Ertan KORKMAZ/MANİSA, (DHA)
Oluşturulma Tarihi: Kasım 02, 2007 11:22
ORGAN nakli konusunda yapılan araştırmalarda, Türkler'in diğer ülke insanlarına göre, daha duygusal davrandığını ortaya çıktı.
Manisa İl Sağlık Müdürlüğü Doku ve Organ Nakli Koordinatörü Dr. Sema Kuşçu, dünya standartlarına göre canlıdan organ naklinin Türkiye'de fazla olduğuna dikkat çekerek, “Aile bağlarının güçlü olması organ naklinde öne çıkıyor. İngiltere'de canlıdan nakil yüzde 20 oranında, bizde ise bu oran yüzde 70. Öncelikli olarak anneler, çocuklarına organlarını veriyorlar” dedi.
Yaşam ve ölüm arasındaki ince çizgide hayata tutunmaya çalışan organ nakli bekleyen hastalara umut kapısı niteliğindeki organ bağışı son yıllarda başarılı örnekler ve mutlu hikayeler sayesinde birçok çevreden destek gördü. Özellikle basın organlarının da desteklediği organ bağışı kampanyaları ile yüzlerce insan hayattayken organlarını bağışladı.
Manisa'da da İl Sağlık Müdürlüğü Doku ve Organ Nakli Koordinatörlüğü çeşitli kampanyalar yürüttü. Kampanyalar sonunda bir yılda 545 kişi hayattayken organ bağışı için gönüllü oldu. Organ bağışı sayesinde yaşama şansı bularak yeniden hayata bağlanan hastaların hikayeleri de organ bağışlayanların sayısını arttırdı. Manisa'da bir yılda beyin ölümü gerçekleşen 5 donörden alınan organlar çeşitli illerdeki nakil bekleyen hastalara gönderildi.
CANLIDAN NAKİLDE ANNELER İLK SIRADA
Yetkililer, kadavra donörden organ nakli vakalarında Türkiye ortalaması düşükken, canlıdan organ nakli oranının yüksek olmasında Türk insanın duygusal yapısının etkili olduğunu öne sürdü. Manisa'da organ bağışı konusunda merkezde ve kırsal kesimde önemli çalışmalar yapan Manisa İl Sağlık Müdürlüğü Doku ve Organ Nakli Koordinatörü Dr. Sema Kuşçu, araştırmalara göre Türkiye'nin canlıdan organ naklinde dünya sıralamasında önlerde olduğunu belirtti. Organ naklinde annelerin ön plana çıktığına dikkat çeken Dr. Kuşçu, birçok çocuğun da organ nakli ile anne babasının hayatını kurtardığını söyledi. Dr. Sema Kuşçu, “Organ bağışı konusunda son yıllarda önemli bir mesafe aldık. Özellikle medya organlarının kampanyası bu konuda vatandaşın bilinçlenmesini sağladı. Türkiye'de hala beyin ölümü gerçekleşmiş donörden bağışın az olduğunu görüyoruz.
Yapılan araştırmalara göre İngiltere'de kadavra olarak nitelenen beyin ölümü gerçekleşmiş donörden bağış yüzde 80, canlıdan bağış yüzde 20. Türkiye'de ise böbrek, karaciğer gibi nakillerde durum tam tersi, canlıdan nakil oranı yüzde 70, kadavra donörden nakil ise yüzde 30. Bu durum bizim toplumsal olarak duygusal olmamızın bir getirisi. Öyle ki bazı vakalarda öncelikli olarak anneler ön plana çıkıyor ve çocuğuna bir böbreğini, karaciğerinin bir parçasını verebiliyor. Bunda ana yüreği faktörünün rol oynadığı düşünülebilir ancak birçok kardeş ve baba da canlıdan nakilde öne çıkıyor. Verdiği organ ile anne babasının hayatını kurtaran bir çok çocuk var. Yabancı ülkelerde durumun tam tersi olması ise toplumsal yapıdan ve organ bağışlayanların sayısının fazla olmasından kaynaklanıyor” diye konuştu.
ORGAN NAKLİNDE HAYATİ 72 SAAT
Dr. Sema Kuşçu, bir çok donörün organlarının alınamadan kullanılamaz hale geldiğine de dikkat çekti. Yoğun bakım servisleriyle organ nakil koordinatörlerinin iletişiminin önemli olduğunu söyleyen Dr. Sema Kuşçu, şunları söyledi:
“Organ naklinde beyin ölümü gerçekleştikten sonraki 72 saat çok önemli. Ancak bu 72 saatin ne zaman başladığının kesin olarak bilinmesi gerekiyor. Bazen beyin ölümü gerçekleşiyor, ancak saatler sonra fark ediliyor ve nakil için gerekli 72 saat azalmış oluyor. Ayrıca beyin ölümü tanısı uzmanlar tarafından kesin olarak açıklandıktan sonra bazen yoğun bakımlarda yeterli ilgi gösterilmediği oluyor. Örneğin serum ve oksijen kapatılıyor. Halbuki organların yaşaması için beyin ölümü gerçekleşmiş donörün ilaç uygulamasına devam edilmesi gerekiyor. Bunun içinde organ nakli koordinatörleriyle iletişimin sıkı tutulması gerekiyor” diye konuştu.