Oluşturulma Tarihi: Ocak 09, 2008 12:18
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı tarafından geliştirilen TÜBİTAK destekli uygulamayla, insan vücudundaki kronik yaralar “yeşil et sineği larvası” ile tedavi edilebiliyor.
Proje sorumlusu Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Erdal Polat, proje fikrinin, Prof. Dr. Kosta Mumcuoğlu tarafından 2004 yılında Cumhuriyet Üniversitesi ve İsrail'deki Hubrew Üniversitesinde tıptaki önemli böceklerle ilgili verdiği seminere katılması, bu tedavi sistemi hakkında bilgi edinmesiyle ortaya çıktığını söyledi.
Polat, yöntemin, “Türkiye'de ilk olma özelliği taşıdığını” dile getirerek, tedavinin daha çok, yarası olan diyabetik hastalarda uygulandığını, aynı zamanda hiçbir antibiyotiğe cevap vermeyen yaralarda da kullanılabildiğini bildirdi.
Kronik yaraların tedavisinde genellikle ıslak pansuman ve plastik cerrahların uyguladıkları tedavi yöntemlerinin kullanıldığını anlatan Polat, bu yöntemlerden genellikle kesin sonuç alınamadığını savundu.
Erdal Polat, hastalar arasında 5 yıldır yara tedavisi gören, ancak yaraları iyileşmeyen hastalar bulunduğunu ifade ederek, “Hiçbir şeyden sonuç almamış hastalar, bize müracaat ediyor en son aşamada. Ya ayağı kesilecek, ya yaralı olan kısım alınacak. Bunu yapmadan önce deneyebileceğimiz bir tedavi yöntemi bu” dedi.
SAĞLIKLI DOKUYA ZARAR VERİLMİYOR
Tedavi yönteminin en önemli özelliğini “uygulama süresinin kısa olması” şeklinde açıklayan Yrd. Doç. Dr. Erdal Polat, bir hastada en fazla 2 veya 3 kez larvaları kullandıkları söyledi.
Polat, ölü dokunun cerrahi müdahale ile çıkarılması durumunda alttaki sağlıklı dokuya zarar verme riskinin bulunduğunu ifade ederek, larva ile tedavi yönteminde böyle bir şeyin söz konusu olmadığını, larvanın, tamamıyla yara üzerindeki ölü dokuyu temizlediğini ve bundan sonra da yaranın hızlı bir şekilde iyileştiğini anlattı.
Tedavinin uygulanışı ile ilgili de bilgi veren Polat, larvaları yara üzerine 24 saat süreyle uyguladıklarını, ölü dokunun tamamıyla temizlenmemesi durumunda aynı işlemi tekrarladıklarını kaydetti.
Erdal Polat, plastik cerrahların larva işlemi gören yarayı daha kolay temizleyebildiğini de dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tedavinin en önemli noktası, hastanın burada yatma sorunu yok, hemşire hizmeti yok. Tedavi süresi kısa ve hemen hemen masrafı yok denecek kadar az. Diğer bir özelliği, doğal bir tedavi yöntemidir. Uygulanan kişi üzerinde herhangi bir yan etkisi yok. Oysa en iyi antibiyotiğin bile insanlar üzerinde yan etkisi var.”
Tedavinin tek dezavantajının “bazı insanlarda ağrı oluşturması” olduğunu anlatan Polat, bu tip vakalarda hasta ağrıyı hissedene kadar larvaları yara üzerine 2-2,5 saat süreyle 3 seans uygulayarak sonuç aldıklarını söyledi.
Polat, şu ana kadar tedaviyi uyguladıkları 15 kişide iyi sonuçlar aldıklarını belirterek, bir hastanın kendi isteğiyle tedaviyi bıraktığını ve ayağını kestirdiğini bildirdi.
Tedaviyle ilgili olarak şimdiye kadar hiçbir hastadan şikayet gelmediğini anlatan Erdal Polat, hastaların yaralarındaki ölü dokuların alındığını görünce hastaneden mutlu bir şekilde ayrıldıklarını ifade etti. Polat, bu tedaviyle tamamıyla iyileşmiş hastalarının bulunduğunu kaydetti.
LARVALAR İSRAİL'DEN
“Yeşil et sineği larvalarını” 2007 yılının Şubat ayında İsrail'den getirdiklerini ifade eden Polat, ilk etapta yetişkin sineklerden aldıkları yumurtaları steril ettikten sonra 30 derecelik üretim dolaplarına kaldırdıklarını söyledi. Polat, 14-15 saat içerisinde yumurtalardan larvaların çıktığını belirterek, bunlar arasından steril olanları yaralara uyguladıklarını dile getirdi. 18-19 değişik tipte enzim salgılayan larvaların ölü dokuyu eriterek çıkardığını kaydeden Polat, sürekli hareket halinde oldukları için de yaranın daha hızlı canlanmasını sağladıklarını bildirdi.
Yrd. Doç. Dr. Erdal Polat, bu tedavi yöntemini dünyada 5-6 ülkenin uygulandığını belirterek, tedaviyi kullanmaya başlayan ilk ülkelerden birinin İsrail olduğunu söyledi.
ABD'de ise tedavinin 1930'lu yıllarda ortaya çıktığını ve 1940 yılına kadar uygulandığını anlatan Polat, antibiyotiklerin kullanımdaki kolaylığı nedeniyle larva tedavisinin uygulama oranının azaldığını, ancak yöntemden tamamıyla vazgeçilmediğini bildirdi.
Polat, yöntemin 1995 yılından sonra ABD'de tekrar önem kazandığını sözlerine ekledi.