Güncelleme Tarihi:
Anneler çocuklarıyla ilgili her şeyi bilmek ister. Özellikle çocukların bağımsızlıklarını kazanmaya ve bir birey olmaya çalıştığı ergenlik döneminde annelerin merakları iyice artar. Öyle ya, ya yanlış bir şey yapar da hayatını karartırsa! O yüzden, "kartları açık oyna, benden hiçbir şeyi gizleme, her şeyi senin iyiliğin için yapıyorum" derler. Haklıdırlar da...
Artık yeterince büyüdünüz, ergenliğin o tehlikeli sularından uzaklaştınız. Şimdi masadaki yerleri değiştirmenin ve sizin, annenizden "kartları açık oynamasını" istemenizin zamanı geldi. Onun sağlığıyla ilgili alacağınız kimi bilgiler, sizin ileride yakalanabileceğiniz olası hastalıklarla ilgili ipuçları verebilir. İşte annenize sormanız gereken kritik sorular...
21 YAŞINDAYKEN DE BOYUN BU UZUNLUKTA MIYDI?
Eğer anneniz gençlik yıllarından bu yana 1-2 parmak kısaldıysa bu osteoporozun ya da düşük kemik yoğunluğu sorununun belirtisi olabilir. Ve eğer annenizde osteoporoz varsa, ileriki yaşlarınızda sizin de, bu hastalığa yüzde 50 oranında yakalanma riskiniz bulunuyor. Öte yandan eğer annenizin boyu halen 35 yaşındaki uzunluğunu koruyorsa, sizin de ileride kambur kalma ya da en ufak bir darbede kemiklerinizin kırılma riski de bir o kadar düşüyor.
Genetik yazgıya karşı ne yapmalı?
Annenizde osteoporoz varsa siz de geç kalmadan kemik yoğunluğu testi yaptırın. Uzmanlar, kemik yapınızı güçlendirmek için günde 1,000 miligram kalsiyuma ihtiyaç duyduğumuzu belirtiyor. Kalsiyumun en temel kaynağı ise, az yağlı, yağsız süt ve süt ürünleri. Ayrıca, kalsiyumun vücut tarafından emilimini sağlayan D vitamini içeren bir multivitamin almanız da tavsiye ediliyor.
Sağlıklı bir kemik yapısına sahip olmak için yapılabilecek en önemli şeylerden biri de spor yapmak. Egzersizlerle zorlanan, çalışan kemikler daha da güçleniyor. Atıl durumda kaldığınızda ise kemik yapısı zayıflıyor. Egzersizin bir diğer faydası da kasları güçlendirmesi ve omurlara binen yükü hafifletmesi. Böylece omurların yüksekliğini kaybetmesi sonucu yaşanan boy kısalığı da engellenebiliyor.
ZOR BİR HAMİLELİK Mİ GEÇİRDİN?
Sizin hamileliğiniz de tıpkı anneniz gibi zor ya da kolay olacak diye bir kural yok elbette. Ancak yine de bazı komplikasyonlar genetik olarak anneden kızına geçebiliyor. Anneniz sezaryen ile doğum yaptıysa bunun nedenini öğrenin. Sezaryen olmasının sebebi pelvis darlığıysa ve siz de dar kalça yapısına sahipseniz doğumda aynı sorunla karşılaşma ihtimaliniz yükseliyor.
Ayrıca, halk arasında "gebelik zehirlenmesi" olarak bilinen, annede yüksek tansiyon, ödem ve idrarda bir protein artışı ile kendini gösteren "Preeklampsi" ya da "gebelik diyabeti"ni annenizden miras almış olabilirsiniz.
Anneniz sabah bulantılarından başka bir problem yaşamamış olsa bile onun yaşadığı tecrübeleri konuşmak şüphelerinizi gidermeye yardım edecek ve sizi rahatlatacaktır.
Genetik yazgıya karşı ne yapmalı?
Anneniz hamileliği sırasında yukarıda bahsettiğimiz rahatsızlıklardan herhangi birini yaşamışsa bunu mutlaka kadın doğum uzmanınızla paylaşın. Özellikle de hamileyseniz ya da hamile kalmayı planlıyorsanız. Böylelikle doktorunuz komplikasyonların önüne geçmek için neler yapılabileceğini planlayabilir. Örneğin Preeklampsi durumunda daha fazla meyve-sebze yemenizi ya da bebeğe zarar vermeyecek egzersizler yapmanızı önererek riskleri düşürmeye çalışabilir.
Son göz muayenenin sonucu nasıldı?
40 yaşından sonra hemen herkeste yakını görememe sorunu baş gösteriyor. Sizin anneniz de, birçokları gibi, gözlük kullanıyor olabilir. Ancak ona göz sağlığıyla ilgili soracağınız kritik soru yakın gözlüklerinin derecesi değil, "glokom" (optik sinirlerin hasarı) ya da sarı leke hastalığı tanısı alıp almadığı...
Her iki hastalıkta da aile öyküsü önemli. Örneğin birinci derecede akrabasında sarı leke hastalığı olanların yaklaşık 3'te birinde bu hastalık ortaya çıkabiliyor. Yine her iki problemin ortak özelliği, belirtiler ortaya çıktığında genelde hastalığın yarattığı tahribatın ilerlemiş olması. Eğer erken tanı konulamazsa bu hastalıklar görme kaybına ya da körlüğe bile neden olabiliyor.
Genetik yazgıya karşı ne yapmalı?
Eğer ailenizde glokom ya da sarı leke hastalığı varsa, görme duyunuz kusursuz da olsa her yıl düzenli olarak göz kontrolünden geçin. Doktorunuzu da aile hikayeniz konusunda bilgilendirin ki erken belirtileri fark edip değerlendirebilsin. Ne kadar erken tanı konulursa gözlerinizin sağlığını korumak o kadar kolaylaşacaktır.
Alabileceğiniz bir diğer önlem ise, eğer içiyorsanız, sigarayla vedalaşmak olmalı. Çünkü sigara göz bölgesindeki kan akışını yavaşlatıyor, gözler için faydalı olan antioksidanları tüketiyor, ayrıca hassas göz dokusuna da zarar veriyor.
HİÇ BEN ALDIRDIN MI?
Annenize prekanseroz (kanser öncüsü doku) ya da kanserli ben aldırıp aldırmadığını sorun. Çünkü hayatınız boyunca güneşlenirken büyük bir özen gösterseniz, şemsiyenin altından çıkmasanız dahi, eğer ailenizde bu yönde bir problem yaşanmışsa sizde de ortaya çıkma ihtimali bulunuyor.
Genetik yazgıya karşı ne yapmalı?
Eğer ailenizde cilt kanseri hikayesi varsa, koyu tenli bile olsanız mutlaka güneş kremi kullanın. Dermatolog kontrollerinin yanı sıra, göz doktorunuza göz içlerinde pigment değişikliği olup olmadığını kontrol ettirin. Çünkü göz içindeki pigment değişimi cilt kanserinin bir göstergesi olabiliyor.
GENLERİN TAŞIDIKLARI...
Yemek seçimimizi etkiliyor
Londra'daki King's College öğretim üyeleri, 18 ila 79 yaşlarındaki 3 binden fazla aynı ve ayrı yumurta ikizi kadın üzerinde yaptıkları araştırmada, bireylerin yemek seçiminin sosyal ve çevresel etkenlerden ziyade, genetik mirasa bağlı olduğunu tespit etti. Aynı yumurta ikizlerinin, ayrı yumurta ikizlerine göre çoğunlukla aynı tür yemekleri seçtiklerini gören araştırmacılar, bu durumun, ağız tadının daha çok genetik mirasla geçtiğini düşündürdüğünü belirtiyor.
Yardımsever gen
Jarusalem'deki Hebrew Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmaya göre belirli bazı genleri taşıyanlar yardım yapmaya yüzde 50 daha fazla eğilimli oluyor!
Endişeli mi yoksa rahat mısınız?
Siz de sabaha kadar çocuğun okul taksitlerini nasıl ödeyeceğinizi mi düşünüyorsunuz? Belki bu aşırı düşünceli halinize genleriniz neden oluyordur. Yale Üniversitesi'deki araştırmacıların son buluşuna göre söz konusu geni taşıyan insanlar endişeli bir ruhsal yapıya daha eğilimli oluyorlar.
Cinsel güç DNA ile sınırlı
Molecular Psychiatry dergisinde yayınlanan araştırmaya göre seks gücümüz DNA'mızla sınırlı.
Hiç depresyon geçirdin mi?
Annenizin bir dönem sakinleştiricilerle ayakta durabildiğini ya da ancak uyku hapları sayesinde uyuyabildiğini kendiliğinden ifşa edeceğini sanmayın. Uzmanlar birçok kişinin yaşadıkları ruhsal problemleri aileleriyle bile paylaşmaktan hoşlanmadıklarını söylüyor. Bu nedenle gerçeği öğrenmenin en kestirme yolu bu soruyu ona yönelmek. Araştırmalar klinik depresyon ya da anksiyete geçirmiş ebeveynlerin çocuklarının bu rahatsızlıkları yaşama riskinin diğerlerinden iki-üç kat daha fazla olduğunu gösteriyor. Eğer anneniz geçmişte yaşadığı ruhsal sorunları aşmayı başarmış ve neşeli, canlı bir karakterdeyse kendinizi şanslı sayabilirsiniz! Çünkü sorunlarla baş etme yeteneğimizi de ailemizden öğreniriz, ve o bu konuda size yol gösterici olabilir.
Genetik yazgıya karşı ne yapmalı?
Mutluluk oyunu oynamayın. Ailenizle ve arkadaşlarınızla sorunlarınızı paylaşmak çözüm noktasında size büyük yol kat ettirecektir. Araştırmalar sosyal ilişkileri zayıf olan ve çevresinden destek almayan depresyon hastası kadınların rahatsızlıklarının daha uzun sürdüğünü gösteriyor. Eğer iki haftadan daha fazla bir süreyle normalden daha üzüntülü, endişeli veya stres altında hissediyorsanız bir terapiste danışın.