Güncelleme Tarihi:
Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısına Hacettepe Üniversitesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, Üreme Tıbbı ve İnfertilite Ünitesi Öğretim üyelerinden Kongre Başkanı Prof. Dr. Hakan Yaralı, Kongre Sekreteri Doç. Dr. Gürkan Bozdağ ve Düzenleme Kurulundan Prof. Dr. Lale Karakoç Sökmensüer, Doç. Dr. İbrahim Esinler ve Yrd. Doç. Dr. Sezcan Mümüşoğlu katıldı.
İlk kez düzenlenen ve alanında birçok ilke imza atan kongre kapsamında Prof. Dr. Hakan Yaralı, bu başarılı organizasyonun 430 delegenin ve tamamı konusunda lider 14 yabancı konuşmacının katılımı ile gerçekleştiğini belirtti. Tüm oturumların İngilizce olduğu toplantıda Türkçe ve Arapça eşzamanlı çevirinin yer aldığını vurgulayan Prof. Dr. Hakan Yaralı, 4 adet tartışma temelli oturumun yanı sıra, 7 tane konferans ve yabancı davetli konuşmacıların deneyimlerini interaktif olarak Türk Hekim ve Biyologlarla paylaştığı 2 adet panel oturumunun düzenlendiğini belirtti.
PREİMPLANTASYON GEBELİK TARAMASI İLERİDE DAHA SIK KULLANIM ALANI BULABİLİR
Kongre Başkanı Prof. Dr. Hakan Yaralı kongrede, hem rahimin iç tabakası hem de embriyonun, başarılı bir gebelik elde edilmesi kapsamında rolleri ile ilgili önemli sunumlar yapıldığına dikkat çekerek, tüm tıp uzmanlık alanlarında da geçerli olan bireyselleştirilmiş uygulamaların ne denli önemli olduğunun tartışıldığını vurguladı. Eve canlı sağlıklı bebekle gitme konusunda üreme potansiyeli yüksek embriyonun seçimi çok önemli olup; halen bütün dünyada rutinde kullanılan metotlar maalesef, hem sübjektif olup, hem de geçerliliklerinin sınırlı olduğunu ifade etti.
Prof. Dr. Hakan Yaralı, “Embriyoya zarar vermeden blastokist safhasında biopsi yapılarak (PGS), tüm 46 kromozomun incelenmesi, bize doğru embriyo seçiminde günümüzde en değerli bilgiyi vermektedir. Sağlıksız yumurta kapsamında en risk altında olan ileri bayan yaşı olguları (38-46 yaş) bu kapsamda en hedef kitleyi oluşturmaktadır. Ayrıca, seçilmiş, mükerrer tüp bebek başarısızlığı ve de nedeni açıklanamayan mükerrer düşüklü olgularda da kullanılabilmektedir. PGS’in genetik ayağında farklı genetik inceleme metotlarının avantajları detaylı olarak tartışıldı. İleri bayan yaşında ya da kanser hastalarında üremenin korunması gibi bir çok önemli hususta 1,5 günlük zaman zarfında uluslararası önemli bilim insanlarıyla bir araya gelerek ülkemizde önemli bir toplantıya imza attık” dedi.
TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE STRATEJİLER HASTA TEMELİNDE BİREYSELLEŞTİRİLMEDİR
Hacettepe Üniversitesi Tüp Bebek Ünitesi öğretim üyesi ve Kongre sekreteri Doç. Dr. Gürkan Bozdağ tüp bebek tedavilerinde her hasta için uygun tek bir tedavi stratejisinin ve protokolünün olmadığını yaş, yumurtalık kapasitesi, vücut-kitle indeksi, genetik farklılıklar ve önceki tedavilerde ki yumurtalık cevabı ve embriyolojik gelişim problemleri gibi değişkenlere göre çocuk sahibi olmak isteyen çifte yaklaşımın klinik ve laboratuvar aşamalarında bireyselleştirilmesi gerektiğini ifade etti. Bu konunun son yıllarda Dünya genelinde yapılan kongre ve sempozyumlarda da sıkça vurgulandığını ve nitekim EIA-2016 Kapadokya toplantısında da ilk oturumun bu başlıkla yapıldığını ve Prof. Dr. Peter Humaidan ve Prof. Dr. Evangelos G. Papanikolaou ile birlikte bu oturumu Türk ve yabancı katılımcıların eşliğinde tüm yönleriyle tartıştıklarını belirtti. Doç. Dr. Gürkan Bozdağ, tüp bebeğin sadece klinik ve laboratuvar yönleriyle değil aynı zamanda yumurtalık kapasitesi çok azalmış kadın hastalarda bir tedavi alternatifi olabilecek ‘in vitro aktivasyon’ yöntemi gibi henüz deneysel aşamada ki yöntemlerin de Stanford Üniversitesi bilim insanlarından Prof. Dr. Aaron Hsueh’nin sunumu esnasında ve kongre kapsamında tartışıldığını özellikle vurguladı.
EMBRİYOLOJİ LABORATUVARI KALİTE KONTROLÜ VE PERSONEL EĞİTİMİ ÇOK ÖNEMLİDİR
Hacettepe Üniversitesi Tüp Bebek Ünitesi Embriyoloji Laboratuvarı sorumlusu Prof. Dr. Lale Karakoç Sökmensüer bilimsel çıtası yüksek, dünyanın önder infertilite uzmanlarını bir araya getiren bu toplantıyı düzenlemiş olmaktan dolayı mutluluk duyduklarını ifade ederek söze başladı. Bu toplantıda tüp bebek tedavilerinde klinik yaklaşımların yanı sıra embriyoloji laboratuvarı ile ilgili konuların da detaylı olarak ele alındığını ifade eden Prof. Dr. Lale Karakoç Sökmensüer bu alanda güncel gelişmeler, yeni teknolojiler, tedavi yaklaşımları ve en önemlisi laboratuvar kalite kontrolünün nasıl yapılması gerektiği gibi önemli hususların embriyologlar tarafından detaylıca konuşulduğunu ve interaktif tartışmaların yapıldığını belirtti. Bu kapsamda mevcut embriyoloji ve biyolog eğitiminin ve kendilerini güncellemelerinin çok önemli olduğunu ve EIA-2016 Kapadokya gibi kısa, interaktif ve konusunda kompetan insanların katıldığı toplantıların bu anlamda önemli bir fırsat olduğunu hatırlattı.
NASA’NIN DA KULLANDIĞI GÖRÜNTÜLEME SİSTEMİYLE AVRUPA VE AMERİKA’DAN İLERİDE ÖRNEK OLUŞTURACAK İNTERAKTİF SUNUMLAR YAPILDI
Hacettepe Üniversitesi Tüp Bebek Ünitesi öğretim üyesi Doç. Dr. İbrahim Esinler, bu kongre ile üreme tıbbı ve tüp bebek konusunda dünyada isim yapmış birçok bilim insanını güzel ülkemizin nadide bir bölgesi olan Kapadokya da ağırlamaktan ve böyle bir bilimsel toplantıya ev sahipliği yapmaktan mutluluk ve gurur duyduklarını söyledi. Kongre kapsamında ülkemizde ki hekim ve sağlık çalışanlarına oosit-embriyo dondurmada optimizasyon, donma çözme tedavilerinde daha iyi gebelik elde edebilmek için yapılması gerekenler ve embriyo transferi sonrası uygulanabilecek ilaç tedavileri gibi önemli konularda kritik bilgilerin ve tartışmaların yaşandığına dikkat çeken Esinler bu kongrede ayrıca son derece yeni bir teknoloji ile yurtdışından katılmak isteyen önemli bilim insanlarının da sunum yapabilme ve sanki toplantı salonundaymış gibi konuşmalarını interaktif olarak yapabilmelerine imkan tanıdıklarına dikkat çekti. NASA’nın da tercih ettiği video konferans sistemi ile Amerika ve Avrupa’daki meslektaşlarımız ile bilgi alışverişinde bulunabildik ve eş zamanlı olarak iki ayrı yazılım üzerinden veri paylaşabildik diyen Doç. Dr. İbrahim Esinler, bu yöntemin sonraki kongrelere çok güzel bir örnek olacağı düşüncesinde olduğunu ifade etti.
Doç. Dr. İbrahim Esinler, “Dünya olarak zor bir dönemden geçer iken, ülkemizin yerleşik olduğu coğrafya ve komşu ülkelerde yaşanan terör olaylarını da göz önünde bulundurduğumuzda, bu toplantıyı yaşadığımız sıkıntılara rağmen yapmanın gururunu taşımaktayız. Teröre rağmen bilimsel hayatın devam ettiğini, bu denli uluslararası bir toplantı ile ifade etmenin çok değerli olduğunu düşünmekteyiz” dedi.