenli olarak alındığında metanol kanserojen ve sinir toksini olan formaldehite dönüşür.
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Aytaç KaradağDİYET KOLA İLE GELEN ŞÖHRET
Hayes’in kararının ardından kapılar aspartama sonuna kadar açıldı. FDA onayını alan ilaç şirketi aspartamı piyasaya sürdü; tatlandırıcı restoran ve yemek masalarında görülmeye başlandı. 1983'te bir gazlı içecek şirketi, sakarin-aspartam karışımı kullanılarak ürettiği şekersiz diyet kolayı tüketicilere sundu.
Diyet kola, aspartamı pazarlama kampanyasının bir parçası olarak kullandı ve tüketicileri "sadece tadı için" içeceğin tadını çıkarmaya teşvik etti. İçeceğin muazzam popülaritesi aspartam pazarını daha da körükledi. Sonunda diyet kola aspartam lehine sakarini tamamen bıraktı. (İçeceğin çeşme versiyonu raf stabilitesi için bir miktar sakarin içeriyor ve şirket kullanımına izin veren ülkelerde formülasyonuna siklamatları karıştırıyor.)
Ancak tatlandırıcı çıktığı ilk günden beri olduğu gibi şimdi de tartışma konusu olmaya devam ediyor. Kısa bir süre önce Dünya Sağlık Örgütü aspartamı ‘insanlar için muhtemelen kanserojen’ olarak sınıflandırdı. Buna rağmen yetkililer aspartamın güvenliğinin "yaygın olarak kullanılan dozlarda büyük bir endişe kaynağı olmadığını" bildirdi. FDA ise aspartamın "onaylanan koşullar altında kullanıldığında güvenlik endişesi taşımadığını" söyleyerek DSÖ sınıflandırmasına itiraz etti.
BİLİMSEL ÇALIŞMALAR “KANSER RİSKİ VAR” DİYOR
Tüm bu detaylardan ve DSÖ’nün kararından sonra aspartam meselesinin Aytaç Karadağ’la masaya yatırdık. Karadağ sözlerine yakın zamanlı bilimsel çalışmaları hatırlatarak başladı:
-- 2022 yılında 102 bin 865 Fransız yetişkinin katıldığı güncel ve büyük bir çalışmada meme kanseri ve obezite riskini artırdığı saptandı.
-- 2010 yılında ABD'de kemirgenlerde yapılan çalışmalarda çoklu kanserler yaptığı saptandı.
-- 2006 yılında yapılan fare çalışmasında aspartam için "mevcut kabul edilebilir günlük alım miktarından çok daha az günlük dozda bile çok potansiyelli bir kanserojen ajandır" ifadesi kullanıldı.
-- 2012 yılında Harvard’da yapılan çalışmada lenfoma, lösemi, multipl myelom gibi hematolojik kanser riskini artırdığı saptandı.
-- 1996’da habis beyin tümörlerini artırdığı saptandı.
Aspartamın olası yan etkilerinin de oldukça fazla olduğunun altını çizen Karadağ belirtileri şöyle sıraladı:
“Kanser, epilepsi nöbetleri, baş ağrısı, zihin sisi, alerji, cilt döküntüleri, kaşıntı, alerji, depresyon, dikkat eksikliği hiperaktivite sendromu, baş dönmesi, tatlı yeme isteği, iştah artışı, bağırsakta şişkinlik, gaz, tip 2 diyabet, kalp hastalığı, hipertansiyon, böbrek yetmezliği, annede alındığında doğum kusuru olan bebek, erken doğum, lupus gibi otoimmün hastalıklar, Alzheimer, multipl skleroz (ms).”
OBEZİTEDE AVRUPA BİRİNCİSİ DÜNYA ÜÇÜNCÜSÜYÜZ
Bu kadar riskli olduğu iddia edilen ve hatta bilimsel çalışmalarla da desteklenen aspartam kullanımını azaltmak için neler yapılabilir?
Elbette ilk cevap içerisinde aspartam bulunan ürünleri tüketmemek olacak. Peki ama bunlara alternatifler neler?
Aytaç Karadağ, “Öncelikle paketlenmiş ürünlerde etiket okuma alışkanlığı edinmeliyiz. Şeker ihtiyacını doğal şekerden yana kullanmalıyız; lakin obezitede Avrupa’da 1’inci, dünyada ise 3’üncü sırada olduğumuz için doğal da olsa şeker kullanımını kısıtlamamız gerektiğini unutmamalıyız” dedi ve ekledi:
“Light, şekersiz, sıfır şeker, diyabetik gibi etiketlere satılan ürünleri tüketmemeliyiz. Pasta, kek vs. yaparken meyveden yararlanabiliriz. Bu amaçla kuru incir, kuru kayısı, kuru hurma, bal, pekmez, reçel, marmelat vs. gibi doğal gıdaları tercih edebiliriz. Çayı şekersiz tüketemeyenlerdenseniz tatlandırıcı olarak doğal stevia bitkisini kullanabilirsiniz. Şeker yerine stevia, agave şurubu, hindistancevizi şekeri, hurma şekeri vs. gibi doğal tatlandırıcıları tercih edebilirsiniz.”