Güncelleme Tarihi:
Baba Ahmet Yağcı, Yüksek Sağlık Şurası’nın, ’Tanı doğru konulmuş olsaydı ameliyat edilebilir, kurtulma ihtimali olabilirdi’ raporuna rağmen Adli Tıp Kurumu Üst Kurulu’nun, ’Gecikme olmaksızın hastanın sevki ile erken tanı konularak tedaviye başlanması halinde de kurtulmasının kesin olmadığı’ yönündeki raporunu dikkate alan mahkemenin kararına tepki gösterdi.
Ev kadını Hatice ve emekli maden işçisi Ahmet Yağcı’nın, bulantı, kusma ve baygınlık şikayetiyle Zonguldak Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’ne götürdükleri ilköğretim 7’nci sınıf öğrencisi kızları İrem Yağcı’ya, acil serviste görevli Dr. Pınar M.T., ’mantar zehirlenmesi’ şüphesiyle tedavi uyguladı. İrem Yağcı’nın, daha ileri bir tedavi için başka bir hastaneye sevkine karar verildi. Küçük kız, hastanelerde yer bulunmaması, ambulans arızası gibi çeşitli nedenler sonucu sevk kararından 6 saat sonra ambulansla Ankara Sami Ulus Çocuk Hastanesi’ne doğru yola çıkarıldı. Bolu’nun Gerede İlçesi yakınlarında fenalaşınca Gerede Devlet Hastanesi’ne götürülen İrem, kurtarılamadı. Hastanede görevli doktorun ölümünü şüpheli bularak Adli Tıp Kurumu’na sevk ettiği İrem’in otopsisinde mantar zehirlenmesi bulgusuna rastlanmadı. İrem’in, ’beyincik içi kanaması’ sonucu öldüğü saptandı.
6 SAĞLIK PERSONELİNE dava
İrem’in ölümüyle ilgili, Zonguldak Valiliği’nin izni doğrultusunda başlatılan soruşturmada, tıbbi müdahale ve sevk işlemleri sırasında ihmalleri olduğu iddia edilen 2’si doktor 6 sağlık personeli hakkında dava açıldı. 6 sanık, 2’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde, ’taksirle ölüme neden olmak’ suçlamasıyla 3 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan davada hakim karşısına çıktı.
SUÇLAMALARI KABUL ETMEDİLER
İddianamede, yanlış teşhis koymak, saat 12.00’de sevkine karar verilmesine rağmen, saat 18.05’te gecikmeli olarak sevk edilen hastaya bu sürede herhangi bir tıbbi takip, tedavi ve müdahale uygulamamak, sevk ederken ambulansta doktor görevlendirmemekle suçlanan Dr. Pınar M.T., suçlamaları kabul etmedi. Sevk sırasında ambulansta şoför mahalinde oturarak hastanın durumunu izlememekle suçlanan 7 aylık hamile acil tıp teknisyeni Kısmet K. ile hastanın sevkinin gecikmesinde ihmalleri olduğu iddia edilen sağlık memurları Orhan A., Dursun B., acil tıp teknisyeni Mehtap A. ile dönemin 112 Acil Servis Başhekimi Dr. Kemal Koban da suçlamaları kabul etmedi.
YÜKSEK SAĞLIK ŞURASI: TANI DOĞRU KONULSAYDI KURTULABİLİRDİ
Mahkemenin talebi üzerine Yüksek Sağlık Şurası’nın olayla ilgili hazırladığı 4 sayfalık raporda, İrem’i ölüme götüren ihmallere yer verildi. 12 profesörün imzası bulunan raporda, Dr. Pınar M.T.’nin, İrem Yağcı’ya, mantar zehirlenmesi şüphesi ile acilen kan diyalizine girmesi yönünde yanlış teşhis koyduğu, sevk ederken ambulansta doktor görevlendirmediği, acil serviste sevk için beklerken de herhangi bir tıbbi takip, tedavi ve müdahale uygulamadığı belirtildi. Raporda, "Kanama tanısı doğru konulmuş olsaydı, beyin ve sinir cerrahisi tarafından ameliyat edilebilir, kurtulma ihtimali olabilirdi. Altta yatan patolojinin vasküler olabileceği, uygun bir müdahale ile hematomun (doku içinde biriken kan) boşaltılabileceği ve hastanın bundan yarar görebileceği anlaşılmaktadır" denildi. Raporda, Kısmet K. sevk sırasında hastaya eşlik etmediği için, diğer sanıklar ise hastanın zamanında sevkinin temini konusunda kusurlu bulundu.
BİLİRKİŞİ VE ADLİ TIP KURUMU: SANIKLAR KUSURSUZ
Sanık avukatlarının rapora itirazını kabul eden mahkemenin isteği üzerine Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 4 uzman doktorun hazırladığı bilirkişi raporunda ise klinik tanı yanlış olsa da sevk kararı alındığı, tıbbi müdahale ve tedavi anlamında bir aksaklık olmadığı, İrem’in Ankara’ya daha erken nakil edilmesi durumunda bile akıbetinin değişmeyebileceği görüşüne yer verildi. Ahmet Yağcı’nın avukatının itirazı üzerine Adli Tıp Kurumu 1’inci İhtisas Kurulu da bilirkişi raporunu onayladı. Mahkeme, Yüksek Sağlık Şurası ile bilirkişi ve Adli Tıp Kurumu 1’inci İhtisas Kurulu raporları arasındaki çelişki üzerine dosyayı Adli Tıp Kurumu Üst Kurulu’na gönderdi. Üst kurul raporunda da hastaya acilde yapılan müdahalenin tıp kurallarına uygun olduğu belirtilerek, "Beyin kanamasının lokalizasyonu, ağırlığı ve özelliği dikkte alındığında gecikme olmaksızın hastanın sevki ile erken tanı konularak tedaviye erken başlanması halinde de kurtulmasının kesin olmadığı oy birliği ile mütalaa olunur" denildi.
DELİL YETERSİZLİĞİNDEN BERAAT
Mahkeme heyeti, 6 sanığı da kusurlu bulan Yüksek Sağlık Şurası raporunun aksine görüş bildiren bilirkişi ve Adli Tıp Kurumu raporlarını dikkate alarak sanıkların beraatine karar verdi. Kararda, "Sanıklara müsnet suçlar nedeni ile taksirlerine yönelik kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden, müsnet eylemlerden taksirlerinin bulunmayışının kabulü ile ayrı ayrı beraatlerine karar verildi" denildi.
BABA: ADALET YOK
Mahkemenin kararına tepki gösteren Ahmet Yağcı, Yargıtay’a itirazda bulundu. 5 yıl süren hukuk mücadelesini kaybettiklerini belirten Ahmet Yağcı, "Adalet yok bana göre" dedi. Yüksek Sağlık Şurası raporu yerine bilirkişi ve Adli Tıp Kurumu raporları doğrultusunda verilen mahkeme karara isyan eden Ahmet Yağcı, şöyle dedi:
"Raporlarda, ’Hata var ama çocuk zaten ölecekti, yaşamayacaktı’ diyor. O zaman makineye bağlı yüzlerce, binlerce insan var. O zaman hiçbir doktor hastaya bakmasın. Herkes kendi kaderiyle ölsün. Böyle saçma karar olamaz ama maalesef veriliyor. Mahkeme bilirkişi raporunu dikkate alarak karar verdi. Bizi de şok etti. Yüksek Sağlık Şurası’nı, müfettiş raporunu dikkate almamış. En son rapora göre karar verdi. Hakim, ’Bu işler böyle maalesef, yapacak bir şey yok’ diyerek kararını verdi. Bu bana göre rezillik. Adalet bitmiş. Eşim perişan oldu. Böyle bir şey olmaz. Böyle mahkeme de, karar da olmaz. 5.5 saat ambulans gelmemiş suç değil. Doktor yanlış teşhis yapmış, yanlış tedavi uygulamış suç değil. Ambulans içinde doktor yok, suç değil. Bunun nesini savunacaksın?"
’BİR HELAL SÜT EMMİŞ HAKİM ÇIKAR’
Yargıtay sonucunu bekleyeceklerini belirten Ahmet Yağcı, "Her şeye rağmen mücadelemizi sonuna kadar devam ettireceğiz. İnsan Hakları Mahkemesi’ne de gideceğiz. Acımız büyük ama mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Yine de ümidimi kesmiyorum. Bir helal süt emmiş hakim çıkar ve ’Bu yanlış’ der. Adalet inşallah yerini bulur. Onlar veremezse adaleti en iyi verecek Allah’tır" diye konuştu.