Güncelleme Tarihi:
Doç. Dr. Sibel Atış, 'Dünya KOAH Günü' dolayısıyla yaptığı açıklamada, kronik obstrüktif akciğer hastalığının (KOAH) etkilediği kişileri giderek nefes alamaz hale getirdiğini, hastalığın aynı zamanda da Dünya Sağlık Örgütü'ne göre dünyada dördüncü ölüm nedeni olduğunu ve her yıl 3 milyondan fazla insanın ölümüne neden olduğuna dikkat çekti. Atış, Türkiye'de üçüncü ölüm nedeni olarak öne çıkan KOAH'ın her yıl 26 bin insanın ölüme neden olduğuna işaret ederek, nefes darlığının sadece yaşlılığın kaçınılmaz bir sonucu olmadığını, bu durumun KOAH'ın erken dönemlerinde de saptandığını vurguladı.
KOAH'lı hastaların büyük bir çoğunlunun hastalıklarının ileri aşamaya gelince saptandığını ifade eden Atış, "KOAH'ın erken belirtileri öksürük, balgam çıkarma ve ağır eforlardan sonra oluşan nefes darlığıdır. KOAH gelişme riski altında bulunan kişilerde, akciğer fonksiyonlarını ölçen bir test olan spirometri ile KOAH tanısı konulabilir. Spirometri, basit, hızlı ve ağrısız bir soluk testidir. Spirometrinin daha yaygın kullanımı KOAH'ın daha erken dönemde teşhis edilmesinde ve tüm dünyada KOAH'ın yükünün azaltılmasında bize yardımcı olacaktır. Günümüzde çoğu insan kolesterol düzeylerini takip etmenin önemliliğinin farkındadır" dedi.
KOAH'la ilişkili risk faktörlerine sahip kişilerin akciğer fonksiyon testini yaptırmalarının oldukça önemli olduğunu belirten Atış, Türkiye'de birinci basamak sağlık kuruluşlarında spirometrinin hemen hemen hiç bulunmaması nedeniyle hastalığın erken dönemde teşhis edilmesini de güçlendirdiğini dile getirdi.
Doç. Dr. Atış, bu durumun Türkiye'de yaklaşık 5 milyon KOAH'lı hastanın sadece 500 bininin teşhis edildiğini, herhangi bir tedavi verilmediği takdirde de KOAH'ın genellikle ilerleyici bir hastalık olması nedeniyle de hastaların; nefes darlığının doğal bir sonucu olarak merdiven çıkma, elbise giyme veya banyo yapma gibi günlük aktivitelerini yapamaz hale gelebileceğini anlattı. Hastalığın ne kadar erken dönemde saptanırsa, tedavisinin daha etkin olabileceğini savunan Atış, tedavide kullanılan ilaçların ise nefes darlığını azalttığını bu durumun doğal bir sonucu olarak da hastaların günlük işlerini daha rahat yapabilmelerine olanak sağlandığını söyledi.
Atış, hastaların KOAH'la ilgili risk faktörlerine maruziyeti azaltarak hastalığın ilerlemesini yavaşlatabileceği ve hatta durdurabileceğinin altını çizdi. Tüm dünyada KOAH gelişimi için en önemli risk faktörünün sigara içimi olduğunu kaydeden Atış, diğer önemli risk faktörlerinin de işyerinde toza ve dumana maruz kalma ve iyi havalandırılmayan evlerde biyomas yakıtların (kömür, odun ve tezek) dumanına maruz kalınması olduğunu dile getirdi. Doç. Dr. Sibel Atış, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye, hem sigara içiminin yaygın olduğu, hem de biyomas yakıtların yaygın olarak kullanıldığı bir ülkedir. Bu nedenle, ülkemizde KOAH yükünü azaltmak için bu risk faktörleriyle mücadele etmek büyük önem taşımaktadır. Türk Toraks Derneği ve Sağlık Bakanlığı'nın birlikte oluşturdukları 'Kronik Hava Yolu Hastalıklarını Önleme ve Kontrol Programı'nın bir an önce yaşama geçirilmesi ve Sağlık Bakanlığı'nca bir yıl önce uygulamaya konulan 'Ulusal Tütün Kontrol Programı Eylem Planı'nın daha aktif ve güçlü bir şekilde uygulanması ülkemizde KOAH yükünü azaltmada yaşamsal önem taşımaktadır."