Güncelleme Tarihi:
I. Genel Bilgiler
1. Diyabet nedir?
Diyabet kandaki şeker (glukoz) değerinin normalden yüksek olduğu metabolik bir hastalıktır. Vücudun temel enerji kaynağı olan şeker, alınan gıdalardan kaynaklandığı gibi aynı zamanda karaciğer ve kaslarda da üretilir. Kandaki şekerin kullanılmak üzere hücrelere alınabilmesi için insülin gereklidir. İnsülin pankreasda yapılıp kana salınan bir hormondur. Eğer vücut yeterince insülin üretemez ya da insülin gerektiği gibi kullanılamazsa şeker hücrelere taşınamaz ve kanda şeker düzeyi yükselir.
Prof. Dr. Okan Bülent Yıldı
2. Diyabetin farklı tipleri var mıdır?
Diyabet her yaşta görülebilir. Pankreasta insülin üreten hücrelerin (beta hücreleri) tahribatı ile gelişen ve genellikle çocukluk veya gençlik çağında ortaya çıkan diyabete tip 1 diyabet adı verilir. Bu tip diyabette vücutta insülin hiç bulunmadığı için tedavide mutlaka dışarıdan insülin verilmesi gereklidir.
Diyabet hastalarının %90-95’inde görülen diyabet şekli ise tip 2 diyabettir. Genellikle erişkin yaşlarda ortaya çıkar. Bu tip hastalarda karaciğer, yağ ve kas hücrelerinde insülinin gerektiği gibi kullanılamaması söz konusudur. Bu duruma insülin direnci adı verilir. Başlangıçta pankreas daha fazla insülin üreterek bu direnci kırmaya çalışır ancak bir süre sonra pankreasın insülin üretimi de azalır ve kan şekeri yükselir.
Tip 1 ve tip 2 diyabet dışında kadınlarda gebelik esnasında tanı koyulan diyabete gestasyonel diyabet (gebelik diyabeti) adı verilir.
Kan şekeri değerinin normalin üzerinde olduğu ancak diyabet tanısı koyulacak kadar yüksek olmadığı durumlara da prediyabet (diyabet öncesi durum) adı verilir. Prediyabeti olan bireyler tip 2 diyabet, kalp hastalığı ve inme gelişimi yönünden risk altındadır.
3. Diyabet hangi şikayetlere neden olur?
Diyabette çok su içme, gün içinde ve gece sık idrar yapma, ağız kuruluğu, halsizlik, yorgunluk, iştah artışı, açıklanamayan kilo kaybı, ellerde ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma, ciltte oluşan yaraların zor iyileşmesi ya da sık infeksiyon geçirme gibi yakınmalar olabilir. Hastalarda bu belirtilerin hepsi veya bir kısmı bulunabileceği gibi hiçbir şikayet olmaksızın da kan şekeri yüksekliği saptanabilir.
4. Diyabet tanısı nasıl koyulur?
Diyabet tanısı üç şekilde koyulabilir:
- Açlıkta ölçülen şeker değerinin 126 mg/dl üzerinde olması
- Çok su içme ve çok idrara çıkma gibi şikayetler beraberinde günün herhangi bir saatinde ölçülen şeker değerinin 200 mg/dl üzerinde olması
- Standart şeker yükleme testi (oral glukoz tolerans testi) sonrası 2. saatte ölçülen şeker değerinin 200 mg/dl üzerinde olması
Bunun yanısıra açlık şeker değerinin 100-125 mg/dl arasında olması “bozulmuş açlık şekeri”, şeker yükleme testi sonrası 2. saatte ölçülen şeker değerinin 140-199 mg/dl arasında olması ise “bozulmuş şeker toleransı” olarak adlandırılır ve bu iki durum prediyabet olarak tanımlanır.
5. Diyabet gelişimi için risk faktörleri nelerdir ve kimlere şeker taraması önerilir?
Diyabet gelişimi açısından risk faktörleri:
- Kilo fazlalığı ve şişmanlık
- Hareketsiz yaşam
- Ailede bireylerinde diyabet
- Hipertansiyon
- Anormal kan yağı (kolesterol ve trigliserid) düzeyleri
- Polikistik over sendromu
- Kalp ve damar hastalıkları
- Prediyabet
- Gebelikte diyabet öyküsüdür.
Bu durumlarda mutlaka şeker taraması yapılmalıdır. Şeker taraması için standart şeker yükleme testi veya açlık şekeri ölçümü kullanılır.
Diyabet için risk faktörü olsun ya da olmasın 45 yaş üzerinde herkeste şeker taraması yapılmalı ve sonuçlar normal çıkarsa tarama en azından üç yılda bir tekrarlanmalıdır.
6. Diyabet gelişmesi önlenebilir mi?
Prediyabeti olan (şeker değerleri normalden yüksek ancak henüz diyabet sınırına ulaşmamış) yetişkin bireylerde yapılan geniş ölçekli ve uzun süreli çalışmalar diyet ve düzenli fiziksel aktivite şeklinde yaşam tarzı değişiklikleri ve bazı ilaçların kullanımının tip 2 diyabet gelişimini belirgin ölçüde önlediğini ya da geciktirdiğini göstermiştir.
7. Diyabet neden tedavi edilmelidir?
Diyabet yıllar içinde başta gözlerde, böbreklerde, sinirlerde, diş ve diş etlerinde olmak üzere ciddi sağlık problemlerine yol açabilir. Ayrıca diyabetli hastalarda kalp ve damar hastalıkları riski belirgin olarak artmıştır. Diyabette tanı anından itibaren uygun ve doğru tedavi ile bütün bu sağlık problemlerinin önüne geçilebilir.
8. Diyabet nasıl tedavi edilmelidir?
Diyabet yaşam boyu tedavi ve takip gerektiren bir hastalıktır. Diyabet hastalarında kişiye özel düzenlenmiş diyet ve fiziksel aktivite planı tedavinin olmazsa olmazıdır. Bunun yanında tip 1 diyabet hastalarında mutlaka insülin tedavisi uygulanırken tip 2 diyabet hastalarında diğer diyabet ilaçları ve gerektiğinde insülin kullanılır. Yetişkin diyabet hastasının tedavisinde dört durumun kontrol altına alınması gerekir:
- kan şekeri
- kan yağları
- kan basıncı (tansiyon)
- vücut ağırlığı
Tedavide temel hedef kan şekeri düzeylerinin mümkün olduğunca diyabeti olmayan bir bireydeki kan şekeri düzeylerine yakın tutulmasıdır. Bunu en güvenli şekilde sağlamak ve kan şekerinin çok düşmesi (hipoglisemi) ve çok yükselmesi (hiperglisemi) durumlarını önlemek önemlidir. Diyabet hastasında ek sağlık problemlerine bağlı olarak hedeflenen şeker düzeyleri değişkenlik gösterebilir.
Diyabet tedavisinde şeker düzeylerinin kontrolü yanında hastanın kan basıncının ve kan yağları (kolesterol, trigliseridler) düzeylerinin hedeflenen tedavi aralığında tutulması ve vücut ağırlığı yönetimi (normal vücüt ağırlığına sahip bireylerde kilonun korunması, obez bireylerde kilo kaybı) gereklidir.
Diyabet hastalarının çoğunda kan basıncı değerinin 130/80 mmHg’nın altında olması istenir. Kan yağlarından total kolesterolün 200 mg/dl altında, LDL (kötü) kolesterolün 100 mg/dl altında, trigliseridlerin 150 mg/dl altında, iyi (HDL) kolesterolün kadınlarda 50 erkeklerde 40 mg/dl üzerinde olması hedeflenir. Kan basıncı ve kan yağlarının istenen değerlerde tutulması kalp ve damar hastalıklarından korunma açısından çok önemlidir. Tedavi hedeflerinde hastaya özel farklılıklar olabilir.
9. Diyabet hastaları günlük yaşamda hastalıkları yönünden nelere dikkat etmelidir?
Beslenme: Hastalar kendilerini takip eden sağlık ekibindeki doktor ve diyetisyen önerileri doğrultusunda bir beslenme planı uygulamalıdır. Diyabet özel gıdalarla beslenmeyi gerektirmediği gibi önerilen beslenme planı diyabetli bireyin aldığı medikal tedaviye, aktivite durumuna çalışma koşullarına ve diğer birçok özelliğine göre değişebilir. Bu nedenle beslenme tedavisi bireysel olmalıdır (Diyabet ve beslenme bölümünde bu konuda daha geniş bilgi bulabilirsiniz).
Fiziksel aktivite: Hareketli bir yaşam ve planlı fiziksel aktivite (egzersiz) diyabette gerek kan şekeri kontrolü gerekse uzun dönem sağlık riskleri açısından son derece yararlıdır. Diyabet hastaları için fiziksel aktivite programı, takip eden sağlık ekibi ile birlikte hastaya özel olarak planlanmalı ve belirli aralıklarla yeniden gözden geçirilmelidir (Diyabet ve egzersiz bölümünde bu konuda daha geniş bilgi bulabilirsiniz).
İlaçlar: Ağızdan alınan ilaçlar ya da insülin her gün doktor tarafından önerildiği şekilde kullanmalıdır. İlaç veya doz değişiklikleri doktor önerisi ile yapılmalıdır.
Şeker ölçümü: Tedavinin ne kadar iyi gittiğini takip etmek için evde belirli aralıklarla şeker ölçümü yapılması gereklidir. Şeker ölçümlerine göre beslenme ya da fiziksel aktivite planında ya da ilaçlarda değişiklik yapılması gerekebilir. Ne sıklıkta ve günün hangi saatlerinde şeker ölçümü yapmanız gerektiğini doktorunuza danışınız.
Günlük kayıt tutulması: Evde ölçülen şeker değerlerinin düzenli olarak bir deftere yazılması, gerekirse buna besin tüketimi, fiziksel aktivite ve ilaçlar ile ilgili notların da eklenmesi tedavide gerekli düzenlemelerin yapılabilmesi yönünden size ve doktorinize yarar sağlayacaktır.
10. Hipoglisemi (kan şekerinin çok düşmesi) neden olur ve hipoglisemide ne yapılmalıdır?
Bazı diyabet ilaçlarının dozunun fazla gelmesi, öğün atlanması veya gecikmesi ve aşırı egzersiz hipoglisemiye neden olabilir. Ayrıca başka hastalıklar için kullanılan bazı ilaçlar da kan şekeri düşüklüğü yapabilir. Hipoglisemide açlık hissi, terleme, başağrısı, aşırı yorgunluk şikayetleri olabilir. Kan şekerinin çok düşmesi bayılma veya nöbet geçirme ile sonuçlanabilir. Hipoglisemi ile ilişkili olabilecek şikayetleriniz olduğunda kan şekerinizi ölçünüz ve eğer 70 mg/dl altında ise vakit kaybetmeden bir çay bardağı meyve suyu ya da 5-6 adet kesme şeker alınız.
Diyabet ilaçlarının uygun kullanımı, beslenme tedavisine uyulması, öğünlerin düzenli olması ve düzenli kan şekeri takibi ile hipogliseminin önüne geçilebilir. Eğer hipoglisemiye neden olabilecek diyabet ilacı kullanıyorsanız acil durumlar için yanınızda kesme şeker ya da meyve suyu taşımanız gerekir. İnsülin kullanıyorsanız evde, işte ve seyahatlerde glukagon isimli kullanıma hazır iğneyi taşımalısınız. Aileniz ve yakınlarınız bilinç kaybı olan bir hipoglisemide size bu iğneyi nasıl yapacaklarını öğrenmelidir. Acil durumda kas içine yapılan glukagon iğnesi kan şekerini hızla yükseltir. Eğer farklı günlerde ve özellikle aynı saatlerde tekrarlayan hipogliseminiz oluyorsa mutlaka doktorunuza haber veriniz.
11. Diyabet ile kalp ve damar hastalıkları ilişkili midir?
Diyabetli hastalarda kalp ve damar hastalıkları en önemli sorunlardır. Bu hastalıklar diyabette artmış sıklıkta görülür ve kalp krizi, inme, bacak ve ayaklarda dolaşım bozukluğuna neden olabilir. Diyabette bu problemlerin gelişiminin önlenmesi için kan şekeri, kan yağları, kan basıncı ve vücut ağırlığının istenen değerlerde tutulması çok önemlidir. Bunun için diyabet ilaçlarının yanında başka ilaçların kullanımı da gerekebilir. Sigara içen hastalarda sigaranın bırakılması tavsiye edilir. Her gün aspirin almanız gerekip gerekmediği konusunda doktorunuza danışınız.
12. Diyabetin yol açabileceği diğer sağlık problemleri nelerdir ve bunlara yönelik nelere dikkat etmek gerekir?
Diyabet ve böbrekler: Yüksek kan şekeri yıllar içinde böbreklerin normal çalışmasını bozarak önce idrarda protein kaçağına daha sonra böbrek yetmezliğine neden olabilir. Hastada hipertansiyon olması bu süreci hızlandırabilir. Diyabet hastalarında en az yılda bir defa böbrek fonksiyonu kan ve idrar tetkikleri ile değerlendirilmelidir. Bazı tansiyon ilaçları böbrek hasarının gelişmesini önleyebilir. Bu tip bir ilaç kullanmanız gerekip gerekmediğini doktorunuza danışınız.
Diyabet ve gözler: Yüksek kan şekeri uzun dönemde göz damarlarında kanamalara ve sonrasında görme kaybına yol açabilir. Diyabetin gözde etkileri hiçbir şikayete neden olmaksızın ortaya çıkabilir ve erken tedavi ile önlenebilir. Bu nedenle diyabet hastasında yılda bir kez göz muayenesi yapılmalıdır. Göz doktoruna başvurduğunuzda diyabet hastası olduğunuzu söylemeyi unutmayınız.
Diyabet ve sinirler: Yüksek kan şekeri zaman içinde vücuttaki sinirleri etkileyebilir. Diyabet hastalarında yılda en az bir kez sinir muayenesi yapılması gerekir. Diyabete bağlı sinir hasarı; ellerde ayaklarda his kaybı, uyuşma, karıncalanma veya yanma hissine neden olabilir. Ayaklarda zor iyileşen yaralar gelişebilir. Bu nedenle diyabet hastasında ayak bakımı çok önemlidir. Ayrıca sinir hasarına bağlı hazımsızlık, idrara çıkma ya da cinsel fonksiyon ile ilgili problemler olabilir. Bu tip şikayetlerinizi mutlaka doktorunuza bildiriniz ve doktorunuzdan özellikle ayak bakımı konusunda bilgi edininiz.
Diyabet ve diş / diş eti sağlığı: Yüksek kan şekeri diş ve diş etlerinde kolayca infeksiyon gelişmesine neden olur ve bu infeksiyonlar kan şekerinde daha da fazla artışa yol açabilir. Diyabette diş ve diş eti sağlığı yönünden kan şekerinin mümkün olduğunca normal aralıkta tutulmasının yanında günde en az iki kez dişlerin fırçalanması, sigara içilmemesi ve yılda iki kez diş doktoru kontrolü gerekir.
II. Diyabet ve beslenme
1. Diyabetli hastalar mutlaka diyet uygulamalı mıdır?
Diyabetin tedavisinde diyabetli bireyin hastalığı konusunda bilgi sahibi olması, ağızdan alınan diyabet ilaçları veya insülin tedavisi, egzersiz ve beslenme tedavisi bütündür. Diyabetli birey, yeme alışkanlığında düzenleme yapmadığı taktirde kan şekerinin de düzene girmesi beklenemez.
2. Diyabetli hastada beslenme tedavisi nasıl olmalıdır?
Hastanın yaşına, boyuna, kilosuna, fiziksel aktivitesine, sosyo-ekonomik durumuna ve beslenme alışkanlıklarına göre düzenlenmelidir. Herkesin kullandığı ortak bir diyet listesi olamaz, beslenme tedavisi kişiye özel olmalıdır.
Günümüzde diyabet tedavisinde farklı etkilerde olan ağızdan alınan diyabet ilaçları ve insülinler bulunmaktadır. Bu ilaç ve insülinlerin etki süreleri, kan şekerini etkilemeleri farklılık göstermektedir. Öğün planlanırken bu durum göz önüne alınmalıdır.
Beslenme tedavisi düzenlenirken diyabetli hastanın gereksinimi olan enerji ve besin öğelerini karşılaması dikkate alınmalıdır. Yapılan çalışmalar göstermiştir ki; iyi bir kan şekeri kontrolü için öğün atlamamaya özen göstermek, öğün saatlerinin gün içinde birbirine benzer olmasına dikkat etmek çok önemlidir. Düzensiz yemek ya da öğün atlamak kan şekerinin aşırı düşmesine (hipoglisemi), ardından fazla besin alımına bağlı kan şekerinin aşırı yükselmesine (hiperglisemi) neden olabilir. Kan şekerindeki iniş-çıkışı önlemek için düzenli bir öğün planı oluşturmak çok önemlidir.
Amaç, diyabet hastasının ideal ağırlığına ulaşmasını sağlayacak bir beslenme programı hazırlarken diyabete bağlı oluşabilecek hastalıklardan ( kalp-damar hastalıkları, böbrek, göz ve sinir problemleri gibi) korunmayı sağlamaktır.
3. Diyabete özel beslenme programında diyetin içeriği nasıl olmalıdır?
Karbonhidratlar: sağlıklı beslenme de olduğu gibi diyabetli bireyin beslenmesinde de günlük enerjinin yarısı karbonhidratlardan sağlanmalıdır. Yapılan çalışmalar ve kılavuzlar, bebeklikten yaşlılık dönemine kadar geçen sürede bireyin günde 130 gram altında karbonhidrat tüketiminin sağlıklı olmadığını söylemektedir. Diyabetli hastanın kan şekerinde sorun yaşaması karbonhidratları beslenmesinden çıkaracağı anlamına gelmez. Ekmek, tam taneli tahıllar, kuru baklagiller, meyve - sebzeler, süt ve yoğurt karbonhidrat içeren besinlere örneklerdir.
Karbonhidratlar kan şekerini etkileyen en önemli besin grubudur. Diyabetli birey için öncelikli olan, karbonhidrat içeren besinleri ana ve ara öğünlerde ne miktarda alacağıdır. Diyabetli bireyin, öğünde karnını doyurmasından daha çok, o öğünde alması gereken karbonhidrat miktarını alıp-almadığı daha önemlidir. Örneğin; bir öğünde sadece ızgara balık ve salata yiyen ancak karbonhidrat kaynağı besin yemeyen diyabetli bireyin kan şekeri iki saat sonra düşebilir. Özellikle öğün öncesi insülin uygulayan veya insülin pompası kullanan diyabetliler, öğünde aldıkları karbonhidrat miktarına ve kan şekeri düzeyine göre doz ayarlamayı olanak sağlayan karbonhidrat sayımını bilmeleri gerekir.
Proteinler: Proteinler vücudun gelişimi, hücrelerin yapı taşı ve onarımı için gereklidir. Ancak proteinli besinlerin bazılarının aynı zamanda yağdan da zengin olabileceği unutulmamalıdır. Fazla proteinli besin tüketimi kan yağlarında sorun yaşanmasına ve kilo kontrolünde sıkıntı yaşanmasına neden olabilir. Diyabetli bireyin protein ihtiyacı diyabetli olmayan kişilerden farklı değildir. Ancak diyabete bağlı böbreklerde bir sorun yaşanmışsa günlük alınacak protein miktarı azaltılabilir.
Yağlar: Diyabetli hastanın beslenmesinde yağlar günlük enerji gereksiniminin %30'unu geçmemelidir. Yağların fazla tüketimi kalp- damar hastalıkları ve kilo artışı açısından risk faktörüdür. Beslenmedeki yağlar; görünür yağlar ( yemeklere eklenen yağlar) ve görünmeyen yağların (besinlerin yapısındaki yağlar) toplamıdır.
Yağlar içerdikleri yağ asitlerine göre ikiye ayrılırlar.
- Doymuş yağlar (tereyağı, katı margarinler, kuyrukyağı, süt ürünleri, et, peynirdeki yağların bir bölümü)
- Doymamış yağlar (zeytinyağı, fındık yağı, mısırözü, ayçiçek, soya yağı gibi)
Diyabetli hastanın beslenmesindeki yağın dengelenmesi için;
*Kızartmalardan uzak durulmalı
*Sakatatlar tüketilmemeli
* Etli yemeklere yağ ilave edilmemeli
*Sucuk, salam, sosis gibi şarküteri ürünlerinden uzak durulmalı
* Haftada 2 kez balık tüketilmeli
* Pişirme yöntemi olarak kavurma, kızartma yerine fırında, ızgara ve haşlama yöntemleri tercih edilmelidir.
Diyabetli bireyin, beslenme tedavisinin protein ağırlıklı olması, doymuş yağdan da zengin olması anlamına gelir. Uzun süreli bu tarz beslenme hem böbrek hem de kalp- damar sağlığı açısından ciddi risk oluşturabilir.
Posa: Posanın kan şekerini yavaş yükseltmesi, kan yağlarına olumlu etki göstermesi nedeniyle diyabetli hastanın beslenmesinde önemli rolü vardır. Günlük beslenmede posayı artırmak için;
*Beyaz ekmek yerine tam buğday, çavdar veya kepekli ekmek tercih etmek,
*Kuru baklagilleri haftada 2-3 kez tüketmek,
* Günde 2 porsiyon pişmiş sebze tüketmek,
* Meyvenin suyu yerine, meyvenin kendisini yemek,
* Kabuklu yenilen meyveleri kabuğuyla tüketmek,
*Öğünlerde salata bulundurmak önemlidir.
4. Muz, incir, kavun gibi şekerli meyveler diyabetli hastaya yasak mıdır?
Meyveler posa ve vitamin içeriği zengin besinler olduğu için diyabetli bireyin beslenmesinde bulunması gereken besin grubudur. Hiçbir meyve diyabetli bireye yasak değildir. Her meyvenin içinde meyve şekeri diye bilinen fruktoz bulunur ve kan şekerini etkiler ancak her besinin kan şekerini yükseltme hızı (glisemik indeksi) farklıdır. Kavun, üzüm gibi meyvelerin glisemik indeksi yüksektir, ancak bir seferde yenilen miktarına (glisemik yük ) dikkat edildiğinde kan şekerini diğer besinlere göre daha fazla yükseltmez. Örneğin; incirin glisemik indeksi yüksektir fakat bir seferde yenen miktar 1 adet olduğunda glisemik yükü orta düzeydedir, kan şekerini olumsuz etkilemez. Ancak diyabetli birey, bir seferde 3 tane incir yediğinde glisemik yükte artacağı için kan şekerinde istenmeyen yükselme gözlenebilir.
5. Tatlandırıcı kullanmak sakıncalı mıdır?
Tatlandırıcılar, önerilen miktarlarda kullanıldığı sürece olumsuz etki oluşturmaz. Tatlandırıcılar enerji içerenler (fruktoz, sorbitol gibi) ve içermeyenler (aspartam, sakkarin, aselsülfam-k gibi) olarak iki gruba ayrılırlar. Enerji içeren tatlandırıcıları önerilenden fazla miktarda tüketmek, kan şekerinde yükselmeye neden olabilir. Diyabetli birey, hangi tatlandırıcıdan ne kadar kullanabileceğini diyetisyene danışarak tüketmelidir.
6. Diyabetik veya diyet ürünleri serbest olarak tüketilebilir mi?
Bir besinin diyet veya diyabetik olması o besinin serbest tüketileceği anlamına gelmemelidir. Örneğin; normal çikolata ile diyabetik çikolata arasındaki fark sadece şekerinin azaltılması veya olmamasıdır. Diyabetik çikolata, yağ ve enerji yönünden normal çikolatadan çok farklı değildir. Diyet ürünlerin bilinçsiz kullanımı kan şekerinin yükselmesine, kilo artışına, kan yağlarında bozulmaya neden olabilir.
7. Diyabetli olmak her gün aynı yemekleri yemek anlamına mı gelmeli?
Diyabetli olmak her gün aynı yemekleri yeneceği anlamına gelmez. Diyabetli hastaların öğün planlaması yaparak, karbonhidrat içeren besinleri öğünlerde ne kadar alacağını bilerek, birbirinin yerine geçen besinleri tanıyarak, kısacası diyetisyeni ile iletişim içinde beslenme eğitimini alarak farklı besinleri yemeleri sağlanabilir. Kaldı ki, günlük yaşam sürekli değişkenlik gösterir. Okul hayatı, iş günü-tatil günü, seyahat, özel günler (doğum günü, düğün, toplantı yemekleri), hastalık vb. durumlarda diyabetlinin besin alımında değişiklik olabilir. Diyabetli birey bu durumlarda ne yapacağını bilmelidir.
8. Kekik, nane ya da tarçın kan şekerinin düşmesine yardımcı olur mu?
Tarçın ile yapılan çalışmalarda, tip 2 diyabetlilerde insülin direnci üzerine olumlu etkisi olduğuna dair bulgular gösterilmiştir. Ancak birkaç çalışma sonucu ile diyabetli bireylere "tarçın yiyin şekeriniz düşsün" önerisinde bulunulamaz. Ayrıca, kekik, nane ve benzer otların yarar yerine böbrek veya karaciğer üzerine zararlı etki yapabileceği de
unutulmamalıdır.
9. Gece öğününde yoğurda limon sıkmak şekeri düşürür mü?
Yoğurt, süt veya kefir içerdikleri dengeli besin öğeleri açısında gece öğününde tercih edilebilir. Ancak içine limon sıkılması şekeri düşürmez.
10. Diyabetli hasta vitamin ve benzeri takviyeler yapmalı mıdır?
Her diyabetli bireyin beslenmesi gereksinimi olan vitamin- mineralleri kapsayacak şekilde düzenlenir. Kişinin diyabetli olması ek bir vitamin veya minerale ihtiyaç duymasına neden değildir.
11. Şeker düştüğü zaman çikolata gibi şekerli besinler yenilebilir mi?
Kan şekerinin çok düşmesi (hipoglisemi) istenmeyen bir durumdur. Bu durumda yapılması gereken şey, düşen kan şekerini hızla yükseltmek olmalıdır. Hipoglisemi anında tercih edilecek besin; hızla emilen ve kan şekerinin hızla yükselmesini sağlayacak olan bir besin olmalıdır. Örneğin; 1 çay bardağı hazır meyve suyu veya 5-6 adet kesme şeker olabilir. Çikolata gibi yağ oranı yüksek şekerli besinlerin (baklava, kek, kurabiye, gofret gibi)sindirimi yavaş olacağı için kan şekerinin daha geç (2-3 saat gibi) yükselmesine neden olacaktır. Bu nedenle şeker düştüğü zaman tercih edilecek besin çikolata gibi yağ da içeren besin olmamalıdır.
12. Pirinç, patates diyabetli bireye yasak mıdır?
Pirinç, karbonhidrat kaynağıdır. Diyabetli bireyin öğünde alması gereken karbonhidrat miktarı içinde, pirinç yemesinde sakınca yoktur. Ancak, bulgur pilavını (posa yönünden daha zengin olduğu için), pirinç pilavına tercih etmek daha doğru olacaktır. Patates nişastası zengin bir sebze olduğu için 1küçük boy patates (90g),1 dilim ekmek kadar karbonhidrat içerir. Patates yasak olmamakla birlikte haşlanmış sıcak bir patates ara öğünde yendiğinde kan şekeri hızla yükselebilir.
III. Diyabet ve egzersiz
1. Diyabetli hasta egzersiz yapabilir mi?
Egzersiz sırasında oksijen tüketimi istirahattaki tüketimin 20 katına kadar çıkabilir ve kasın bu sıradaki enerji ihtiyacı depolanmış şeker ve yağlarla karşılanır. Egzersiz hem bu yolla hem de hücrelerin insülin hormonuna cevabını artırarak kan şekerinin düzenlenmesine yardımcı olur. Bunun yanı sıra kilonun, kan basıncının ve kan yağlarının azaltılmasına da ikincil katkı sağlar. Bu şekilde kalp krizi ve inme riski azalırken, stresde de azalma sağlayarak hastanın kendisini daha rahat hissetmesini sağlar. Diyabette egzersiz hem fiziksel kondisyon düzeyi ve kuvveti hem de günlük hayat kalitesini olumlu etkiler. Tüm bu nedenlerle egzersiz diyabet tedavisinin temel taşlarından birisidir.
2. Diyabet hastası değilim ama bozulmuş şeker toleransım olduğu söylendi. Benim egzersiz yapmam bu duruma nasıl katkı sağlar?
Bozulmuş şeker toleransı (prediyabet) durumunda, haftada 150 dakika orta şiddette fiziksel aktivite yapmak ve diyet ayarlaması ile %5-7 düzeyinde kilo vermenin tip 2 diyabet gelişme riskini yarıdan fazla azalttığı bilinmektedir. Sadece egzersizle kilo vermek için çok daha uzun sürelerde ve ciddi şiddetlerde egzersiz yapmanız gerekir. Dolayısı ile düzenli bir egzersiz alışkanlığı kazanmak ve kilo vermek için diyet yapmak sizin için en yararlı olacaktır.
3. Tip 2 diyabet hastalığı tanısını yeni aldım ve egzersizin bu hastalığa iyi geldiğini duydum, hemen egzersiz yapmaya başlayabilir miyim?
Daha önce düzenli egzersiz yapmıyor olsanız bile düşük tempo yürüme gibi egzersizlere başlamak istiyorsanız ön incelemeye gerek yoktur. Ama orta veya şiddetli düzeyde egzersiz yapmaya planlıyorsanız öncesinde mutlaka doktorunuza danışınız. Doktorunuz bu hastalığın sıklıkla etkilediği damar, kalp, göz, böbrek, ayak ve sinir sistemini değerlendirerek uygun bir egzersiz programını sizinle beraber planlayacaktır. Bu şekilde egzersiz yaparken yaşabileceğiniz komplikasyonlar azalır.
4. Diyabette hangi tip egzersizleri seçmeliyim?
Asıl olarak üç tip egzersiz seçebilirsiniz; aerobik, kuvvetlendirme ve germe tipi egzersizler. Bunların iyi düzenlenmesi egzersizden maksimum faydalanmanızı sağlayacaktır. Bunların yanı sıra gün içinde de olabildiğince aktif olmaya özen göstermelisiniz. Arabaya binmek yerine olabildiğince yürüyün, asansör kullanmak yerine bir engeliniz yok ise merdiven inip-çıkın, bahçede çalışın, evde temizlik yapın. Bunlara yeteri kadar özen gösterirseniz sistemli egzersizlerin yararlarını kısmen karşılayabilirsiniz.
5. Aerobik egzersizler nedir? Yürüme ve koşma gibi sporlar diyabet için önerilen egzersizler midir? Ve haftada kaç gün, günde kaç dakika yapılmalıyım?
Şeker hastalığında en iyi egzersiz aerobik diye nitelenen düşük şiddetli egzersizlerdir. Bu egzersizleri yaparken soluk alıp vermeniz hızlanır ve derinleşir, kalbiniz daha güçlü ve hızlı atmaya başlar. Bu tip egzersizlerin başında yürüme, dans etme, bisiklete binme ve yüzme gelir. Bunları haftada en az 5 gün ve 20–45 dakika arası yapmayı hedeflemelisiniz ve daha önce bu tip egzersizleri yapmıyorsanız, mutlaka düşük şiddetten başlamalısınız. Bu süreleri bir seferde yapmak yerine aralıklı olarak yaparak da sağlayabilirsiniz. Tek seferlik aerobik egzersizin hücrelerin insülin duyarlılığına etkisi egzersizin şiddet ve süresine bağlı olup 24–72 saat arası sürer. Bu süre 72 saatten uzun olmadığı için, iki egzersiz arasındaki sürenin en fazla 2 gün olmasına özen gösterin.
6. Kuvvet antrenmanları olarak neleri seçmeliyim ve ne sıklıkta yapmalıyım?
Ağırlık egzersizlerini herhangi bir spor salonunda veya evde ağırlıklarla ve elastik bantlarla yapabileceğiniz gibi, market alışverişlerini eve taşıma şeklinde de yapabilirsiniz. Ağırlık egzersizi yaparken, tüm büyük kas gruplarını içerecek şekilde (bacak, kol ve gövde) haftada 3 gün, günde 3 set ve 8–10 tekrar olarak yapınız. Vücudunuzdaki kas kitlenizi artırmak enerji tüketiminizi sadece egzersiz sırasında değil egzersiz sonrasında da artırır. Ancak ileri düzeyde şeker hastalığına bağlı göz tutulumunuz var ise şiddetli düzeyde ağırlık egzersizi yapmaktan kaçınmalısınız. Eğer yaparsanız göz dibi ayrılması (retinal dekolman) ya da göz içi kanama (vitröz kanama) yapabilir. Ağırlık egzersizlerinin size uygun şekilde planlanması için mutlaka doktorunuza danışın.
7. Esneme egzersizlerini nasıl uygulayabilirim? Egzersizi yapmaya başlamadan önce ısınma ve sonrasında da soğuma egzersizi yapmalı mıyım?
Germe egzersizleri kas-tendon boyunun uzamasını sağlayan egzersizlerdir. Asıl egzersizleri yapmaya başlamadan önce ısınma ve sonrasında soğuma egzersizlerine bunları eklemek bir yandan yaralanmaları azaltırken öte yandan esnekliğinizin korunmasına ve artmasına olanak sağlar. Asıl egzersize başlamadan önce 5–10 dakika daha düşük tempolu bir egzersiz ve sonrasında da yine 5–10 dakika germe egzersizi yapmalısınız. Germe egzersizlerini yaparken kasınızı en uzun boyuna getirip burada 45 saniye bekleyip bu hareketi 2–3 defa tekrarlamanızı öneririz. Bu hazırlıktan sonra yapılması düşünülen asıl egzersize geçmeli ve bunu bitirdikten sonrada yine başlangıçtaki egzersizleri yaparak bitirmelidir.
8. Diyabetime bağlı bacak atardamarlarımda tutulumum olduğunu söylediler, bundan dolayı spor yapmamam mı gerekir?
Bacak atardamarlarında tutulum (periferik arter tutulumu); kan dolaşımında zayıflama ile nabız dolgunluğunun azalması, soğuk ayak, bacak kaslarında hareketle ortaya çıkan ve istirahat ile düzelen ağrılar, deri altı dokuda incelme ve kıl dökülmesi gibi şikayet ve sorunlara yol açar. Bu hastalarda da kontrollü egzersiz yaptırmak mümkündür ve bu egzersizler şikayetlerin düzeltilmesinde ilaçlara ek olarak oldukça etkilidir. Bu durumda size uygun egzersiz planı için oktorunuza danışınız.
9. Diyabetin gözümü etkilediğini söylediler, ben spor yapabilir miyim?
Öncelikle mutlaka göz doktoru ve diyabetinizi takip eden doktorunuzla bu durumu konuşun. Eğer göz tutulumunuz ileri düzeyde ise şiddetli egzersiz yapmanız göz şikâyetlerinizin artmasına neden olabilir. Özellikle ıkınmanıza neden olan zorlayıcı egzersizlerden (ciddi ağırlıklar ile kuvvet egzersizi yapma gibi) kesinlikle kaçınmalısınız. Buna karşın tutulum ciddi değil ise düşük tempo aerobik egzersizlerin size hiçbir zararı yoktur.
10. Diyabetin böbreğimi etkilediğini söylediler, ben spor yapabilir miyim?
Egzersiz sırasında artan tansiyon nedeni ile böbrek tutulumu olan diyabet hastalarında idrarda protein atılımı artar. Dolayısı ile bu durumdaki hastaların hafif-orta düzeyde egzersiz yapmaları önerilir. Ayrıca ağırlık egzersizleri kas kitlesini ve fonksiyonel kapasiteyi artırarak hastalara yardımcı olur. Ancak böbrek tutulumu olan diyabet hastalarında kalp-damar hastalığı görülme riski arttığı için hastaların egzersiz düzenlemesi öncesi bu açıdan değerlendirilmeleri gerekir.
11. Diyabetin sinirlerimi etkilediğini söylediler, ben spor yapabilir miyim?
Diyabet kol ve bacaklarımıza giden sinirleri etkileyebildiği gibi, iç organlarımıza giden sinirleri de etkileyebilir. Eğer kol ve bacağınıza giden sinirler etkilendiyse, buralarda duyu algılama sorunları çıkabileceği unutulmamalıdır. Dolayısı ile uzun süre ayakta kalınarak yapılan egzersizler (uzun yürüyüşler, step, koşu gibi) ayaklarda yaralara ve buna bağlı çok ciddi sorunlara neden olabilir. Bu tip hastaların uygun ve terlemeyi azaltan ayakkabı, sürtünmesi az olan çorapları kullanmaları, ayaklarını sık sık bu açıdan değerlendirmeleri gerekir. Öte yandan iç organlara giden sinir tutulumu olması egzersize kalp-damar cevabını ve ısı düzenlemesini bozarak çok ciddi sorunlara yol açabilir. Ayrıca sinir tutulumu olan hastalarda ciddi kalp-damar sorunlarının olabileceği ve sessiz iskemi ile ölümlere, sıcak ve soğuğa tahammülsüzlüğe yol açabileceği unutulmamalıdır. Dolayısı ile diyabette sinir tutulumu olduğu durumlarda egzersiz planlaması için mutlaka hastayı takip eden doktora danışılması gerekir.
12. Egzersiz yaparken nelere dikkat etmeliyim?
• Başlamadan önce mutlaka doktorunuz ile konuşun,
• Uygun bir ayakkabı giydiğinize emin olun,
• Egzersiz sırasında ayağınızda kızarıklık ve sıvı toplanması olur ise mutlaka doktorinize başvurun,
• Egzersize yeni başlayor iseniz mutlaka düşük şiddetten başlanmalı ve ekstra ağırlık kullanılmamalısınız,
• Kalp ile ilgili sorunuz var ise tek başına spor yapmaktan kaçının,
• Eğer ayaklarınızda duyu kaybı var ise, düşük tempo koşu yapmaktan (jogging) kaçının ve bu sporun yerine yürüme, bisiklete binme, yüzmeye çalışın,
• Egzersiz kan şekerinizi düşürebileceği için eğer insülin ve kan şekeri düşüren ilaçlar alıyorsanız, egzersiz yaparken ve sonrasında da hipoglisemiye (soğuk terleme, baş ağrısı, kalp çarpıntısı, bilinç bulanıklığı, yorgunluk) karşı dikkatli olun. Ama bazı hastalarda bu şikayetler olmadan da hipoglisemi oluşabilir. Ve spor yaparken yanınızda peynirli krakerler, meyve suyu veya şeker bulundurunuz.
• Eğer şekeriniz çok yüksek olup insülin kullanıyorsanız, tip 1 diyabetiniz var ise ve şekeriniz ani iniş, çıkışlar gösteriyorsa, mutlaka egzersiz öncesi, egzersiz sırası ve sonrasında kan şekerinizi kontrol ediniz, arzulanan düzeye gelmeden egzersiz yapmayınız,
• Yeni bir egzersize başlayacaksanız, uzun süreli egzersiz yapacaksanız ya da egzersiz şiddetinizi artıracaksanız mutlaka 30 dakikada bir kan şekerinizi kontrol ediniz,
• Diyabetli olduğunuzu belirten bir belgeyi yanınızda taşıyın,
• Sıvı kaybını engellemek için egzersiz öncesi, sırasında ve sonrasında bolca sıvı tüketin. Susama hissi ancak ciddi sıvı kaybı olduğunda oluştuğu için, su içmek için susamayı beklemeyin. Bu durumlarda su yerine karbonhidrat ta içeren sporcu içecekleri tercih edilebilirsiniz.
• İnsülin kullanıyorsanız, enjeksiyon için egzersize katılan kol ve bacak yerine karın ve kalçanızı kullanın.
13. Egzersiz yapmaya başlamadan önce kan şekerim hangi düzeyde ise spor yapmaya başlayabilirim?
Özellikle tip 1 diyabeti olanlar ya da tip 2 diyabeti olup düzenli insülin veya insülin salınımını artırıcı ilaç kullananların egzersize vücutlarının nasıl bir tepki verdiğini saptaması şarttır. Egzersizin her insandaki etkisinin farklı olduğu unutulmamalıdır.
• Kan şekeriniz 100 mg/dl’nin altında ise egzersize başlamayın. Öncesinde bir miktar karbonhidrat aldıktan sonra tekrar kontrol edin,
• Kan şekeriniz 100-250 mg/dl. arasında ise spor yapmanızda sorun yoktur, spora başlayabilirsiniz,
• Kan şekeriniz 250-300 mg/dl. arasında ise dikkat etmelisiniz. Hafif düzeyde egzersiz yapabilirsiniz. Ama eğer şiddetli egzersiz yapacaksanız, idrarınızda keton bakınız, eğer yüksek düzeyde bulursanız şiddetli egzersize başlamayın (özellikle tip 1 diyabeti olanlarda bu risk daha fazladır). İdrarda keton ketoasidoza girme riskinizin göstergesi olabilir. Bu durumda doktorunuza başvurunuz ve keton normal düzeylerde saptanana kadar sporu erteleyiniz.
• Kan şekeriniz 300 mg/dl.nin üzerinde ise ketasidoza girme riskiniz olduğu için spora başlamayın.
• Egzersiz sırasında kan şekeriniz 70mg/dl’nin altında ise mutlaka egzersize ara verin ve hipoglisemiye yönelik tedbir alın. Bu amaçla daha önce de belirtilen yanınızda bulunması gereken 4-5 adet kesme şeker ya da bir çay bardağı meyve suyu tüketin. Bu durumu 15 dakikada bir kan şekeriniz en az 70mg/dl’ye çıkana kadar tekrarlayın. Düzenli spor yapan sporcu iseniz acil çantanızda mutlaka glukagon hormonu bulundurun.
• Bazı hastalarda egzersizden saatler sonrası ve hatta uykuda ortaya çıkan hipoglisemi olabilir, bu durum “egzersize bağlı geç başlangıçlı hipoglisemi” olarak bilinir. Bunu ortaya koymak içim egzersizleri mümkün olduğunca aynı saatte yapmaya ve egzersiz sonu kan şekeri takibinizi uzun tutmaya özen gösterin. Yeni başlanacak egzersize karşı vücudunuzun cevabını mutlaka önceden saptamış olun.
14. Egzersizler ile ilgili olası engeller ve bunları aşma yolları nelerdir?
Egzersiz için günde 30 dakikadan uzun sürem yok Yapabildiğiniz kadar egzersizi yapmaya başlayın. Bu durumda bir seferde 30 dakika yerine, 3 seferde 10 dakikadan bu süreyi tamamlayın. Takacağınız bir adım sayarla olabildiğince aktivitenizi artırmaya çalışın.
İşten sonra yorgun oluyorum İşten önce ya da iş sırasında aktivite planlayın
Uygun kıyafetim yok Ayakkabınız dışındaki kıyafetleri çok önemsemeyin ve sadece rahatlığına önem verin
Grup içinde egzersiz yapmaya utanıyorum Hangi egzersizi yapacağınıza doktorunuzla beraber karar verin
Kas yorgunluğu istemiyorum Egzersize düşük tempoda başlayıp, yüklenmeyi yavaş ve kontrollü yaparsanız ve öncesinde ısınma, soğuma egzersizleri yaparsanız bu sorunları yaşamazsınız.
Kan şekerimin düşmesinden korkuyorum Tip 1 diyabet hastası iseniz veya ağızdan alınan bazı diyabet ilaçları ya da insülin kullanıyorsanız bu riskiniz vardır. Bunu bilerek öncesinde doktorunuza danışmalısınız..
Dizim ağrıyacak diye korkuyorum Oturarak yapılan veya yüzme tipi egzersizleri seçiniz
Dışarısı çok sıcak Çok sıcak, soğuk veya nemli ortamda egzersiz yapmaktan kaçının.
Kondisyonumdan korkuyorum Öncesinde doktorunuza danışmayı ve kontrolden geçmeyi unutmayın
Egzersiz sıkıcı geliyor Sizi eğlendirecek aktiviteleri seçebilir ve bir arkadaşınızla veya grupla egzersizi deneyebilirsiniz.