Güncelleme Tarihi:
Havanın soğumasıyla birlikte kış hastalıkları artmaya başladı. Özellikle solunum yollarını etkileyen kış hastalıklarının başında grip, soğuk algınlığı, farenjit, sinüzit ve zatürre geliyor. Bu hastalıklar özellikle çocukları, hamileleri, yaşlıları ve kronik sağlık sorunları olanları daha olumsuz etkiliyor.
Dr. Ayhan Tokgöz, sıklıkla karşılaşılan solunum yolları enfeksiyonları arasında birinci sırayı gribin aldığını, özellikle sinema, tiyatro, huzurevi, kışlalarda ve sigaranın kapalı ortamda çok içildiği yerlerde gribe yakalanma olasılığının daha fazla olduğunu söylüyor. Dr. Tokgöz, “Basit virüsler gribe yol açar. Bu virüslerden korunmak için toplu çalışma ortamları düzenli havalandırılmalı, kapalı alanlarda sigara içilmesine izin verilmemeli, hasta kişiler ortamdan uzaklaştırılmalı ve tedavi edilmeli” diye bilgi veriyor.
Halk arasında üst solunum yolu enfeksiyonlarının bazılarını tanımlamak için bazen grip (gribal infeksiyon), bazen de soğuk algınlığı deyimlerinin kullanıldığını belirten Dr. Tokgöz, yine halk arasında grip ile soğuk algınlığının sık sık karıştırıldığına dikkat çekiyor. “Soğuk algınlığı daha çok burun ve genizde yerleşiyor. Grip ise daha aşağılara, bronşlara ve akciğere inebiliyor. Soğuk algınlığı, hafif bir hastalık. Kişinin genel durumunu çok bozmuyor. Ateş çoğu zaman çok hafif görülüyor. Halsizlik ve kırgınlık oluyor. Bir haftada iyileşiyorsunuz. Fakat gribin başlangıcı çok ani ve 39'u geçen yüksek ateş görülüyor. Ateş ilk 24 saat içinde hızla yükselir, 38-41 derece arasında iki-üç gün seyreder ve sonra düşmeye başlar. Bazı hastalarda gözlerde kızarma, yanma, ışığa hassasiyet de görülür. Birkaç gün sonra da kuru öksürük, göğüs ağrısı gibi şikâyetler ortaya çıkar” diyerek iki hastalık arasındaki farkı özetliyor.
FARENJİTİ OLANLAR SİGARADAN UZAK DURMALI
Kış aylarında en sık karşılaşılan hastalıklardan birinin farenjit olduğunu aktaran Dr. Ayhan Tokgöz, farenjitte ses kısıklığı, boğazda kuruluk, yanma, ağrı, yutkunma zorluğu, toz ve yiyeceklere karşı hassasiyet görüldüğünü söylüyor. Tedavi süreci hakkında da bilgi veren Dr. Tokgöz, “Hastalığın tedavisi yapılırken önce boğaz kültürü alınıyor. Bu kültür sayesinde hastalığın mikrobik olup olmadığı tespit ediliyor. Bu mikropların bulunup bulunmadığına göre hastalığın tedavisi ilaçla yapılıyor. Hastalık eğer mikrobik değilse sıvıyla, mide problemleri varsa düzeltilmesiyle, sinüzite bağlı akıntı varsa bu akıntının tedavisiyle mümkün oluyor. Tedavide sigaranın kesilmesi büyük önem taşıyor; alkol, çok acı ve ekşi gıdaların tüketilmesi ise hastalığın iyileşmesini önlüyor” diye konuşuyor.
SİNÜZİT KRONİK BİR HASTALIKTIR
Sinüzit hastalığının genellikle üst solunum yolu enfeksiyonları sonrasında oluştuğunu söyleyen Dr. Tokgöz, sinüzitin alerjisi olan, tozlu ve asitli ortamlarda çalışan kişilerde daha fazla görüldüğünü vurguluyor. Sinüzit belirtilerini anlatan Dr. Tokgöz, “Sinüzitte, sürekli baş ağrısı, mevsimsel değişikliklere bağlı olarak görülen iki kaşın arasında, yanaklarda ve alın bölgesinde şiddetli ağrı, burundan gelen şeffaf akıntı, soğuk havanın etkisiyle oluşan sızlama gibi belirtiler ortaya çıkıyor” diyor. Tedavi süreci hakkında da bilgi veren Dr. Ayhan Tokgöz, “Öncelikle sinüslerin burna açılan bölgesindeki tıkanıklığı açmak gerekiyor. Tıkanıklığı giderici ilaçlar veriliyor. Bol sıvı alınıp geniz akıntısı azaltılmalı. Eğer akut safhadaysa antibiyotik, kronikse cerrahi müdahale uygulanıyor. Sinüzit tedavisi olan kişi yeniden sinüzit olabilir. Bu nedenle ameliyattan sonra da dikkat edilmesi gerekiyor” diye konuşuyor.
RİSK GRUBUNDAKİLER AŞI OLMALI
Alt solunum yolu hastalıkları arasında en sık rastlanan hastalıkların arasında yer alan zatürre, akciğer iltihabı olarak tanımlanıyor. Zatürre hastalığında, akciğerlerde bulunan hava kesecikleri iltihabi bir sıvıyla doluyor ve akciğerlerin oksijen alışverişi bozuluyor. Zatürre belirtilerinin türlerine göre değiştiğini söyleyen Dr. Tokgöz, “Bakteriyel zatürrede ateş, titreme, öksürük, sarı yeşil renkte veya kanlı balgam, göğüs ağrısı ve terleme olabiliyor. Virütik zatürrede ateşin yanında baş ağrısı, kuru öksürük, kas ağrısı ve halsizlik gibi gribal enfeksiyon belirtileri görülebiliyor. Mycoplasma zatürresinde ise en yaygın şikayet öksürük” diyerek belirtileri anlatıyor.
Zatürre tedavisinin nedene, hastanın yaşına, altta başka kronik bir hastalık bulunup bulunmamasına göre yapıldığını söyleyen Dr. Ayhan Tokgöz, “Genç ve sağlıklı erişkinlerde bakteriyel, mycoplasma ve ricketsia enfeksiyonlarında antibiyotik kullanımı tedavide başarı sağlıyor. Viral zatürrelerde iyileşme kendiliğinden olabiliyor. Antibiyotiklerin yanı sıra ağrı ve ateş için parasetemol veya nonsteroid antienflamatuvar ilaçlar, balgam söktürücü ilaçlar kullanılıyor. Hastaların diyetine dikkat etmesi ve günde en az 8 bardak su içmesi öneriliyor” diye konuşuyor. Zatürre aşısı hakkında da bilgi veren Dr. Tokgöz, “Zatürre aşısı ise özellikle kalp, akciğer, kan, böbrek ve diyabet hastaları, dalağı alınmış kişiler, 65 yaşın üzerindekiler ve bakımevi vb. yerlerde yaşayanlar gibi yüksek risk taşıyan kişilere yapılmalı” diyor.