Güncelleme Tarihi:
Tarımın ve toprağın olmadığı bir dünya düzeninde yaşamamız neredeyse imkansız. Ancak dünya eskidikçe topraklarımızda dış etkenlere de bağlı mineral kayıpları, tarım ürünlerinden yeterli vitamin ve mineral ihtiyacının karşılanmasını da güçleştiriyor.
Hızla artan insan nüfusunun besin ihtiyacını karşılama ihtiyacına ve tüm dünyayı etkisi altına alan kuraklık, salgın hastalık vb. nedenleri ile yaşanan üretim paniğine karşı tarım sektörü kendi çözümlerini üretmek durumunda.
Hidroponik yani topraksız tarım bize tüm bu koşullara rağmen üretim yapabilme olanağını sağlıyor.
NASA da hidroponik tarımın gelişimi için araştırma ve çalışmalarını yürütmeye devam etmekte. Hatta kısa bir süre önce bu sistem ile uzayda ilk kez sebze yetiştirildi.
Hidroponik sistem sayesinde topraksız, sadece su, ışık ve hava ile üretim yapmak mümkün. Üstelik yılın her ayı bu yöntem ile sebze yetiştirebiliyor ve topraktan topladığımız mahsul ile aynı mineral, vitaminleri, hatta daha fazlasını alabiliyoruz.
Biz de Greenada olarak temiz tarım ilkelerimiz arasında dünyadaki gelişmeleri yakından takip ediyoruz ve ekim alanlarımızda hidroponik sisteme yer vererek bu üretim yöntemine katkı sağlamaktayız.
Hidroponik (topraksız) tarım nedir?
Dr. W. E. Gericke tarafından bulunmuş bir isim. Yunanca hidro (su) ve ponika (çalışma, iş, tarım) sözcüklerinden türemiş. Hidroponik tarımın temel ilkesi, bitkileri ihtiyaç duydukları besinleri topraktan değil özel solüsyonlardan alacakları şekilde konumlandırmak ve yetiştirmektir. Topraksız tarım başlığı altında kullanılan birçok yöntem vardır. Bu yöntemde, bitkiler besin elementlerini toprakta aramak zorunda kalmadan, solüsyondan kolaylıkla alabilmektedirler.
Hidroponik tarımda, bitkilerin kök sistemlerini desteklemek için vermikülit, hindistan cevizi, kaya yünü, kum, perlit ya da genişletilmiş kil agregası gibi ortamlar oluşturulur. Yalnızca borular ve su kullanılarak uygulanan yöntemler de bulunmaktadır.
Avantajları şunlar:
◊ Toprağa ihtiyaç duymadığı için toprağı verimsiz olan yerlerde de tarım yapılabilir.
◊ Su ihtiyacı azalır.
◊ Kirlilik gibi etkenlerden etkilenilmez.
◊ Hasat kolaylığı sağlanır.
◊ Bitkiler daha sağlıklı büyür.
Mikrofilizler ile makro düzeyde beslenin!
İlk olarak Uzak Doğu ülkelerinde alternatif tıp alanında kullanılan mikrofilizler, çok yüksek oranda vitamin, antioksidan ve mineral içermesi nedeniyle Avrupa’da da sıkça tüketilmeye başlandı.
Salgın hastalıkların artmasıyla sürekli bağışıklık sistemimizi güçlendirecek yararlı besin arayışına girdiğimiz bu dönemde, mikrofilizler içindeki bileşiklerden dolayı bağışıklık güçlendirici etkisiyle besin zincirinde oldukça önemli bir yer teşkil ediyor.